Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair görüntülerin yayınlanması ile hem Türkiye’ye hem de uluslararası kurumlara birçok çevreden tepki yağdı. Tepkilerin odağında olan bir diğer isim ise gaz maskelerini engelleyen KDP
Türkiye’nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ortaklığı ile Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük 17 Nisan’da başlattığı saldırılar devam ederken, Türkiye’nin HPG’lilere kimyasal silah kullandığı görüntüler basına yansıdı. ANF’nin HPG açıklamasına dayandırdığı haberinde, 17 HPG’linin kimyasal silah ile yaşamını yitirdiği açıklanmış yine ajans, kimyasal silah ile yaşamını yitiren 2 HPG’linin görüntülerini yayınlamıştı.
Yayınlanan görüntüler üzerine tepkiler artarken, Türkiye açıklamaları reddetmişti. Ancak heyetlerin bölgeye gidip araştırma yapması taleplerine yanıt vermedi. Daha önce Avrupa’dan bölgeye araştırma yapmak için gitmek isteyen heyet ise KDP güçleri tarafından engellenmişti.
KDP maskelere el koymasaydı katledilmezlerdi
Aynı zamanda KDP güçlerinin kimyasal silaha karşı korunmak için bölgeye giden gaz maskelerine el koyduğu görüntüler de basına yansıdı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi üyesi Barış Avşar, Mezopotamya Ajansı’nda verdiği demeçte KDP’yi eleştirerek şu sözleri ifade etti: “Tecride karşın adım atmayan dünya, kimyasal silah kullanımına da ses çıkarmıyor. Bu süreçte KDP’nin de rolü de var. Saldırılar KDP ortaklığı ile yapılıyor. Maskelere el koymaları bunun somut örneği. Devlet ne zaman zor duruma düşse, KDP imdadına koşuyor. Ve ihanette sınır tanımıyor.”
Gençlik Meclisi üyesi Fikret Soysal ise kimyasal kullanımına karşın örgütlü bir mücadelenin ortaya konması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “KDP maskelere el koymasaydı, belki bugün 17 kişi yaşamını yitirmeyecekti. Bunlar siyasi ve askeri ortaklık içindeler. Derin bir sessizlik var. Bu sessizlik son bulmalı.”
Kimyasal silaha maruz kaldıktan sonra yaşamını yitirenler arasında yer alan YJA-Star üyesi Kevser Ete’nin (Helbest Koçerîn) annesi Leyla Ete ve babası Ahmet Ete de kimyasal kullanıma dair Mezopotamya Ajansı’na konuştu.
Anne Ete: O görüntüleri gördüğümde kahroldum
Anne Leyla Ete, kızından “Çok direnirdi. Onunla gurur duyuyorum. O sadece benim değil, bütün Kurdistan’ın şehididir” sözleri ile bahsederken, kızının ‘ihanet’ sonucu katledildiğine dikkat çekerek KDP’yi işaret etti.
Anne Ete, kızının paylaşılan son görüntülerini gördüğünde hissettiklerine dair şunları söyledi: “Gördüğümde kahroldum. Sabaha kadar ne benim ne de babasının gözlerine uyku girmedi. Daha sonra kendime ‘Tek değilim 17 aile var, ben de o aileler gibiyim. Ne kadar şanslıyım ki kızım bu dava uğrunda canını verdi’ dedim. Hepimizin acısı birdir. Savaşamadılar, ihanetle katlettiler. Kimse sessiz kalmamalı. Üzgünüm ama üzgün olduğum kadar da gururluyum.”
