AKP iktidarı, halkı yoksulluğa ve açlığa iterek bir avuç şirkete kazandırmaya devam ediyor. En son elektriğe yapılan yüzde 130 zam bu soygunu açıkça gösterirken, bu durumdan en çok Kürt yoksulları etkilenecek
Yusuf Gürsucu / İstanbul
2021 Ekim ayında açıklanan ‘2022 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda, doğalgaz ve elektriğe yapılan zamların BOTAŞ ve EÜAŞ’ın artan maliyetlerini karşılamadığı gerekçesiyle iki kuruma sermaye transferi yapılacağı açıklanmıştı. Ayrıca 2016 yılından başlayarak enerji üreten şirketlere kapasite bedeli adı altında ortalama 250 milyon ödeme yapılmaya devam edilirken, tüm bunların üstüne 2022’nin ilk günü elektriğe yapılan zamla halk büyük bir soygunla yüz yüze bırakılarak yoksulluğın dibine itilmiş durumda.
EÜAŞ satılacağı günü bekliyor
BOTAŞ ve EÜAŞ’a milyarlarca lira sermaye aktarılmak istenmesi, bu kurumların özelleştirilme süreçlerinde olduğu gibi, boşaltılmış olan içini besleyerek mali yapısını güçlendirilmesiyle birlikte özelleştirme sürecine bağlanacağı anlaşılabiliyor. EÜAŞ’ın doğalgaz santrallerinden elektrik üretimini artırmasıyla maliyetinin yükseldiği iddia edilirken, EÜAŞ’a ait 62 santral içinde, doğalgaz çevrim santral sayısı sadece 6 ve bu santraller büyük çoğunlukla yedek güç olarak ya çok az enerji üretmekte ya da hiç çalıştırılmamaktadır. Bu durum yapılan destek iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu ortaya koyarken, iktidar yeterli düzeyde kamu santrallerini çalıştırmayarak özel sektöre alan açmaktadır.
Kapasite mekanizması ile soygun
Enerji santrallerine kapasite mekanizması adı altında 4 yılı aşkın süredir ‘piyasa şartlarında ayakta kalmakta zorlandıkları’ iddiasıyla her ay 200-300 milyon lira ödeme yapılıyor. Bu mekanizma santrallerin piyasalaşan üretimlerinden bağımsız olarak, kurulu kapasitelerinde boşta kalan yani piyasalaşamayan üretim gücü için ödeme yapılmasını düzenliyor. Kurulu güç (MW) başına yapılan ödeme tutarları doğalgaz, hidroelektrik ve kömür santralleri için farklı farklı belirlenmiş durumda. Bu desteklerden, ‘yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleme mekanizmasından’ (YEKDEM) yararlanan şirketlerin dışında kalan hidroelektrik santralleri ile yerli ve ithal kömür yakan termik santralleri, ithal yakıt kullanan doğalgaz çevrim santralleri yararlanıyor. Bu santrallere, piyasa şartlarında üretim yapamasalar bile aylık olarak 2021 yılında ortalama 200 milyon lira kapasite mekanizması adı altında ödeme yapılırken, 2022 yılı ile birlikte bu tutarın ortalama 350 milyon liraya ulaşması bekleniyor.
Değişmeyen 3 şirket
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ), 2021 yılının Ekim ayı için kapasite mekanizması ödeme listesini 30 Kasım’da açıklamıştı. Açıklanan listeye göre, TEİAŞ ekim ayında hidroelektrik, kömür ve doğalgaz yakıtlı 51 santrale 294 milyon 070 bin 041.17 TL ödeme yapıldı. Eylül ayı ödemesi 154 milyon lirayken bu rakamın yaklaşık ikiye katlanmış olması çok yönlü soygunun giderek büyütüldüğünü gösteriyor. 51 santral içinde en yüksek ödeme yapılan ve bulundukları bölgelerde insan ve doğa yaşamını yok sayarak adeta katliamlar düzenleyen ilk üç santral ise Soma-B Termik Santrali 22 milyon 080 bin 006.17 TL, Kemerköy Termik Santrali 14 milyon 554 bin 961.64 TL ve Yatağan Termik Santrali 14 milyon 050 bin 913.02 TL olarak listede yer alırken, bu santraller her ay değişmeyen ve başı çeken santrallerdi.
