Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de kirliliğin her tarafa bulaştığı her gün daha fazla anlaşılıyor. Türkiye’deki siyasi sistemin dünyanın hiçbir köşesinde olmadığı kadar çeteleştiği görülüyor. Devlet zaten baskı, sömürü ve zor aygıtıdır. Bu gerçeklik giderek daha fazla geniş toplumsal ve siyasi kesimler tarafından görülüyor. Ancak tarih boyu hiçbir devlet Türkiye’deki kadar kural, kaide, gelenek, ahlak, vicdan, yasa ve hukuktan kopmuş bir karaktere kavuşmamıştır. Cumhurbaşkanından en alttaki memura kadar keyfi ve çeteleşmiş bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Devlet imkanlarını kim kapacak yarışı bizzat devletin içini mafyavari çetelerin savaş alanı haline getirmiştir. Öyle ki, bu kümeleşmenin bir lağım kanalı haline geldiği; her gün lağım kanallarının patladığından söz edilmektedir. Gözler önüne serilenler dikkate alındığında bu benzetmeye itiraz etmek mümkün değildir.
Artık sadece Sedat Peker’in konuşmaları değil, İçişleri Bakanı Soylu’nun konuşmaları da kirliliği etrafa saçıyor. Aslında Süleyman Soylu’nun elinde o kadar kirli dosyalar var ki, bir konuşsa Tayyip Erdoğan’ın sarayı da yerle yeksan olur. Zaten Tayyip Erdoğan’ın da bu nedenle konuşmadığı söyleniyor. MİT’in ve devletin başka kurumları elinde de Süleyman Soylu’ya ait birçok bilgi ve belge var. Bu nedenle ne Soylu, ne MİT konuşabiliyor. Böylece kirli ilişkiler üzerine kurulan bir denge oluşmuş. Bu nedenle devlet çökmüş ama çıkarlar gereği bu kirli denge yıkılamıyor. Tabi olan yine Türkiye halklarına oluyor. Anlaşılıyor ki, bu kirli dengenin ayarının kurulduğu yer de Tayyip Erdoğan’ın sarayı. Şimdi en fazla bu tartışılıyor. Bu nedenle Erdoğan ne konuşabilir, ne de şunu bunu görevden alabilir, diyorlar. Tabi bazılarını vatan-millet adına köşelerine çektirebilirlerse belki toplumu kandıran bazı değişiklikler görülebilir.
Sedat Peker yakalanan uyuşturucular nerede, diyordu. Milyarlarca dolar tutarında tonlarca kokainin Türkiye’ye getirildiğini söyledi. Bu durum 1990’lı yıllarda Çiller hükümeti döneminde devletin Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşın finansmanını sağlamak için devlet içinden bazılarının eroin kaçakçılığı yapmasını hatırlatmaktadır. Herhalde bir soruşturma olursa bu durum da bir araştırma konusu olabilir. Avrupa, Çiller döneminde eroin ticaretinde elde edilen paraların yürütülen savaşta kullanıldığını çeşitli raporlara yansıtmıştır. Şu anda da Türkiye’de yürütülen savaşın da böyle finanse edilmesi durumu olduğu anlaşılmaktadır.
Suriyelilerden oluşan çetelere aktarılan para ve fonların ne kadar olduğunu; yine cumhurbaşkanına bağlı örtülü ödeneklerin nerelere gittiğini kimse bilmemektedir. Vatan-millet adına milyarlarca doların nereye gittiği bilinmemektedir. Vatan-millet için kokain kaçakçılığı yapılabilir. Çünkü vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır, deniliyor. Bu söz altında yapılamayacak hiçbir kirli iş kalmaz. Vatan söz konusu olduğunda ahlak, vicdan, hak, hukuk, adalet ve her değer bir teferruattır! Şu anda cumhurbaşkanından Süleyman Soylu’ya kadar bu iktidarın tüm parçalarının anlayışı budur. Bu açıdan bu iktidar döneminde hiçbir kirlilik şaşırtıcı görülmemelidir. Çünkü beka ve vatan-millet kavramları bu iktidar için her türlü kirliliğin örtüldüğü kavramlar haline gelmiştir.
Süleyman Soylu TRT’de kendini savunurken bile karakterini gözler önüne sermiştir. Cinsiyetçi yaklaşım gösterenlerin neler yapabileceği de bilinir. Kürtlere karşı yürütülen savaşta her yol ve yöntemi mubah gören bir devlet, bir iktidar ve bir yönetici Türkiye cephesinde de her türlü kirli iş içine girer. Zaten Türkiye’deki tüm kirliliğin nedeni, kirli ilişkilerin nedeni Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Kürt sorunu vatan-millet sorunu olarak görüldüğünden Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesini ezmek için her yol ve yöntem kullanılmaktadır. Bu savaşın bir gün değil, onlarca yıl sürmesi Türkiye’yi ne hale getirir anlamak zor olmaz.
Mehmet Ağar Kürtlere karşı savaş veren devletin ne hale geldiğini ‘bir tuğla çekerseniz tüm devlet çöker’ anlamına gelen sözler ifade etmişti. 1990’lı yıllarda Kürtlere karşı yürütülen savaş Türkiye’yi bu hale getirmişti. Şimdi de 2015’ten bu yana sürdürülen savaş Türkiye’yi bu hale getirmiştir. Dikkat edilirse Süleyman Soylu kamuoyunda kendisi hakkında konuşulanları, sorulan soruları örtmek için PKK’yle ne kadar mücadele ettiğini söylemiştir. Böylece kirli işlerin örtüsünün Kürtlere karşı savaş olduğunu bizzat Süleyman Soylu’nun TRT programı ortaya koymuştur.
Şu anda Türkiye’de Peker, Soylu, Ağar, Metin Külünk ve yandaş basındaki başka isimlerin iddia edilen kirli ilişkileri tartışılmaktadır. Ancak HDP dışında gerçeği söyleyen yoktur. Sadece HDP kral çıplak, diyor. Bu kirliliğin nedeni olarak Kürde ve HDP’ye karşı yürütülen savaş olduğunu söylüyor. Çünkü HDP saldırının temel hedeflerinden olduğundan, bu saldırılardan fazlasıyla etkilendiğinden gerçeği de en iyi bilince çıkaran parti konumundadır. HDP, Türkiye demokratikleşip Kürt sorunu çözülmeden bu kirliliğin devam edeceğini vurguluyor.
Eğer Türkiye Sedat Peker’in ortaya koyduğu ve Süleyman Soylunun konuşmasıyla ortaya saçılan kirlilikten kurtulmak istiyorsa o zaman sonuç yerine nedenlerini tartışmaları gerekir. Kürt halkının demokratik taleplerine karşı savaşın bu sonuçları ortaya çıkardığını söylemeleri gerekir. Yoksa yapılan tartışmalar bazılarının saf dışı edilmesi dışında bu kirli ilişkiler gerçeğini değiştirmez. Dün olduğu gibi Mehmet Ağar da Süleyman Soylu da benzerleri de her zaman bu tür ilişkilerin merkezinde olmaya devam eder.
Şu da bir gerçektir ki, bu tür kirli ilişkilerin ortaya çıkması toplumları daha fazla bilinçlendiriyor. Her işte bir hayır vardır, sözü kirli işler yumağının toplumu bilinçlendirişinde bir daha doğrulanmaktadır.