Yaşadığımız coğrafyada, büyük bir deprem acısı her yanı sardı. 11 il ve belki daha fazlası büyük bir kayba uğradı. Binalar yıkıldı, insanlar enkaz altında yaşamlarını yitirdiler. Birçok şehrin tarihi dokusu bozuldu. Kiliseler, camiler, kültür kurumları yıkıldı. İnsanlar kurtarılmayı beklerken kurtarma araçlarının, kurtarma güçlerinin geç kalması nedeniyle yaşarken, ölümü hissede hissede yaşamlarını getirdiler.
Gerçekten büyük bir acı yaşandı. Coğrafyamızda daha önce örneği görülmemiş kadar ağır bir acı yaşandı.
Bu büyük acının yaraları henüz çok taze iken, siyasi bir çatışma gündeme damga vurdu.
6’lı masa olarak tanınan ‘Millet İttifakı’ yara aldı.
Kürt halkının yakından tanıdığı ‘derin devlet’in içinden gelen, Mehmet Ağar’ın kız kardeşi Meral Akşener masadan ayrılarak, AKP- MHP’ye açık bir destek sundu.
Bazıları çok şaşırdı. Oysa biz en başından beri biliyorduk. Siyasetin dizaynını elinde tutan ‘derin yapı’ AKP’ye zaman kazandırmak istiyordu. Meral Akşener de gelinen aşamada görevini yerine getirdi.
Ancak kısa bir süre sonra anladık ki ‘siyaset dizaynı’ henüz tamamlanmamıştı. Siyaset yapıcılar halkın tepkisini görünce Meral Akşener’e de ‘masaya geri dönmek’ düştü.
Bu coğrafyada, sistemi sorgulayan gerçek bir muhalefet güçlenmedikçe bunlar hep yaşanacak.
Bu arada, geldiğimiz noktada ırkçı faşizmin kendisine yeni ‘yollar’ aradığı da ortada.
Özellikle, Bursaspor-Amedspor maçında yapılan ırkçı gösteriler, adeta statlardan yükselen ‘hükümet istifa’ sloganlarına karşı bir tavırdı. Ama en çok da Kürt düşmanlığının nasıl da ‘özgürce’ dillendirilebildiğini gösterdi.
Resmî ideolojinin ‘kırmızı çizgileri’ iktidar ve muhalefet olduğunu söyleyen çoğu kesim tarafından maalesef içselleştirilmiş.
Bizim tüm mücadelemiz ise tam da bu ‘kırmızı çizgiler’e karşı.