Ilgar Akansel*
Savaş en büyük insanlık suçudur- elbette öz savunmadan bahsetmiyoruz. Devlet bürokrasisinin emperyal, kolonyal çıkarları uğruna halkları ölüme göndermesinin bir başka ifadesi olan savaş olgusu pervasızca gençleri, kadınları, bir bütünen insanlığı ölüme göndermekten çekinmez. 1993’ten beri PKK’nin ateşkes çağrılarına her seferinde daha büyük sivil katliamlarla, cinayetlerle, sivil mücadeleyi kriminalize etmekle, saldırılarla dönüt veren Türkiye, bürokrasinin çıkarları, halkı konsolide etmek uğruna hareket ettiğini söyleyebiliriz. Kendi askerlerini yakışından¹, binlerce köyü boşaltmasına², JİTEM ve türevi örgütleri aracılığıyla bombaladığı köyler³, öldürdüğü masum bebekler⁴ üzerinden on binlerce kişinin katliyle sonuçlanan Dersim, Koçgri, Zilan gibi katliamlara; Türkiye Cumhuriyeti’nin suçlarını yazmaya bu satırlar yetmez. Dolayısıyla bu satırlarda doğrudan uluslararası kamuoyunda yer edinmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kimyasal kullanımına dair gerçekliklerle yetinmek zorunda kalarak savaş gerçekliğinin bir yüzünü ele alacağız; yazının içeriğinde 1937-38 Dersim Soykırımı’nda kullanılan kimyasal ve zehirli gazlardan ve uzak tarihlere gömülmüş insanlık suçlarından bahsetmedik, benzer bir şekilde herkesin ulaşabileceği görüntüleri yığmadık; hiçbir propagandaya mahal vermeden, hakikati göstermekle, bilimsel hakikatleri ve ampirik (bilimsel bulgular, deneysel) kanıtları yığmakla yetindik. Hiçbir canın katledilmediği; hür, barışçıl, özgür, eşit bir toplum umuduyla.
1- Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komisyonu Üyesi Parlamenter Cewad Bolani, RojNews’e konuşarak, “Güvenlik birimlerinin özel raporlarına göre Türk Devleti saldırılarda kimyasal silahlar kullanmıştır. Bu durum uluslararası yasaların ihlalidir” ifadelerini kullandı.⁵ Irak Devleti’nin yetkilisi Türkiye’nin kimyasal kullandığını kabul etti. Bu gerçekliğe karşılık Cewad Bolani’nin yalnızca bir parlamenter olduğu, dolayısıyla Irak Devleti’nin kimyasal kullanımı iddiasını tasdiklemediği ilk bakışta iddia edilebilir; fakat Cewad Bolani’nin söylemleri, Irak Devleti’nin açıklamalarıyla çelişki arz etmemekte, aksine ilişkilenmektedir. Cewad Bolani Irak Devleti’nin üzerine araştırma komisyonu kurduğu ve kendisini mükelleflendirdiği bir konu başlığında söz almıştır. Dolayısıyla Cewad Bolani herhangi bir parlamenter olmadığı gibi, açıklaması da Irak Devleti’nin kendisine verdiği yükümlülükle ilgilidir. Irak Devleti 16 Kasım’da yaptığı açıklamada kimyasal kullanımına dair bir komisyon kurulacağını izah etmiş ve Fetih Koalisyonu Parlamenteri Refiq Salihi, komisyonun içerisinde Savunma Bakanlığı, Irak Parlamentosu Asayiş ve Savunma Komisyonu ve Dışişleri Bakanlığından temsilcilerin yer alacağını açıklamıştır.⁶ Bu ifadelerin ve komisyonun kurulumunun ardından 22 Kasım tarihinde komisyon içerisinde kimyasal kullanımını araştırmakla mükelleflendirilen grubun içerisinde yer alan Cewad Bolani Türkiye Cumhuriyeti’nin kimyasal kullandığını ifade etmiştir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kimyasal kullandığı iddiaları bir devlet tarafından onaylanmış, kabul edilmiştir. Elbette devletlerin siyasal çıkarları gereği de gerçekliği manipüle edebileceği iddia edilebilir, fakat ileride göstereceğimiz üzere bu durumun propaganda olmadığına ve birçok bilimsel dayanağı olduğuna dair veriler mevcuttur.
