Kimyasal gübrelerin toprağa verdiği zarar zaten yıllardır bilinirken, şimdi de ‘güvenlik’ bahanesiyle DNA ve barkod uygulaması çiftçilere ek bir yük getiriyor
Gübre üreticisi şirketler, el yapımı patlayıcılarda kullanıldığı iddia edilen nitrat içerikli gübrelerin izlenmesi amacıyla Tarım Bakanlığı’nın getirdiği DNA ve barkod uygulaması nedeniyle ortaya çıkan 230 milyon liralık maliyeti, çiftçilerin sırtına yıkmaya hazırlanıyor. Bu uygulamanın tüm gübre çeşitlerine yayılması sonucunda çiftçinin en büyük sorunlarından biri olan gübre fiyatları yüzde 5-8 oranında zamlanacak. Böylece yılda 6 milyon ton gübrenin tüketildiği Türkiye’de, çiftçilere toplamda 420 milyon liralık ek yük getirilecek.
Her şey şirketler için!
Tarım Bakanlığı’nın 2016 yılında çıkardığı genelgeyle el yapımı patlayıcılarda kullanıldığı iddia edilen nitrat içerikli gübreye getirdiği “DNA ve barkod” ile izleme zorunluluğu, 2017 yılında tüm gübrelere yaygınlaştırılması patlayıcı imalatını önlemek amacıyla bu uygulamanın yapıldığını yalanlar nitelikte. Eski Tarım Bakanı Faruk Çelik, uygulamayı Duygu Havacılık Savunma Sanayi Ticaret A.Ş. şirketine ihale etmiş ve şirketin cebine bu yolla 230 milyon lira girmesini sağlamıştı.
Üretim yok, ithalat çok!
Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, DNA ve barkod uygulamasının tüm gübreler için geçerli olamaz ve düzelteceğiz yönünde söz vermesine karşın uygulama halen devam ediyor. Hükümetin uyguladığı tüm tarım politikaları çiftçiyi toprağından uzaklaşmasını sağlamak üzere kurgulandığını atılan adımlardan anlamak mümkün. Fakıbaba, eşinin ithal edilen eti çok beğendiğini belirterek, ithalata devam edeceklerini açıklamıştı. Bu açıklama hem üreticiyle hem de tüketiciyle adeta dalga geçer nitelikteydi. Saman, et, nohut, pirinç derken bu listeye birde patateste eklendi. Temel gıda ihtiyaçlarının tamamına yakınının ithalata bağlanması hükümetin tarım politikalarındaki amacının üretimi yükseltmek değil, bilakis üretimi düşürerek ithalatçılara alan açmak olduğu artık gizlenemiyor.
Fiyatları şirketler belirliyor
Tarımda yeniden yapılandırma adı altında 90’larda başlatılan özelleştirmenin en önemli hedeflerinden biri TÜGSAŞ ve İGSAŞ’tı. Kamuya ait bu gübre fabrikları Ağustos 1998’de özelleştirme programına alınmıştı. Eylül 2000’de yapılan özelleştirme ihalesine bu kurumlarda örgütlü olan Petrol-İş Sendikası ve diğer emek örgütlerinin tepkileri sonucu ihale iptal edilmişti. Ancak AKP hükümetiyle birlikte özelleştirmelerin hızlanması sonucu Gemlik Gübre (Azot Sanayi); Yılyak Yakıt’a, IGSAŞ ve Kütahya Gübre; Yıldız Entegre Şirketine, Samsun Gübre; Tekfen Holding’e bağlı Toros Gübre’ye satıldı. Daha sonra TÜGSAŞ, Sümer Holding A.Ş. ile birleştirilerek sona erdirildi. Gübre sektöründeki kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle çiftçinin temel girdilerinden birisini oluşturan gübre fiyatları birkaç tekelci şirket tarafından belirlenir hale geldi.
Toprağı doğal atıklar besler
Kimyasal gübrelerin kullanıldığı toprakta ve çevresindeki canlı varlıklar üzerinde zararlı etkileri olan, toprak yapısını olumsuz etkileyen özelliktedir. Yoğun kimyasal gübre kullanımı sonucu toprak sistemli bir şekilde kısırlaştırılıp, üretim düşürülerek dışa bağımlılık arttırıldı ve bu durum giderek büyüyor. Oysa doğal atıkların kullanılması verimliği ve besin değerini yükselterek toprağın sonsuza kadar yaşamasına neden olurken, kimyasal gübre tam tersi bir etki ile toprağı kısırlaştırıp ölüme mahkum ediyor. Hayvan ve insan dışkısından tutun kemik ununa, ayçiçeği sapı külünden tütün tozuna, su yosunundan çay artığına kadar genellikle ‘işe yaramaz çöp ve atık’ olarak nitelendirdiği organik atıklar, gübre olarak kullanıldığında yiyeceklerimizin besin değeri yükselir. Hayvancılığın bitirilme noktasına getirilmiş olması kimyasal gübre üretimini katlayarak arttırmıştır.
EKOLOJİ SERVİSİ