İçişleri Bakanı SS, Denizli Valisi’nin esnafa karşı saldırgan davranışı sonrası “Devletin cemal ve celal yüzü vardır” dedi. Vatandaşa karşı geleneksel devlet nobranlığının teşhir olması durumunu toparlamak isteyen SS böyle açıklama yapmak zorunda kaldı anlaşılan. “Devlet ikiyüzlüdür” demek ile “Devletin iki yüzü vardır” demek arasında bizim bilmediğimiz bir ince ayrım vardır sanırım. Devletin cemal yüzünü hiç görmemiş bir insan olarak devletin gül cemali nasıldır epey merak ediyorum. Burdur Cezaevi saldırısı sonrası kolum koparılmış, ayağım yatağa prangayla bağlanmış şekilde yatarken Adalet Bakanlığı müfettişi ifademe başvurmak üzere yanıma gelmişti. Cezaevinde isyan benzeri bir olay yokken neden saldırı düzenlendiğini ve kolumu neden kopardıkları yönündeki soruma “Devlet gücünü göstermek istedi” cevabını almıştım. “Ankara’da sanayi sitesinde işçi örgütlenmesi yapan on sekiz yaşındaki çocuğu tutuklayıp, sonra da kolunu kopararak güç gösteriyorsunuz, çok güçlüsünüz!” dediğimi hatırlıyorum. Devlet, celal yüzünü emekçilere, ezilenlere gösterirken, cemal yüzünü “Biz sizin için varız” dediği sermaye sınıfına ve ırkçılara göstermeye meyilli oldu hep.
Devlet gerektiğinde çok güçlüdür! Mesela, “İşimizi geri istiyoruz” diyerek sokağa çıkarsanız, bir kişinin karşısına, iki TOMA ve iki bin polis ile çıkabilecek kadar güçlüdür. Cumartesi Anneleri’nin karşısına koca bir garnizonu yığar. Hakkari’nin bütün sokaklarını, tepelerini tutmak için elindeki bütün olanakları seferber eder. 1995 Gazi Mahallesi direnişi sırasında silahsız kitlenin karşısına keskin nişancıları diker. Çağırsalar adliyeye gidecek insanların evini helikopter eşliğinde özel harekâtçılar basar. Devlete karşı girişilen en ufak şiddet eylemi sonrasında devletin bütün kurumları en hızlı biçimde çalışır. Grev kararı alan işçilerin grevi gece yarısı kararnamesiyle anında yasaklanır. Saray şürekâsını sosyal medyadan eleştirenler derhal derdest edilir. Somalı madencilerin karşısına Alay Komutanı dikiliverir. Kürd’ün köylüsü helikopterden atılırken de Kürd’ün işçisi yere yatırılıp “Türk’ün gücü gösterilirken” de devlet benim diyen celalli zabitan…
Devlet gerektiğinde çok güçlüdür! Esnafın vergi borcunu asla affetmez, son kuruşuna kadar tahsil eder. Öğrenim kredisi alan öğrencinin borcunu asla silmez. Köylüden vergiyi hasat günü tahsil eder. ÖTV, KDV, MTV vb. uzayıp giden vergi kalemleri üretmekte cevvaldir.
Devlet gerektiğinde şefkatli ve affedicidir! Üniversite kapısında elinde palayla bekleyen faşistlere “Arkadaşlar lütfen” der. Mültecilere saldıran kitleyi nazikçe uyarır. HDP binası önünde eylem yapması için ikna faaliyetleri yürütür ve hatta kendi olanaklarıyla çadır kurar. “Demokratik tepki eylemi yapan” vatandaşları kanatlarının altında korur. Milyarlarca vergi borcu olan şirketlerin borcunu siler. Cinayet, gasp, mafya vb. suçlardan cezaevinde olanları korona nedeniyle affeder. Hakkari’de dükkânı önünde oturan dört esnafı kurşuna dizen polisi tutuksuz yargılayıp, para cezasıyla ödüllendirir.
Devlet gerektiğinde çok güçsüzdür! Madımak Oteli önünde “Yak yak” sloganı atan güruh karşısında biçaredir. Kırşehir’de Gül Kitabevi’ni yağmalayan ve yakan güruhtan korkup saklanır, saatlerce ortalarda görünmez. Kobanê direnişi günlerinde sokağa çıktığı için katledilen onlarca insanın katil zanlılarını bulmaktan acizdir. Devlet görevlilerinin işlediği suçlar karşısında mahkemeler çalışmaz. Artvin’de maden şirketine karşı mahkeme kararı olmasına rağmen madeni durdurmaya devletin gücü yetmez! Devlet zayıf olmak istediğinde yeryüzünün en güçsüz varlığı gibi hareket eder.
Soma işçilerinin yasal haklarını vermeyen kıytırık bir patron karşısında güçsüz kalan devlet, işçiler hakları için sokağa çıktığı anda bir alay komutanı ve tabur asker gönderecek kadar güçlüdür. “Size alanı terk etmeniz için yarım saat mühlet veriyoruz, terk etmezseniz devletin gücünü göreceksiniz” diyen Alay Komutanı devletin celal yüzünü emekçiye, üç yüz bir madencinin ölümüne sebep olan patronları beraat ettiren mahkemeler devletin cemal yüzünü sermayeye gösterir.
Daha güzel ifade edilemeyeceği için son söz olarak maden işçilerinin söylediğini tekrarlayalım: “Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet gücünü bizde sınayacak. Öyle mi Alay Komutanı? Şimdi bize güç göstereceksiniz ha! Ve biz de bundan korkacağız. Vallahi de billahi de korkmuyoruz sizden, KORKMUYORUZ!”