2- Biyolojik silah denetçisi Dr. Jan Van Aken ile IPPNW İsviçre örgütlenmesi başkanı Doktor Dr. Josef Beppe Savary TSK ordusu tarafından terk edilmiş bir alanın yakınında bulunan malzemeler arasında, klasik bir kimyasal savaş ajanı olan klor üretmek için kullanılabilecek hidroklorik asit ve çamaşır suyu konteynerleri bulunduğunu, gaz halindeki materyali yayma amacıyla kullanılan hortumla TSK’nın savaş tüneline girdiğini bunun yanı sıra aynı bölgede TSK’nın bünyesinde kimyasaldan korunmak için kullanılan özel bir kartuş tespit edildiğini ifade etti.⁷ Bilindiği üzere PKK Zap, Avaşin, Metina bölgelerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kimyasal kullandığını beyan etmiş ve uluslararası araştırma enstitülerini, komisyonlarını kimyasal kullanımını araştırmak üzere bölgelerde inceleme yapmaya davet etmişti. Davetin üzerine 1985 yılında yaptığı çalışmalar üzerine Nobel Barış Ödülü alan⁸ İPPNW’nin birisi Almanya, diğeri İsviçre olmak üzere iki temsilcisi 20-27 Eylül 2022 tarihlerinde Federe Kürdistan’a ziyarette bulunmuştu. İsviçre delegesi Dr. Josef Beppe Savary İPPNW İsviçre örgütlenmesi başkanıydı⁹, Alman delege Dr. Jan Van Aken ise BM’ye bağlı bir kuruluş olan UNMOVIC adına görev yapmış eski bir biyolojik silah denetçisiydi¹⁰. Raporun içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin müttefiki Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Amediye Kaymakamlığı’nın süreci sabote ettiği, yeterli düzeyde araştırma yapılmasının önüne geçildiği, kimyasala maruz bırakılan sivil faillerle iletişime geçilemediği; bu engellemelere rağmen kimyasal üretmek adına kullanılan üç maddenin TSK’nın terk ettiği alanda bulunduğu ifade edildi.
3- İsviçre merkezli Wessling Araştırma Enstitüsü’nde yaptırılan laboratuvar incelemesi sonucunda, Türkiye’nin 9 Ekim 2019’da başlatılan saldırıları sürecinde yasaklı beyaz fosfor kullandığı belgelendi. Konuyla ilgili İran asıllı İsveçli Doktor Abbas Mansouran “İsviçre merkezli laboratuvar raporu, semptomlar ve kimyasal bombalar arasında korelasyon olduğunu doğruladı. Türk devleti ne kadar bu durumu reddetse de artık bu noktada uluslararası toplumu ikna edici delillerimiz var” ifadelerini kullandı.¹¹ Yaralı bir SDG’li militandan alınan parçadan yola çıkarak normal bir insanda bulunması gereken fosforun çok üzerinde fosfor bulunduğu belirtilirken, bunun yanı sıra yaralanma tipinin, kimyasal yanıkların beyaz fosfor kullanımına dair kanıt oluşturduğu ifade edildi. PYD eşbaşkanı Salih Müslim konuyla ilgili: “Rojava’da da kimyasal silah kullandılar. 2018’de Efrîn’de kullandılar. Bas bas bağırdık ama kimse yine ses çıkarmadı. Hatta birisi kalkıp da bunu araştırayım demedi; bir araştırma soruşturma bile olmadı. Yine 2019’da Serêkaniyê’de kullandılar. Mağdurları Avrupa’ya kadar giderek raporlar aldı” ¹² ifadelerini kullanmıştı.
4- Belki de belirteceğimiz maddelerden en ilgi çekici hususu barındıran madde, dördüncü maddedir. Önceki maddelerde uluslararası bilimsel araştırma enstitülerinin sunduğu kanıtlardan ağırlıklı olarak bahsettik, elbette bu gerçekliklerin hepsi Türkiye’nin kimyasal kullanımını tasdiklemektedir. Fakat bu maddenin özel bir yönü de söz konusudur, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizzat kendi yayın organında kendini ele vermektedir, ileride de bizzat Genelkurmay Başkanlığı imzalı kanıtlar göreceğiz; fakat bahsedeceğimiz maddeyi ilgi çekici kılan sunulan kanıtın daha gerçekçisi olmasından vs. değil Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi yayın organında kendini ele vermesinden ileri gelmektedir. TRT’nin 2004 yılında TRT 1’de Türkiye ordusunun “Anti terör birimi” ile ilgili yayınlanan bir belgeselinde Türkiye askerinin göz yaşartıcı bomba kullanımını test ettiği görüldü. Görüntülerde mağaraya atılan imha edici bombanın ardından, göz yaşartıcı bomba atılıyor ve sarı dumanlar yükseliyor. 2011’de bu görüntüleri inceleyen uzmanlar, bu sarı dumanların kimyasal bombalardan çıktığını belirterek Türkiye Devleti’nden açıklama istedi. ¹³ Türkiye Devleti’nin kendi yayın organı kimyasal kullanımını kabul ediyor, paylaşıyor. Konuya dair Jon Van Aken’ın ifadeleri: “2004 yılında Türk televizyon kanalı TRT 1’de Türkiye’nin anti terör birimi ile ilgili bir belgesel yayınladı.