Yaparsa AKP yapar!
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ), 2022 yılında Kapasite Mekanizmasından yararlanabilecek olan santrallerin listesini yayınlamıştı. Listede yer alan 51 adet santralin 2022 yılında Kapasite Mekanizması adı altında 350 milyon lirayı aşkın destek alacağı açıklanırken, şirketler açıktan üretmedikleri ve hak etmedikleri elektrik bedelini halkın cebinden kendi kasalarına taşıyacaklar. Bu santrallerin 18 adedi doğal gaz yakıtlı elektrik üretim santralleri, 23 adedi kömür yakıtlı santraller ve 10 adedi de hidroelektrik santrallerden oluşuyor. Sermayenin arsızlığına önemli bir örnek sunan bu uygulama ile şirketler aldıkları haksız ödemelere karşın, elektrik fiyatlarının yüzde 50 arttırılmasını istiyorlardı. Şirketlerin bu talebini yüzde 130 olarak uygulamaya sokan AKP iktidarı şirketleri bile şaşkınlığa düşürürken sevinen şirkettler kahrolan ise emekçi halklar oldu. Kapasite mekanizmasınıın uygulanma gerekçelerinden biri olan şirketlerin ekonomik durumlarına yönelik destek olma maddesi bu şirketlerin özelleştiirme veya yatırım süreçlerinde bankalardan aldıkları borçların ödenmesini de içerdiği mekanizma gerekçelerinde yer alıyor olması soygunun boyutunu göstermektedir.
Arz güvenliği yalanı
Piyasa şartlarına uygun maliyetten elektrik üretemediği veya ihtiyaç olmaması nedeniyle şirketlerin beklentisi altında kalan enerji alımları gerekçesiyle yılın büyük bölümünde çalışmayan ya da çalıştırılmayan santrallere verilen destek kamu geliri üzerinden yapılmaktadır. 99 bin MW’a ulaşan enerji üretim kapasitesine rağmen bu kapasitenin 1/3’ünün piyasalaştığı Türkiye’de, yapılan ödemelerin gerekçesini enerji arz güvenliğine bağlamaları inandırıcı olmaktan çok uzak. Olası pik enerji çekimleri koşullarında bile bugüne kadar bir kez 47 bin MW enerji çekimi yaşanmış olması, iddialarını çürütmeye yetmektedir. Otoyollara, köprülere, şehir hastanelerine müşteri garantisi anlaşmalarıyla ödenen ve kamuyu büyük zarara uğratan uygulama üzerine her gün ses çıkarılırken enerji şirketlerine yapılan bu ödemelere muhalefetin sessiz kalıyor olması ise dikkat çekmektedir.
Kuruşlarla başlandı!
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, 2016 yılında ‘enerji arz fazlalığından’ yakınmış ve şirketlerin bu bağlamdaki sıkıntıları için ek ödemeler yapılacağını duyurmuştu. Yine aynı dönemde Elektrik Mühendisleri Odası da (EMO) yaptığı açıklamada arz fazlasının kamuyu zarara uğrattığını belirtmişti. EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, doğalgaz santrallerinin yurt dışına taşınmaya başlandığını söylemiş ve ‘kapasite mekanizması‘ uygulamasına geçileceğini belirterek, “Sisteme dahil olan firmalara kw başına yerli kömürde 21 kuruş, doğalgazda 18 kuruş ve ithal kömürde 15 kuruş kapasite bedeli ödeyeceğiz” dedi. Yılmaz, enerji üreten şirketlere alan açılamaması nedeniyle aralarında büyük bir sıkıntı olduğunu ve bu sıkıntının da kamu eliyle açıktan haksız para ödenmesi yoluyla çözüleceğini açıkça ortaya koyarken bu sıkıntının nedeni al gülüm ver gülüm ilişkilerine dayandığı belirtiliyor.
