Kürtçenin Kirmançkî lehçesi üzerindeki baskılara dikkat çekmek için bir araya gelen 10 Kürt sanatçı ‘Vengê Royî II’ adlı albüm çıkardı. Sanatçılar, tehlike altında olan lehçeye nefes olduklarını vurguladı
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 2008’de yayımladığı “Tehlike Altındaki Dünya Dilleri Atlası” içerisinde yok olmaya yüz tutmuş dillerden biri olan gösterilen Kürtçenin Kirmançkî (Zazakî) lehçesi için yapılan çalışmalara bir yenisi eklendi. Urfa Siverekli şair, yazar ve bestekâr Kadir Büyükkaya’nın kaleme aldığı ve 2014 yıllında Mikail Aslan ile Cemil Qoçgiri tarafından seslendirilen “Vengê Royî I”(Nehrin/Fırat’ın Sesi) albümünün ikincisi olan “Vengê Royî II” çıktı.
Yine Büyükkaya’nın bestelediği ve Alman-Kürt Kültür Enstitüsü (Deutsch-Kurdisches Kulturinstitut) tarafından hazırlanan albüm, 10 Kirmanç, Kurmanc ve Soran sanatçı tarafından seslendirildi.
Hem dil üzerindeki tehlikeye dikkat çekmek hem de dilin gelişimi ve konuşulması için albümde yer aldıklarını aktaran sanatçılardan Tara Mamedova, Beser Şahin ve Mikail Aslan ile albüme dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Mehmet Aslan’a konuştu.
‘Amaç dili yaşatmak’
Bestekâr Büyükkaya ile aranjör ve müzik prodüktörü Hakan Akay’nın albüm sürecinde verdiği emeğe değinen sanatçı Mamedova, söz konusu albümün “bir dili yaşatmak, büyütmek ve ön plana çıkarmak” için hazırlandığını vurguladı. Albümde yer almaktan dolayı gurur duyduğunu ifade eden Mamedova, ortaya çıkan albümün çok değerli olduğunu vurgulayarak, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmış bir lehçe ile sanat yaptıklarına dikkati çekti. “Her lehçe gibi Zazaca’nın da yaşaması gerekiyor” diyen Mamedova, “Yaşaması için ise öncelikle o dil ile konuşulması, eğitim, sanat ve başkaca alanlarda yapılan çalışmalarla yaşatmak lazım” dedi.
Mamedova, Kurmancî üzerindeki tehlikeye de işaret ederek, sahip çıkılmadığı takdirde Kirmançkî gibi aynı “kaderi” yaşayabileceği uyarasında bulundu. 10 sanatçının “ortak bir güç” halinde Kirmançkî için emek verdiğini ifade eden Mamedova, bu güç içinde çok büyük nefeslerin yer aldığını ve böyle bir albümü ortaya çıkardıklarına değindi: “Bu albümde çok büyük 10 tane ayrı nefes yer aldı. Hayatları boyunca dilleri, sanatları için mücadele etmiş sanatçılardır. Umut ederim ki bu çalışma başkaca iyi çalışmaların başlangıcı için bir örnek olur.”
‘Konuşulmadığı zaman ölüdür’
Daha önce “Vengê Royî I” albümünü de seslendiren Mikail Aslan ise, Kirmançkî, Kurmancî ve Soranî lehçelerini konuşan sanatçıların bir araya gelerek büyük bir sorumluluğun altına imza attığını ifade etti. Kirmançkî’nin konuşulmadığı için “ölü” konumuna geldiğini kaydeden Aslan, “Biz tarihten beri bu dil ile yaşamımızı sürdürüyor, kendimizi bununla ifade ediyoruz. Bir dil halk veya o halkın çocukları tarafından konuşulmadığı zaman ölüdür. Bu açıdan büyük bir tehlike söz konusudur. Hepimizin sorumlulukları var. Bizim de sorumluluğumuz; bunu kendi alanımızla yaşatmak. Onun yaşadığı tek alan sanat. Sanat alanıyla dil hala nefes alıyor. Hala bir canlılık ya da yaşama dair bir belirti gösteriyor. O anlamda biz burayı tutmuşuz” diye kaydetti.
‘Yasaklı dilin emekçisi oldum’
“Bir dil yaşam diliyse yaşar” diyen Beser Şahin de, yazar ve bestekâr Kadir Büyükkaya’nın bu anlamda duyduğu kaygıdan dolayı yazdığı şiirleri kendileri ile paylaştığını ve bu şekilde bu albümün içinde yer aldığını dile getirdi. Büyükkaya’dan “köklü bir kültürün köklü çınarıdır” diye söz eden Şahin, seslendirdiği “Şevê dergî nêqedîyenî” (Uzun geceler) ezgisinin ise uzaklara savrulmuş her Kürdün yürek yakan iniltisini anlattığını vurguladı.
30 yıllık sanat yolculuğunda birçok albüme de imza atığına değinen Şahin, birçok albümünde Kürtçe ve lehçeleri ile bu yolculuğu sürdürdüğünün altını çizdi. Şahin, “Coğrafyanın ruhunu, dilini ve kültürünü gittiğim her yere götürüp onunla yaşadım. Bir toplumun en doğru en doğal etkili ifadesi onun anadilidir. Anadil ile sanat yapmak ezilen yok sayılan inkâr edilen bir toplumun ifadesi, kimliği demektir. Sanatım ile yasaklı bir dilin emekçisi oldum. Ağır bedeller ödedim, sürgünde yaşadım. Ancak kültürümüze hizmet etmek tarihi bir hizmettir” dedi.
‘Toplum korumak zorunda’
Kirmançkî’nin karşı karşıya kaldığı sorunlara da değinen Şahin, şöyle devam etti: “Bir dil konuşuluyorsa vardır, bir toplumda o dili korumuş ise onunla yaşıyorsa vardır. Eğer yaşamda konuşulmuyorsa, yaşamlarında o dil yok demektir. Gelecek çocuklarımızdır. Bir toplumun geleceği o toplumun çocuklarıdır. Tek koruyucular ve de nesilden nesile yaşatan çocuklarımızdır. Peki sorumluluk kimindir? Kimler bu dili koruyacak? Tabii ki toplum korumak zorundadır. Anadili basta anneler korurlar ve çocuklarına en iyi öğretmenliği anneler yapabilirler.”
İSTANBUL