Faili ‘meçhul’lerin sembollerinden Cemil Kırbayır’ın dosyasına dönük zamanaşımını değerlendiren Mikail Kırbayır, ‘Kardeşim devlet gözetiminde katledildi’ diyerek failler yargılanana kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi
Rojin Altay
Faili “meçhul” o kadar çok cinayet işlendi ki bu topraklarda, toprak artık kemikleri taşıyamaz oldu. Kendi çocuklarıydı bağrına gizlice gömülenler, asit kuyularında eritilenler, işkence görmüş bedenleriyle yol kenarında son nefesini verenler… Kimi zaman bir ana oldu çocuğunu isteyen kimi zaman bir kardeş ya da bir çocuktu, bana kemikleri verin diyen. Berfo Ana da bu seslerden biriydi, yıllarca kapısını açık bıraktı “Cemil’im gelecek” diyerek.
Cemil Kırbayır ülkedeki binlerce faili meçhulden biri. Herkes onun ismini Berfo Ana’nın dudaklarından öğrendi. Dönemin başbakanı söz verdi, “Çocuğunu bulacağım” diye. Ama 2 gün önce Cemil Kırbayır’ın dosyası zaman aşımından tarihin karanlıklarına gömüldü. Peki mücadele son buldu mu? Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, annesinin vasiyetinin çocuğunun kemiklerinin bulunması olduğunu hatırlatarak, kardeşinin kemiklerini bulmadan, failler yargılanmadan mücadelelerinin bitmeyeceğini söyledi.
Özgür bir gelecek hayali vardı
Gazetemize konuşan Mikail Kırbayır, kardeşinden geleceği aydınlık bir gençti diye bahsediyor. “Cemil çok okuyan, okuduğunu irdeleyen bir gençti. Bu coğrafyada yaşayan insanlar için özgür bir gelecek hayali vardı. İyiyi, doğruyu ve güzel olanı yaşatmak için devrimci bir kültürle yola çıkmıştı” diyen Kırbayır, kardeşinin akıbeti için babasının karakola başvurusuyla başlayan süreçte adliyeler dahil her yere başvurduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını söyledi. Kardeşinin kaybedilişinden bu yana birçok hükümetin gelip gittiğini ancak kardeşinin dosyasının adliyenin tozlu raflarında çürümeye terk edildiğini belirten Kırbayır, “Yani zaman çalındı bizden. Kardeşim devletin gözetimi altında devletin memurları tarafından katledildi” dedi. Kardeşinin katledilmesinin insanlık suçu olduğunu vurgulayan Kırbayır, insanlık suçlarında zaman aşımı olmayacağını ifade etti.
Failler belli ama işlem yapılmıyor
Cumartesi insanlarının sembol isimlerinden bir olan Berfo Ana’nın 2010’da dönemin başbakanı AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan il görüştüğünü hatırlatan Kırbayır, “Verdiğimiz mücadele sonucu dönemin başbakanı Dolmabahçe’de annem ile görüştü ve ardından Meclis’te komisyon kurulmuştu. Bu komisyon 30 yıldır birbirinden haberi olmayan tanıkları dinledi ve titiz bir araştırma sonucu 350 sayfalık bir rapor hazırladı. Bu raporda Cemil’in sorgulama esnasında ağır işkenceyle katledildiği ve cenazesinin işkenceciler tarafından kaybedildiğine dair tespitler yer aldı. Yani katiller belli, adresleri belli ama yine de hiçbir işlem yapılmadan Adalet Bakanlığı tarafından dosya zaman aşımına uğratıldı” diye konuştu.
‘Hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz’
2010’daki görüşmeden sonra dava dosyasından yana umutlandıklarını söyleyen Kırbayır, ellerinde meclis raporu olduğunu ve dönemin başbakanının grup toplantısında İçişleri Bakanlığı’na talimatlar verdiğini hatırlattı. Ancak kürsüden dökülen gözyaşlarının birer aldatmaca olduğunu söyleyen Kırbayır, “Çünkü zihniyet adil değil, zihniyet darbe zihniyeti olmasaydı darbe döneminde işlenen bu cinayet aydınlatılırdı. Ancak 12 Eylül zihniyeti devam ediyor” tespitinde bulundu. “Bu ve bunun gibi davalar her ne kadar zalim iktidarlar tarafından düşürülse de ne biz bu davanın peşini bırakacağız ne de kamuoyunun vicdanı bunu yok sayacaktır” diyen Kırbayır, bu gidişatın Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasıyla başladığını ancak ne yaparlarsa yapsınlar hesap sormaktan ve mücadele etmekten, kayıplarının mezarlarını bulana ve katiller yargılanana kadar vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Cemil Kırbayır kimdir?
Ardahan’ın Göle ilçesinde fırın emekçisi bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Cemil Kırbayır, ilk ve orta öğretimini Göle’de tamamlar. Kars Alparslan Lisesi’ni bitirdikten sonra yüksek öğrenim için ileride kendisine işkencehane olacak olan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’ne gider. Devrimci mücadeleyle erken yıllarda tanışan Kırbayır, 12 Eylül faşist darbesinin hemen ardından 13 Eylül’de gözaltına alınır ve kendisinde bir daha haber alınamaz.