‘En büyük hain Barzani’dir’
Baba Ahmet Ete ise, Kürtlerin KDP’nin ihaneti nedeniyle bugün bu acıları yaşadığını dile getirerek, “Sadece benim yüreğim değil, bütün Kürtlerin yüreği yandı. Bize düşen neyse yapmamız lazım. İlk olarak birlik olmamız gerekir. Sadece Helbest’in değil, bütün gerillaların babasıyım. Ne kadar anlatsam bitmez. Şeref yoksunu olan bazı Kürtler, ‘param olsun gerisi boştur’ diyor. Ama öyle değil. Bugün en büyük hain Barzani’dir. Şerefli Kürtlerin başı sağ olsun. Kimseden korkmuyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KDP Türkiye’nin gözü kulağı’
Yine Mezopotamya Ajansı’na konuşan gazeteci Kasım Seyda da Türkiye-KDP ortaklığına dair değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’nde özellikle KDP’ye bağlı Gûlan, Zerevan ve Roj özel güçlerinin yer aldığı bölgelerde kimyasal silah kullandığına dikkat çeken gazeteci Seyda, “Bu güçler, Türkiye için göz, kulak olmuş durumdalar. Yardımlaşmaktan ziyade ortak bir şekilde hareket ediyorlar. Xelîfan bölgesinde KDP’ye ait güçlerin saldırıları bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye’nin giremediği bölgelere KDP, kendi güçlerini yönlendiriyor. Yine gerillaya giden lojistik desteği kesiyorlar. Kontrol KDP’de değil Türkiye’dir” diye konuştu.
‘Görüntüler iddiaları doğruladı’
Bazı kişilerin peşmerge üniforması ile Türkiye’ye hizmet ettiğini dile getiren Seyda, “Bütün saldırılar MİT ve Parastin’ın verdiği bilgiler doğrultusunda yapılıyor” dedi. KDP-Türkiye işbirliği nedeniyle Türkiye’nin bölgede durabildiğini sözlerine ekleyen Seyda, kimyasal kullanımı ile ilgili de şunları söyledi:
“Gerilla alanlarında özellikle insanı boğan, bilinçsizleştiren, yakan, isot ve termoborik olmak üzere 5 çeşit gaz kullanılıyor. Bunun yanında taktik nükleer silahlar da kullanılıyor. Bizler gazeteci olarak söz konusu silahların kullanıldığı alanlara ulaşamıyoruz. Kimyasal alanında uzman doktorlardan oluşan heyetlerin bölgeye gitmesi de engellendi. Son olarak ortaya çıkan görüntüler de yapılan açıklamaları doğruladı. Bugüne kadar kimyasal silahların kullanılmadığı iddia ediliyordu, fakat ortaya çıkan görüntüler onları yalanladı ve gerçekleri gösterdi.”
KDP’nin maskelere el koyması
“KDP’nin şov yaparak gerillaya giden maskelere el koyması, Türkiye’nin üstünlük sağlaması içindi. O görüntülerle Türkiye’nin yanında savaşa girdiklerini gösterdiler. Tüm bunlar KDP ve Türkiye’nin amacını ortaya koyuyor. Tek amaçları Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmektir.
“Lahey, Kürtler için adım atmayacaktır. Bu kurum Kürtlerin katledilmelerine göz yumuyor. O kurumların Türkiye ile çıkarları var olduğu müddetçe, Kürt halkının katledilmesi de devam edecektir. Bunun için geç kalmadan şu andan itibaren demokratik eylem ve etkinlikler artmalı.”
OPCW’ye çağrı
Öte yandan Avrupa Kürdistanlı Toplumlar Konfederasyonu (KCDK-E) da Kimyasal Silahların yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) paylaştığı bir tweetle kimyasal silah kullanımını meşrulaştırmaya çalıştığı tepkisinde bulundu.
Yazılı bir açıklama yapan KCDK-E Eşbaşkanları, “Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın rejimin Irak’taki Kürtlere yönelik saldırılarında yasaklı kimyasal silahlar kullandığını açıkça kabul etmesine rağmen OPCW sessiz olmayı tercih etmektedirler” dedi.
Açıklamada devamla şunlar ifade edildi: “Oysa OPCW kimyasal silahları ve bunların kullanım tehdidini ortadan kaldırmak olduğunu kuruluş gerçekçisinde beyan etmektedir. 193 ülke kendilerini Kimyasal Silahlar Sözleşmesine adayarak uluslararası sözleşme yaptılar. OPCW 19. Ekim’de yayınladığı tweetle sadece üye devletlerden birinin çağrısıyla ancak harekete geçeceğini belirtmektedir. Bu halkları katliamcı devletlerin insafına bırakmak ve katliamların sürekli ve sistematik olarak sürdürülmesine onay vermektir. OPCW artık Kürt halkının ve IPPNW kendilerine gönderdiği bilgileri ihbar kabul ederek çağrısına olumlu yanıt vermelidir. OPCW’yi acilen insani, hukuki ve evrensel görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.”
HABER MERKEZİ