KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, YEP ile açıklanan bütçenin sermayeye ve savaş politikalarına aktırılacağını söyleyerek tepki gösterdi
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “İnsanca Yaşamaya Yetecek Gelir ve Güvenceli Çalışma İçin Halktan, Emekten Yana Bir Bütçe İstiyoruz!” başlığı ile Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi.
“Pandemi fırsatçılığına karşı insanca bir yaşam halk için bütçe mücadelesini büyütelim” pankartının açıldığı açıklamada konuşan KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, pandemiyle derinleşen kriz koşullarında atılan her adımda yine sermayenin, patronların çıkarlarının temel alındığını, emekçi kesimlerin, dar gelirlilerin yok sayıldığına dikkati çekti.
Açlık sınırında gelinen son durum
Pandemiyle ağırlaşan kriz koşullarında iğneden ipliğe gelen zamlarla maaşlarının erimeye devam ettiğine değinen Bozgeyik, “Son bir yıl içinde doğalgaza yüzde 34, elektriğe ise son 15 ay içinde yüzde 40 zam yapılmıştır. Halkın en temel tüketim maddesi olan ekmek fiyatı son iki ay içinde yüzde 20 zamlanmıştır. 2019 yılı Temmuz ayında 1 dolar 5,63 TL’ye karşılık gelirken, bugün 1 dolar 7,8 TL seviyesini aşmıştır. Buna göre son 14 ay içinde TL dolar karşısında yüzde 38,5 değer kaybetmiştir. Aynı dönemde dört kişilik bir ailenin açlık sınırında yüzde 21, yoksulluk sınırında yüzde 20 artış yaşanmıştır. Buna karşın son 18 ayda kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış ise enflasyon farkı ödemesi dahil sadece yüzde 15’de kalmıştır. Bu dönemde ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar miktarı tam 100 dolar azalmıştır” diye belirtti.
YEP halkın üstüne yük
İşsizlikten en çok etkilenen kesimlerin başında OHAL KHK’leri ile ihraç edilen kamu emekçilerinin geldiğini belirten Bozgeyik, “Tüm bunlara rağmen 3 milyon kamu emekçisinin 2 milyon emeklinin yandaş konfederasyon yönetimi ve iktidar arasında imzalanan toplu sözleşme ile maaşlarında yapılan sefalet oranlı artışlarla yetinmesi, güvenceli-kadrolu istihdamdan vazgeçmesi beklenmektedir. Hem geçtiğimiz hafta açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) hem de iktidarın geçmiş 18 yıllık pratiği yine ülke kaynaklarının, halktan toplanan vergilerin sermayeye, yandaşlara, savaş politikalarına aktarıldığı, tüm yükün emekçilere yıkıldığı, mevcut eşitsizlikleri artıran, toplumsal cinsiyet körü bir bütçenin hazırlandığını göstermektedir” ifadelerini kullandı.
Bozgeyik, bütçeye yönelik taleplerini şu şekilde sıraladı:
“* Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini,
* Bütçe hakkımız önündeki engellerin kaldırılmasını,
* Ülke kaynaklarının kullanılmasında herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde bir kamu hizmeti sağlanmasına öncelik verilmesini,
* Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını,
* Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak üzere ‘temel bir yurttaşlık geliri’ sağlanmasını
* Bütçede toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel alınmasını,
* Ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi yükünün hafifletilmesini, bunun için gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini, tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini, kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,
* Geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini,
* Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını, yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderlerinin pandemi tehdidi tamamen ortadan kalkıncaya kadar hazineden karşılanmasını,
* Savunma ve güvenliğin daha fazla silahlanmaktan değil, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinden, adaletin tesisinden geçtiği gerçeğinden hareketle ülke kaynaklarının barış ve demokrasi için kullanılmasını,
* Yaşamaya devam ettiğimiz mali kayıpların maaşlarımıza yapılacak ek artışlarla telafi edilmesini, maaşlarımızda yapılacak artışlarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının-yoksulluk sınırında yaşanan artışın temel alınmasını,
* İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, OHAL KHK’leri ile hukuksuz bir şekilde işinden ekmeğinden edilmiş olan KESK’li ihraçların derhal işlerine iade edilmesini,
* Kıdem tazminatı fonu, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) dayatmalarından vazgeçilmesini, yıllardır tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizin güçlendirilmesini,
* Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini istiyoruz.”