Erdoğan’ın “Size burada yer yoktur” demesinin birebir tercümesi Nazilerin Yahudilere karşı uyguladıkları “Kırık Camlar Gecesi’nden” önce dillendirdikleri “yaşam alanı” (Lebensraum) kavramını akla getiriyor. Bu kavramı, Nazizmin dünya görüşünde askerî fetihler ve ırk politikalarını hayata geçirme bağlamında önemli bir bileşke işlevi görüydü. Zira Führer için lebensraum yalnızca kaybedilen topraklara geri dönüşe duyulan romantik bir özlem değil, Führer’in emperyal ve ırkçı planlarının önemli bir parçasıydı.
Onun için Führer Yahudilerin bir an önce ‘Ari Yaşam Alanı’nı terk etmesi için tehditler savuruyordu. Bugün Erdoğan’ın Kürtlere karşı nefret dolu söylemlerini saklamaya gerek duymadan haykırıyor olması ve onun sesine Soylu’nun sesinin eşlik etmesi Führer’in saiklerini çağrıştırıyor. Tam da buna bağlı olarak Yahudi karşıtı ötekileştirici bir nefret dili ve akabinde katı bir düşmanlık olgusu ortaya çıkmıştı. Söz konusu bu olgu zamanla Antisemitizm olarak literatüre geçecekti.
Genel anlamıyla bugün Antisemitizm terimi Yahudilere karşı önyargılı olma ve düşmanlık besleme anlamına gelmektedir. 1879 yılında Wilhelm Marr tarafından ilk defa kullanılan kavram, Nazilerin Yahudi karşıtı düşman tavırlarıyla bütünleşerek tekrardan vücut buldu. Marr, Yahudilere karşı duyulan nefreti 18. ve 19. yüzyıllarda Yahudilerle ilişkilendirilen çeşitli liberal, kozmopolit ve uluslararası siyasi eğilimi işaret ederek, antisemitizm sözünü ortaya atmıştı. Dolayısıyla 19. yüzyılda, Yahudi maneviyatının Almanlığa düşman olduğu görüşünü savunan Alman ırkçı düşünürleri, bilginleri ve sanatçıları tarafından ortaya atılan, yabancı düşmanı “völkisch hareketi” Yahudi kavramını “Alman-olmayan” şeklinde nitelemişti.
Irk antropolojisi teorisyenleri, sahte ve bilimsel olmayan kanıtlarla bu görüşü Alman tininin saiklerine göre desteklemişti. 1919 yılında Hitler tarafından kurulan NS, ırkçı teorilere siyasi bir ifade kazandırarak, “Tek millet, Tek Devlet ve Tek Lider” mitosunu inşa ederek polarizasyon olgusunu doruk noktasına taşıdı. NS partisinin Yahudi karşıtı propaganda yaymasını sağlayarak halk arasında milli popülerlik kazanmaya başlayarak büyüdü.
Dönemin birçok aktörü tarafından ciddiye alınmayan Hitler, hızlı bir büyümeyle Alman halkını askeri bir disiplinle kontrol altına almayı başardı. Ve bunun üzerinden sürekli düşman resmiler yaratarak kendi yandaşlarını konsolide etmeye çalıştı. Milyonlarca kişi Hitler’in Yahudilerin Almanya’dan çıkarılması çağrısında bulunan Mein Kampf kitabına merakla sarıldı. Böylece hemen hemen her Alman nefretinin en yıkıcı tonuyla “Yahudiler dışarı” diye bağırmaya başlamıştı. Ulusal bir koro şeklini alan bu bağırış, tarihte kara bir leke oluşturacak gelişmelerin taşlarını döşüyordu. Nihayetinde 1933’te Nazilerin iktidara gelmesiyle, Führer Yahudi karşıtı her türlü kin ve nefret söylemleri yaygınlaştırarak, Yahudi karşıtı ırk yasaları çıkarmayı başardı.
Hitler ve beraberindeki soysuzlar çetesi, özellikle propaganda bakanı Göbels çıktıkları her meydanda kitleleri alenen kin ve nefrete kışkırtıyordu. Uzun bir kin ve nefret maratonunun sonucunda, kendi yandaşlarını Yahudiler ve ötekilerin üzerine saldırtmayı başardı. Kurgusal olarak oluşturduğu düşman algısıyla kendi kitlesini konsolide ettikten sonra “aynı anda düğmelere” bastılar. Nitekim 1935 yılında Nuremberg Yasaları ırkçı bir yaklaşımla Yahudileri taşıdıkları “kana” göre tanımladı ve “Ari ırk” ve “Ari olmayan ırk” ayrımı yapılması emrini verdi. Führer’in emriyle ırkçı hiyerarşi de yasallaştırılmış oldu. Dolayıysa tarihe “Kırık Camlar Gecesi” olarak geçen Pogrom meydana geldi.
Söz konusu olay soykırımın Nazi Antisemitizminin tek odak noktası hâline geleceği yıkım dönemi, kesintisiz sürecin başlangıcıdır. Son günlerde hem Erdoğan’ın hem de Soylu’nun Kürtlere karşı sarf ettikleri kin ve nefret dolu sözleri tam da ‘Kırık Camlar Gecesi’nin öncesinde Nazilerin Yahudilere karşı kullandıkları sözlerin tekrardan yıkıcı diriltişidir. Bu sözler öyle basit bir seçim sloganı falan değildir. Hatta, hiç de rastgele söylenmemişlerdir. Bu söylemler seçimleri ve dönemsel gelişmeleri aşan, soykırım ve tehcir tehdidi ihtiva eden söylemler. Tarihte benzer yöne akan bütün katliam deneyimleri, aynı güzergahtan geçmiştir.
Yeni “yaşam alanları” üzerinde hegemonya kurma çabasına tekabül ediyor. Bu sözler ötekileştirecidir, kin ve nefret doludur. Bu sözler insanlığa en az yüzyıl kaybettirmiş, insanlığın en büyük utancı olan Holokost’u ortaya çıkarmıştır. Bu sözler Rabia işaretinin kapsadığı tekinsiz bağlamdır. Sadece Führer’in bildiği meşkûk bir karanlık çağa kapı aralamaktır. Bu hal halüsinasyonlar halidir, hakikati kaybetme halidir.