Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Fatma Tokmak, ağır kalp hastalığına rağmen tahliye edilmiyor. 2006’da sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilen Tokmak, 2010’da müebbet hapis cezası onanınca tekrar tutuklandı. Avukatı Eren Keskin, ‘Fatma Tokmak gibi ağır hasta tutsaklar cezaevinde ölüme terk ediliyor,’ diyerek duruma tepki gösterdi
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 2010 yılından bu yana tutsak bulunan Fatma Tokmak, ağır kalp hastası olmasına rağmen tahliye edilmiyor. Fatma hastalığı nedeniyle daha önce 2006’da tahliye edilmişti. Tutsakken cezaevinde kalamaz raporu veren ATK, Fatma’nın cezası kesinleştikten sonra avukatların tüm başvurularına rağmen “cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Fatma’ya sık sık disiplin ve hücre cezası veriliyor. 26 Ocak 2024’te koğuşuna yapılan baskında ve aramada, örgüt propagandası içerdiği iddia edilen kitap, dergi ve defterlerine el konuldu. Ağır hasta tutsak Fatma’ya son olarak geçtiğimiz hafta 10 günlük hücre cezası verildiği öğrenildi.
Ağır hasta Fatma’nın avukatı Eren Keskin, hem cezaevlerinde tutsakların yaşadığı hak ihlalleri hem de Fatma’nın güncel durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
‘ATK, siyasi iradenin istediği şekilde rapor veriyor’
Hem Kürdistan hem de Türkiye cezaevlerinde, İHD’nin verilerine göre, bin 800’e yakın hasta tutsak olduğunu hatırlatan Keskin, bu verilerin bir kısmının ağır hasta tutsaklar olduğunu söyledi. 30 yıldır cezaevlerinde bulunan tutsaklara işaret eden Keskin, bu kişilerin sağlığa erişimlerinin bile olmadığını vurguladı. Keskin, “Son dönemlerde cezaevlerinde ölümlerin çoğalmasıyla birlikte hasta mahpusların durumunu daha iyi anlamış durumdayız. Ama maalesef ki kendisine muhalifim diyenlerin gündemine girmiyor. Hasta mahpuslar bu coğrafyada sadece bir kesim tarafından tartışılıyor. Oysaki çok fazla tartışılması gereken, çok önemli bir konu. Kanser hastası mahpuslar var, psikolojik ağır hasta mahpuslar var, kalp hastaları var, şeker hastaları var. Bunlar özellikle pandemi sürecinde hiç tedavi edilmedi.
‘Bunu vicdansızlık olarak tanımlıyoruz’
Pandemi sürecinin devreye girmesiyle birlikte hastalıkları daha da ağırlaştı. Ancak burada en büyük sorunumuz ATK çünkü bir mahpusun cezaevinde kalıp kalamayacağı raporunu sadece resmi ATK verebiliyor bu coğrafyada. Ama Adli Tıp bir devlet kuruluşu, yani resmi bilirkişi, tamamıyla siyasi iradeye bağlı. Ve maalesef ki sadece siyasi iradenin istediği şekilde raporlar veriliyor. Bunu sadece biz değil, bağımsız Adli Tıp hekimleri de dile getiriyorlar. Bundan dolayı birçok mahpus ölerek cezaevinden çıkıyor. Bunu vicdansızlık olarak tanımlıyoruz” dedi.
‘Ölümlerin sorumlusu cezaevi idaresidir’
Keskin, “İnfaz hakimlikleri, cezaevi idareleri ve ATK’nin sistematik bir şekilde birlikte hasta mahpuslar hakkında ‘cezaevinde kalabilir’ raporları hazırlayıp kararlar verdiğini ve ne yazık ki cezaevlerinde bu kadar çok ölüm yaşandığını” ifade etti. Cezaevlerinde özellikle kadın tutsaklara izolasyon politikalarının uygulandığını söyledi. Cezaevlerinde çok ağır hak ihlallerinin yaşandığını dile getiren Keskin, “Ağır hak ihlallerinin en büyük örneği Garibe Gezer’in yaşadığı mağduriyet. Garibe Gezer, cezaevinde yaşayabileceği her türlü mağduriyeti yaşamış bir kadın. Bunun tek nedeni ise buna itiraz etmesi ve hakkını araması. Cezaevlerinde bir kadın olarak yapılan haksızlığa karşı tavır gösteriyorsanız, bu size hücre cezası olarak geri dönüyor. Ve ne yazık ki hepimiz biliyoruz ki Garibe Gezer, cezaevinde her türlü cinsel şiddete de maruz kaldı ve orada ölümü gerçekleşti. Bu ölümün şekli ne olursa olsun, sorumlusu cezaevi idaresidir” diye aktardı.
‘Cezaevinde tuvalet ve banyo etrafına kamera yerleştirilmiş’
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan kadın tutsakların yaşadığı ağır hak ihlallerine değinen Keskin, “Erkek gardiyanlar, askerler giriyorlar içeri. Kadınların tüm özel eşyalarına el konuluyor, dağıtılıyor ve bu bir taciz. Bir kere her şeyden önce erkeklerin kadın mahpusların özel eşyalarına el koymaları bir tacizdir. Bakırköy Cezaevi’nde son yapılan operasyon ve hücre cezalarının nedeni, aralarında politik sohbetler oluyor. Kadınların notlarına ve yazıldığı defterlere el koyuyorlar. Bundan dolayı hücre cezası veriliyor. Zaten bu insanlar cezaevinde ve siyasi nedenlerle cezaevindeler. Siyaset konuşmaları kadar, bunu tartışmaları ve notlar almaları kadar doğal bir şey olabilir mi? Ama bunu hücre cezası vermek için gerekçe olarak görüyorlar.
