Dünyanın 4 milyar 540 milyon (tahmini yaşı) yıllık emeğine 5 bin yıllık erkek ulus devlet el koydu. İktidarın dini, imanı, ahlakı, vicdani, hukuku yoktur. Dinleri, bilimi, yasaları, demokrasiyi ataerkilleştirme ile doğayı, insanı katletti. Ataerkil tarih, savaşlar genellikle dini-milli-siyasi-ekonomik=sömürgecilik içindir söylemine, ilk savaşın doğa ve kadına karşı erkeğin üstün cins savaşı olduğu söylemini asla eklemez. Son 5 bin 600 yılda 15 bin 500 bölgesel, yerel, ulusal savaş yaşandı (tahminen), 3 milyar 700 milyon insan yaşamını yitirdi, 1990’dan bu yana ölen her 100 kişiden 90’ı sivildir, zorunlu göç, sürgün ölümü hariç, bu süre içinde erkek cinsinin katlettiği kadın sayısı söylenmez.
Ulus devlet, keşfettiği kitle imha silahlarıyla benden olmayan, itaat etmeyeni, başta kadınları katlederim diyen toplu seri katil sistemidir (kadın katliamları, Hiroşima, Nepal, Helepçe, 74 Êzidî fermanı…). Tabi ki ezilenler özgürlük mücadelesi verecek. Özgür nehir yataklarına ev yaparsan sulara gömülürsün. Özgür fay hattı üstünde şehir inşa edersin deprem seni gömer. Kanserleşir şehirler. Kimsenin haddine, etkisine, yetkisine girmez doğa, kadın, genç, halk ve inançların özgürlüğünü red ve inkar etmeye.
Dünyada 10 binin üzerinde yerli halk ve 193 devletin olması bize bir şey öğretir. Devlet olmamış dünyanın yarısı kadın, on binin üzerinde (imha edilenler hariç) devletsiz yerli halk, inanç, asla haklarından vazgeçmedi. Bin yıllardır verdiği demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü mücadeleyi devletlere kabul ettirdi. Kadınlar kendini yönetmekten asla vazgeçmedi, devletlere ve çatısı Birleşmiş Milletler’e (BM) kadının bağımsız örgütlenme hakkını kabul ettirdi.
Kadınlar devlete karşı direnişi kazandı sonra devletlerin kendini korumak için oluşturdukları BM’ye kadın-erkek eşitliği olan CEDAW ve İstanbul sözleşmesini kabul ettirdi. Bu protokollere göre; kadın yaşamın her alanında (anadilde, sosyal, ekonomik, kültürel, yerel yönetimler, eğitim, sağlık, hukuk…) etnik kimliği, inancı, ırkı ne olursa olsun kendi kimliği ile erkek-devletle eşittir. Özgürlüğü gereği erkek ve üniformalı erkeğin siyasal, sosyal, fiziksel, ekonomik, psikolojik, cinsel, sözel, medya şiddetinden korunmak için bağımsız örgütlenir. Her türlü hukuki mücadeleyi ulusal ve uluslararası verir.
Dünya 193 devletin tapulu malı değildir. 10 binin üzerinde devleti olmayan farklı halklar ve inançlar özerk örgütlenebilir. Anti-demokratik rejim iktidarını savunmak için dünya beşten büyüktür demeyi biliyor, on bin farklılık, 193’den daha geniş (büyüktür demiyorum) olduğunu bilmiyor mu yoksa dili mi varmıyor(?). Red ve inkar edilen halklar mücadele ederek ‘Yerli halkların hakları’ bildirgesini BM’ye kabul ettirdi. Kadınlar, halklar, inançlar bu direnişte seri katil, ırkçı, erkek devlet yapılanması tarafından yok edilmek istendi. Bildirgeye göre; her halk örgütlenir, anadilini, inancını, kültürel mirasını, tarihi yerleri, ekonomik kaynaklarını korur, kuşaklarına devretme hakkına sahiptir. 193 devlet teröristçe dünyayı 10 bin parçaya mı bölmek istiyor yoksa onları imha mı etmek istiyor(?)
Evet! TJA (Tevgera Jinân Azad) ve KCD (Demokratik Toplum Kongresi) devletlerin ve onların çatısı BM tarafından kabul edilen kadının bağımsız örgütlemesi ve yerel halkların hakları bildirgesine göre kendini örgütler. Şimdi bu hakları için tutsak edilenler TJA, DTK, HDP mi terörist yoksa devlet ve BM mi(?). Devlet ve BM terörist ilan edilmeden tutsaklar, TJA, DTK, HDP asla terörist ilan edilemez, suçtur. Bugün cezaevinde sadece ve sadece devletin mevcut yasaları uygulaması için binlerce tutsak tecride karşı bedenini süresiz dönüşümlü açlığa yatırdı. Leyla Güven’e 22 yıl zindan ve on yıllardır tutsak olanlar yasayı çiğnememenin bedelini ödüyor. Tecride son, özgürlük hemen şimdi demek insani sorumluluktur.