Bu belgeselde askeri tatbikatlarda göz yaşartıcı bomba kullanımının test edilmesi gösterildi. Tatbikat senaryosunda bir mağaraya atılan imha edici bombanın ardından, mağarada hayatta kalanların etkisiz hale getirilmesi için göz yaşartıcı bombanın atıldığı gösterildi. Başka bir tatbikatta ise bir köyün ele geçirilmesi olayında önce bir ev bomba ile tahrip edildi ve sonrasında, kuyu içine saklanmış kişileri dışarı çıkarmak için göz yaşartıcı bombanın atıldığı gösterildi.”¹⁴
5- 6 Aralık 2004’te yayınlanan “Sunshine Project Ülke İncelemeleri-No. 3 Türkiye’deki Biyolojik ve Biyokimyasal Silahlara ilişkin Araştırmalar Üzerine Bir İnceleme” ¹⁵ raporunda ve Brentford Üniversitesi’nin hazırladığı raporda Türkiye’nin envanterinde kimyasal olduğu kanıtlandı. 2010 yılında, Kapstadt’taki AAD Silah Fuarında, OPCW’ye göre yasak olan Türkiye yapımı 120 mm kalibrelik CS bombaları sergilendi.¹⁶ Gelen kamuoyu tepkileri üzerine OPCW Türk Büyükelçisi Uğur Doğan, ürünlerin imha edileceğini ifade etti, fakat imha edilip edilmediğine dair bugüne kadar edinilmiş hiçbir bilgi yok. Bradford Üniversitesi Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) 120 mm kalibrelik CS bombaları ürettiğini ve uluslararası piyasada sattığını rapor etti. Türkiye uluslararası hukuka aykırı silah kullanıyor ve satıyor.
6- 2000’e Doğru dergisinin 23 Temmuz 1989 tarihli sayısında Orgeneral Necdet Öztorun imzalı Türk Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 25 Şubat 1986 tarihli genelgesi paylaşıldı. Genelgede şu ifadelere yer verilmektedir: “Tünellerin imhası sırasında zehirli gazlarla doldurulabilir (…) Özel yetiştirilmiş zehirli haşere üretilerek kullanılamaz hâle getirilebilir. (…) Dost kuvvetlerce sis, yangın maddeleri ile göz yaşartıcı, kusturucu gazlar gerektiğinde kullanılabilir.” ¹⁷ İlk başta belgenin sahte olduğu iddia edilebilir, fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden konuyla ilgili yalanlama bugüne kadar gelmemiştir. Bakın Van Aken ne diyor: “Türk Hükümeti bu doküman hakkındaki suskunluğunu ısrarla sürdürmektedir. 2004 yılında bu emri imzalayan emekli Orgeneral Necdet Öztorun’a yazı yazdık ve kendisi ile direkt olarak İstanbul’da şahsen temas kurduk. Fakat kendisi bu doküman hakkında herhangi bir görüş bildirmek istemedi.”¹⁸ Bununla beraber belgenin sahte olduğuna dair herhangi bir emare, kanıt mevcut değildir.
7- 11 Mayıs 1999 günü Şırnak’ın Ballıkaya bölgesindeki bir mağarada 20 PKK’li hayatını kaybetti. Çatışma sonrası TSK tarafından çekilen ve 2011 yılında Roj TV’de yayınlanan görüntülerde şöyle deniliyordu: “Askerlerimiz şu anda zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Ama yine de canavarca, kahramanca giriyorlar… Bir gün ara vermemize rağmen gaz hala etkisini sürdürüyor.” ¹⁹ Çatışmanın ardından Kızılay bomba parçalarını bir Alman muhabire takdim etmişti. Münih Üniversite tarafından yapılan incelemede bomba parçalarında CS izi olduğu kesin olarak kanıtlanmıştır. 20 PKK’liyi katleden kimyasal gazı PDS’nin (Almanya Demokratik Sosyalizm Partisi) meclis gündemine meseleyi taşımasıyla Alman Devlet Kanalı yasaklı gazın Alman Şirketi tarafından üretildiğini ve Türkiye’ye satıldığını belirtti. Alman şirketi Buck & Depyfag tarafından üretilen bomba 1995’ten beri Türkiye’ye satılmış.