Aynı zamanda kadınlar açısından son dönemde ne yazık ki bu kamera uygulamaları çok rahatsız edici boyutlara ulaştı. Çünkü yaşamın her alanı kamerayla izleniyor. Tuvalet ve banyo çevresinde bile kameraların olması, oraları görecek şekilde konulması, ‘kameralar bizim her an tacize uğramamıza neden oluyor’ diyorlar. Yine hastalıklarının tedavisi mümkün olmuyor. Bazen cezaevinde hiç doktor bile olmuyor. Hastaneye götürülmesi gereken mahpuslar, bu sefer ‘hastaneye gitmek ayrı bir işkence olduğu için artık gitmek istemiyoruz’ diyorlar. Çünkü hastaneye götürülüp getirildiğinde kötü muamele, sözlü taciz, küfür ve tehdit gibi uygulamalara maruz kalıyorlar” dedi.
‘Kalp hastalığı artarak devam ediyor’
Fatma’nın durumunun giderek ağırlaştığını belirten Keskin, konuşmasının devamında şunlara dikkat çekti: “Fatma Tokmak 1996 yılında gözaltına alındı ve bir süre küçük çocuğu ile cezaevinde kaldı. Cezaevinde kalp hastası oldu. Tutukluluğunun 10’uncu yılıydı, ATK’nin ağır kalp hastası olduğuna dair rapor vermesi ile birlikte henüz dava devam ederken tahliye edildi. Birkaç yıl dışarıda kaldıktan sonra cezası Yargıtay tarafından kesinleşen Fatma Tokmak yeniden tutuklandı. Fatma hasta olduğu için zaten tahliye edilmişti. Tutukluyken cezaevinde kalamaz raporu veren ATK, cezası kesinleştikten sonra tüm başvurularımıza rağmen cezaevinde kalabilir raporu verdi. Fatma Tokmak çok uzun bir süre haftada bir kirli kan alınıp yeni kan verildi. Nefes darlığı çekiyor. Maalesef ki bugüne kadar tüm infaz erteleme başvurularımız reddedildi ve cezaevinde kalabilir raporu verildi. Biz, onun tüm tedavi raporları ve dosyaları ile birlikte Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvurduk. THİV bütün dosyalarını inceledikten sonra Fatma Tokmak’ın cezaevinde kalamayacağına dair rapor verdi. Biz yine infaz erteleme talebinde bulunduk. Maalesef ki bu da kabul edilmedi. Kalp hastalığı artarak devam ediyor.
Son olarak cezaevinde kendi notlarına el konulduğu için hücre cezasına mahkum edilmiş. Geçen hafta gittiğimde hücre cezasının birinci günüydü. Gece yarısı uyurken geldiler aldılar ve beni hücreye götürdüler, küçücük bir alan, yürüyecek yerimiz bile yok ve ben 10 günlük hücre cezasındayım. Bu kadar ağır hasta olan birine son derece sudan gerekçelerle ceza vermek onu ölüme mahkum etmek demektir. Cezaevi idaresi bu tür cezaları intikam aracı olarak kullanıyor. Türkiye, Fatma Tokmak’ın çok ağır kalp hastası olduğunu biliyor.”
‘Cezaevinde çok vicdansız uygulamalar var’
Tutsakların cezaevinde bile bile ölüme terk edildiklerini ifade eden Keskin, şöyle konuştu: “Burada asıl tartışılması gereken, bu tarz cezaların intikam aracı olarak kullanılması. Bu son derece kötü. Türkiye’de maalesef ki hukuk, bir kılıf, bir suçun üstünü kapatan bir intikam aracı olarak kullanılıyor. Bunu da en çok cezaevlerinde görüyoruz. Kendilerine muhalifim diyenlerin daha duyarlı olması gerekiyor. Bu konunun muhalefetin gündeminde olması gerekiyor ki devlet ciddiye alsın. Sadece cezaevinde yakını olan aileler, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÇHD) gibi kurumlar dile getiriyor. Ama bu çok önemli bir konu. Çünkü yarın herkes sadece düşünceleri nedeniyle cezaevine girebilir. Cezaevlerinde çok vicdansız uygulamalar var. Tüm muhalefeti bu konuda tavır almaya ve ses yükseltmeye çağırıyorum.”
Fatma Tokmak kimdir?
Fatma Tokmak, Aralık 1996’da İstanbul Bahçelievler’de, 1 buçuk yaşındaki oğlu Azad ile gözaltına alındı. Gözaltına alındığında Türkçe bilmediği ve tercüman verilmediği için ifadesi alınmadı. Fatma Tokmak ve oğlu Azad, 23 gün boyunca gözaltında ağır işkencelere, tacize ve şiddete uğradı. Hiç ifade vermeden 3 buçuk yıl tutsak kalan Fatma, 3 buçuk yıl sonra ilk ifadesi alındıktan sonra müebbet hapis cezası aldı. 10 yıl cezaevinde kalan Tokmak, cezaevinde kalp hastalığına yakalandı. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ağır kalp hastası olduğuna dair rapor vermesi üzerine, dava devam ederken 2006 yılında tahliye edilerek tutuksuz yargılanmaya başladı. Ancak 2010 yılında Fatma hakkında mahkemenin verdiği müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onandı ve Fatma Tokmak bir kez daha tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne konuldu.
Tutuklanmasının ardından, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın İstanbul Şubesi, Fatma Tokmak’ın sağlık raporlarını inceleyerek “Cezaevinde kalamaz” raporu verdi, ancak tahliye edilmedi. 14 yıldır, başta kalp rahatsızlığı olmak üzere birçok hastalığına rağmen ağır hasta tutsak Fatma Tokmak hala tahliye edilmedi.
Kaynak: Elfazi Toral / JINNEWS