Seçim havasına daha tam girilemedi. Son birkaç hafta anca başlar. Bu yıl eskisi gibi değil, bunun sebeplerine girmeyeceğim. Olmaması için de elbette yeterince sebep var. Başınızı ağrıtacak değilim. Fakat bu seçim sürecinin iktidardaki parti/ittifak açısından özgün yanları var. Her iktidarın koltuğunu korumak için söylem geliştirmesi, iş üretmesi doğal reflekstir. İktidar olmanın avantajlarını, daha açık söylersek sömürü ve düttürü şanslarını, sonuna kadar zorlaması da anlaşılırdır. Lakin AKP-MHP ittifakı şahsında olan biten şeyler bambaşka. Yerel bir kafayı yemişlik hali değil, tasosu elinden alınmış çocuk çılgınlığı değil, saatlerce yazdıktan sonra kaydetmeyi unutan yazıcı dehşeti de değil, herkesle ama herkesle kafa bulma halindeler. Bir taş atıyorlar kuyuya ve İYİ Parti, CHP, Saadet, DSP şu bu ona cevap verme yarışına giriyor. Sadece son bir haftada öğrendiğimiz şeyler şunlar: CHP aslen Kandil’e bağlı bir parti imiş. İYİ Parti zaten HDP’nin yan kuruluşu. Saadet desen tew lê gulê!
Bunlar da bir şey mi?
Değil!
Ünlü Antik Yunan düşünür ve filozof Soylu’nun söylediği gibi;
‘bizim elimizde daha ne istihbarat bilgileri var’…
Devam edelim. CHP+İYİ partileri HDP ile aynı seçim stratejisine sahiplermiş, sloganlarını da yine Kandil hazırlamış. İlçe kongrelerini falan da burası yapmış. Adaylarını da yine burası belirlemiş. Yani aslında bu iki parti yok. HDP çatısı altında iş yapan başka yerlermiş. Bunları ekranda, mitingde, orada burada söylerken yine malum düşünür çıkıp ‘700 kişi kaldılar, bittiler’ dedi. Halkımız rica ediyor, artık bir karar verin: HDP, CHP, İYİP olarak seçime mi giriyorlar yoksa bittiler mi; bittilerse kim bunları seçime sokuyor, kazansalar kimi koyacaklar? Neler oluyor yani? Bu kadar kafamızı niye karıştırıyorsunuz!
Daha da ilginç olan, artık bunların doğal haline gelmiş bu korkunç söylemleri değil, bu sözlere iki parti de çıkıp ‘ya yeminle biz öyle değiliz, ay bi xwedê biz devletçiyiz, milliyetçiyiz, yaşasın Ozan Arif’ falan demeleri. Öyle olmadıklarını ispat için Kürtlere karşı hepten ve kökten cephe almaları. Gerçekten merak ediyorum: Bu partilerin içinden aklı başında tek bir insan yok mu? Yeri değil ama HDP’yi de tebrik etmek lazım.
İki üç strateji ile kimyalarını bozdu…
Dış gündemleri bu iken, iç gündemleri daha farklı!
Neler oluyor derseniz içeride, valla işler karışık…
Bakın Pazar günü gazetemizde geçen haberi aynen aktarıyorum: Erdoğan’ın ‘gıda terörü’ suçlaması sonrası Bursa’da operasyon yapıldı. 8 ton sebze ve meyveden oluşan ‘mühimmat’ ele geçirildi; ‘sebze ve meyve terör örgütü’ üyesi 3 kişi kıskıvrak yakalandı!
Bunlar keşke kurgu olsaydı, ama değil! Bu sebzelerin Cudi’den mi yoksa Gabar’dan mı geldiği bilgisi haberde yoktu. Açıklarlar herhalde. Çünkü bu operasyon beka sorunu için de çok mühim.
Müsaadenizle Erdoğan’ın Bursa’daki konuşmasına da bakalım:
“Bize şimdi de domates, patates, patlıcanla saldırıyorlar. Kimse vatandaşıma zulmedemez. Sebze meyveyi en ucuza milletimize getiririz. Tanzim satışlarına başladık fiyatlar yarıya indi, daha da inecek.”
Yani düşün, S-400, F-35 falan alıyorsun, sana saldıranlar domates, patlıcan, biber. Hakikaten nasıl baş edilebilir ki bunlarla? Özellikle Rojava tarlalarında yetişen domates, biberleri düşünsenize. Resmen tehdit! Rojava’da zaten temel geçim tarımdır. Şimdi taşlar yerine oturuyor! Efrîn’e de saldırı sebebi zaten zeytinlerdi değil mi? Yok yok S-400 yetmez… S-500, 700 gelmeli…
Değnek işleri başkanı da bu saldırı karşısında boş durmadı ve hafta sonu bir açıklama yaptı. Yürek dağlayan, kılcal damar körelten bir haykırıştı. Bahçeli, “Bugün aldığımız patlıcan, biber, patates bir kilogram az, iki kilogram çok olabilir; bunlar aşılır ama beka giderse hayatımız söner” demez mi? Bakın “Beka giderse dünyamız gider, hayatımız söner” diyor. Çok içten fikrimi belirtmek isterim ki, bu sözleri söyleyen birini Müge Anlı programı bile aklamaz. Başka nöro-psiko-rizikofalan filan alanlardan uzmanlarla görüşmek lazım. İnsanın bu mîratê beka maa nasıl bir şeydir, yenilir mi içilir mi, elle tutulur mu diye artık sorası geliyor! Her gün bir açıklama yapıyor beka denen şeyle ilgili. Bu nasıl bir şeydir de giderse mahvolacak? Nalet gelsin o dünyaya. Yancı olmaktan çıkacağı şeyi, dört ayaklı koltuğu ve daha birkaç şeyin adını beka diye yalvar yakar anlatıyor. Yaw korkma, senin hakkın yüksek kahvenin kursî’leri bile değilken sana sekiz tekerlekli koltuk hediye ederiz. Keyfine beka’rsın…
Hiç mi iyi haber yok derseniz, elbette var. Biraz da pozitif şeylerden bahsedelim.
Yukarıda saydığımız gündem tüm hızıyla devam ederken Yalova’ya bağlı Kadıköy Belde Belediye Başkanı ve AKP Belediye Başkan Adayı Mehmet Şahin’in camii içerisinden fotoları düştü. Namaz mı kılıyorlardı? Yook! AKP ile beraber camiler namaz yeri dışında her şeye dönüştü. İçeride kahvaltı yapıyorlardı. Camii içerisinde cemaate kahvaltılı toplantı fikri Sümer rahiplerinin de aklına gelmezdi. Kadıköy Yeşil Camii içerisinde yer sofrası kuran AKP’li belediye başkanı Mehmet Şahin’in seçim çalışmalarında başarısızlıklar diliyor, tez zamanda Allah’tan ilgili belayı vermesini niyaz ediyoruz.