8- 2009 yılının Eylül ayında Hakkari’nin Çukurca ilçesi yakınlarında TSK ile HPG’liler arasında çıkan çatışmada 8 HPG’li hayatını kaybetti. Almanya’dan bölgeye giden insan hakları heyeti cenazelerin fotoğraflarını çekti, fotoğrafların doğruluğunun tespiti için fotoğraflar uzmanlara verildi. Eppendorf hastanesinde görevli pataloglar, fotoğrafları incelemeye aldı, fotoğrafların gerçek olduğu kanıtlandı, fotoğraflardan yola çıkarak görevli doktorlar kimyasal kullanımını doğruladı, böylelikle kimyasal kullanımı kanıtlandı. Bununla beraber savcılığın ısrarla otopsi raporlarını açıklamayı reddetmesi, kimyasal kullanımına dair bulguları bir kez daha kanıtlamaktadır ²⁰
Görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kimyasal kullanımına dair birçok kanıt mevcuttur, normal koşullarda yalnızca son iki yılda paylaşılan görüntülerden yola çıkarak kanıt sayısını 8-9 katına çıkartabilirdik, bununla beraber bu görüntülerin fotomontaj olduğuna dair safsatalardan tutun, inkara birçok farklı durumla karşılaşacaktık. Dolayısıyla doğrudan uluslararası araştırma enstitüleri tarafından tasdiklenmiş verileri paylaştık. Bu kadar kanıt olmasına rağmen Türkiye kamuoyunun ve SGB başta olmak üzere kendini sol addedenlerin olaylara sessizliğiniyse kolektif vicdana bırakıyoruz.
Kaynakça:
1-Ön yargılardan uzak bir şekilde görüntüyü izlemenizi öneririm, zira mesele haber kaynağı değil, bizzat görsel olarak yakılma anları paylaşılmış. PKK tarafından arzu edilen kurumlara sansürsüz halinin de tedarik edilebileceği belirtildi. https://firatnews.com/kurdIstan/turk-ordusu-askerlerini-boyle-yakti-177294
2-https://tr.m.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_bo%C5%9Falt%C4%B1lan_K%C3%BCrt_k%C3%B6yleri
3-https://m.bianet.org/bianet/insan-haklari/229888-aym-den-26-yil-sonra-kuskonar-katliami-karari
4-https://m.bianet.org/bianet/siyaset/128774-carkin-o-bebegi-pkk-degil-biz-oldurduk
5-http://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/189201
6-https://medyanews.net/turkey-used-chemical-weapons-against-kurdish-fighters-says-iraqi-mp/
7-https://www.ozgurpolitika.com/haberi-dr-jan-van-168846
8-https://www.nobelprize.org/prizes/peace/1985/physicians/history/
9-https://www.ippnw.ch/psr-ippnw/vorstand/
10-http://www.china.org.cn/international/2006-06/13/content_1171149.htm
11-https://www.ozgurpolitika.com/haberi-beyaz-fosfor-belgelendi-140782 , https://firatnews.com/analIz/tuerkiye-reddetmisti-ama-Isvicre-belgeledi-beyaz-fosfor-kullanildi-136471
12-https://firatnews.com/kurdIstan/salih-muslim-den-kdp-ye-dusmanin-suclarini-ortbas-etme-176923
13-https://firatnews.com/analIz/turk-devleti-her-turlu-kimyasali-kullaniyor-opcw-sessiz-172718
14-https://www.google.com/amp/s/docplayer.biz.tr/amp/5214652-Turk-silahli-kuvvetlerinin-muhtemel-kimyasal-silah-kullanma-iddiasi-raporu.html
15-https://docplayer.biz.tr/amp/6351060-Sunshine-project-ulke-incelemeleri-no-3-turkiye-deki-biyolojik-ve-biyokimyasal-silahlara-ilis-kin-aras-tirmalar-uzerine-bir-inceleme.html
16-https://anfturkce.com/kurdIstan/turk-devleti-cs-bombalarini-ne-yapti-162900
17- Söz konusu Dergi https://www.nadirkitap.com/2000-ikibin-e-dogru-23-temmuz-1989-yil-3-sayi-30-cudi-daginda-kimyasal-silah-mi-dergi5291372.html
18- 14. Maddedeki raporda beyan ediliyor.
19- https://firatnews.com/kurdIstan/Iste-turk-devletinin-kimyasal-silah-kullandiginin-belgeleri-162810
20- 14. Maddedeki raporda beyan ediliyor.
*HDP Gençlik Meclisi Üyesi