DEDAŞ zulmüne son!
Dağıtım şirketleri arasında özellikli bir yere sahip olan DEDAŞ şirketi; Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da hem ekonomik hem de politik bir sorun haline geldi. İktidarın sınırsız desteğine sahip DEDAŞ, yüksek elektrik bedelleriyle elektriksiz ve susuz bıraktığı Kürt yoksullarını canından bezdirmiş durumda. Bölgedeki çiftçiler, devasa barajlardan yeterli su verilmemesi sonucu, suya erişmek için yeraltına sondaj vurdurarak enerji ile elde ettikleri suyu kullanmaya mahkûm edildiler. Çok büyük masraflara katlanarak enerjiye ve suya erişebilen çiftçiler, hükümetin tarım politikalarına takılarak ürettikleri ürünlerden kâr etmek bir yana büyük zararlarla yüz yüze kalmalarıyla birlikte, normalin 2-3 katı olan elektrik birim fiyatlarıyla DEDAŞ’ın pusulalara yazdığı (fatura değil) tutarları ödeyemiyor. Bu nedenle de hakları olan tarımsal destekleri daha ellerine geçmeden bankalar üzerinde DEDAŞ’a aktarılıyor. Son yapılan zamların ardından DEDAŞ’ın keyfi fiyatları ve faturaları ile ‘borç pusulalarını’ Kürt yoksullarının ödeme olanağı tamamen ortadan kalkmış durumda.
Elektriğe yüzde 130 zam!
2022 yılına girdiğimiz ilk günü elektriğe büyük oranda zam yapıldı. Elektriğe mesken, sanayi ve ticarethane abone grupları için vergi ve fonlar dahil ortalama yüzde 52 ile yüzde 130 arasında değişen oranlarda yapılan zam 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren işlemeye başladı. Yurttaşların kullandığı elektrik zammı, aylık 150 kwh’a kadar olan tüketim miktarları için yüzde 50 artışla 1.37 TL/ kwh, aylık tüketimlerin 150 kwh’ın üstündeki kısmı için ise yüzde 125 artışla 2.06 TL/ kwh oldu. EÜAŞ’ın şirketlere sattığı 1 kwh elektriğin fiyatı yüzde 34.1 artışla 23.76 kuruştan 31.86 kuruşa çıktı. Sanayiye yapılan yüzde 129 zamla 1 kwh 175.7 kuruşa, ticarethanelere yüzde 125 zamla 1 kwh 273.95 kuruşa ulaştı. Yapılan bu zamlarla halkın cebinden çalınan milyarlarca para sermayenin kasasına taşındı. Bu yolla 4 kişilik bir ailenin aylık elektrik faturası ortalama 370 liraya ulaşacak.
Devlet-şirket el ele
EPDK üç ayda bir, özel dağıtım şirketlerinin fiyatlarını düzenleyen tebliğler yayımlayarak, elektrik fiyatlarının devlet kontrolü altında olduğu algısını oluştururken, EÜAŞ elektrik dağıtım şirketlerine her üç ayda bir fiyatları düşürerek sattığı, bundan 1.5 yıl önce ortaya çıkmıştı. İktidar tarafından sağlanan bu destek dağıtım şirketlerinin halka ulaştırdığı elektriğin fiyatında hiçbir fiyat indirimine yol açmaması devlet-şirket anlaşmasının bir sonucuydu. Bu uygulama ile dağıtım şirketlerinin özelleştirme sürecinde bankalardan aldıkları borçlarının halkın sırtına yıkılması sağlanıyordu. Halkın sırtına yıkılan yüksek fatura bedelleri dışında enerji şirketlerine yatırım süreçlerinde vergi istisnaları ve benzer destekler kamunun cebinden karşılanırken bu şirketlere destek sınırsız düzeydi.