KDP ve YNK peşmergelerinin direnmeden Kerkük’ten kaçması ve işgalin yıl dönümünde tepkisini dile getiren Goran yöneticilerinden Mihemed, ‘Kürtlerin içinde halen ihanetin olması büyük biracı’ dedi
Kerkük işgalinin üstünden 3 yıl geçti. KDP-YNK kaçarak sivilleri katliamlar ve tehcirle yüz yüze bırakırken, hala Kerkük için somut bir plan ortaya koyamadı. Kerkük’teki cinayet, işkence, talan, göçertmelere, demografik yapıyı değiştirme çalışmalarına seyirci kalan Neçirvan Barzani yönetimi, kendi kendilerini yöneten Şengal’deki Êzidîleri Irak ordusuna teslim etmek için Bağdat ile yaptığı anlaşmayı hayata geçirmeye çalışıyor.
Araştırmacı Mihemed Emin Pencewini, birlik olma fırsatının kaçırılmaması gerektiğini belirtirken “kaçırırlarsa hepsi pişman olacaktır” dedi. Bağımsızlık referanumu yaptıktan sonra tehditler karşısında mücadele sözü veren KDP ve YNK peşmergeleri, İran destekli Haşdi Şabi ve Irak ordusu operasyon yapınca 16 Ekim 2017’de direnmeden kaçmış, Kerkük gibi tarihi kentler işgal edilmişti. Bağdat, Federe Kürdistan’daki tüm havaalanlarını uçuşlara kapatırken, İran ve Türkiye de Federe Kürdistan’a açılan tüm sınır kapılarını kapatarak bölgeye ambargo uygulamıştı. “16 Ekim 2017 ihaneti” denen gelişmenin üstünden 3 yıl geçmesine rağmen Hewler yönetimi Kerkük, Xurmatu, Daquq ve Hiwêce’de Kürtlere yapılanlara seyirci kalmaya devam ediyor. Kerkük’te yaşananlar ortadayken Başbakan Neçirvan Barzani’nin, Şengal’deki Êzidîleri de Irak ordusuna teslim etme anlaşmasını yürürlüğe koyma çabası dikkat çekiyor. Bölge ülkelerin desteğiyle gerçekleşen işgalin yıldönümünü değerlendiren Goran yöneticilerinden Şex Feysel Mihemed, YNK içerisinde bir şebekenin “Kerkük’e ihanet ettiklerini”, Kürtlerin yerleşimlerinden koparılıp Araplaştırma yapıldığını vurguladı.
‘Büyük ihanet projelerinden biri’
BasNews’e açıklama yapan Goran (Değişim) Ulusal Toplum Meclisi Üyesi Şêx Feysel Mihemed şunları söyledi: “Kürtlerin içerisinde halen ihanetin olması büyük bir acı. Araplaştırma siyaseti halen hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu şekilde 140. maddeyi boşa çıkartarak kendi lehlerine çevirmeyi amaçlıyorlar. Halen her gün Qeretepe, Hemrin ve Xaneqin’de yaşayan Kürtlerin topraklarından uzaklaştırıldıklarını ve yerlerine Arapların yerleştirildiklerine şahit oluyoruz. 16 Ekim Kürtlere karşı yürütülmüş en büyük ihanet projelerinden birisiydi. Çok kötü etkiler yarattı ve inanın ki daha da kötü etkileri olacak ileride. Bu nedenle Bağdat’la görüşmelerde uzlaşı sağlamaya hız verilmeli. Her ne kadar 16 Ekim yaraları hızla sarılmayacaksa da daha da derinleşmesi ve Kürtler üzerinde daha olumsuz etkiler yaratmasının önünü alabiliriz. Bu ihanet neticesinde şu an Kürtlere yapılanları hepimiz görüyoruz. O zaman YNK genç bir takımın elindeydi ve hiç kimseyi dinlemek istemiyorlardı. Kendi istemleri doğrultusunda yaptıkları anlaşmaların ortaya çıkardığı sonuçlar şu an ortada.”
Emîn: Karışıklık yaşanabilir
Irak Parlamentosu’ndaki Yekgirtû’den (Kürdistan İslami Birlik Partisi) Musena Emîn de, “Kürdistani bölgelerdeki Araplaştırma politikasının 16 Ekim 2017 ihanetiyle başladığını” söyledi. “Bir kez daha Kürdistan bölgeleri Araplaştırma girişimi başladı. 16 Ekim olayları da buna vesile oldu. Kerkük’te yaşananlar bu olayların sonucu” diyen Emin şunları ekledi: “Kürdistan’ın bu bölgeleri Bağdat’ın silahlı gruplarının elindedir! Atanmış valilinin yaptıkları niyetlerinin bu bölgeyi Araplaştırmak istediklerini ispatlıyor. Eğer Kerkük’te normalleşme yaşanmazsa büyük karışıklıklar yaşanabilir. Bölgenin yeniden normalleştirilmesi için Irak hükümeti ile bir güvenlik anlaşmasına varılması ve Peşmerge Güçleri’nin dönmesi gerekmektedir.”
‘Birlik fırsatını kaçırmamalılar’
ANHA’ya değerlendirmelerde bulunan araştırmacı Mihemed Emin Pencewini, Kerkük işgalinin bir komplo olduğunu, Kerkük’ün altın tepside sunulduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: “Başurê Kürdistan’daki siyasi güçler arasındaki parçalanmışlık Kerkük’ün işgal edilmesine zemin hazırladı. Şehrin işgal edilmesi Kürtler için kırılma noktası oldu. Kürt partileri de bu konuda olumsuz bir rol oynadı. Bazıları referandumu destekliyordu, bazıları ise desteklemiyordu. Hakan Fidan ve Kasım Süleymani bu komplonun baş aktörleriydi. Biri batıdan biri de doğudan kente girmişti. Türk devleti buradaki gaz ve petrol yataklarına hakim olmak için herkesi Türkmenler eliyle asimile etmeye çalışıyordu. İran da Kerkük’te Başurê Kürdistan hükümetinin etkinliğini kırmak istiyordu. Çözüm birlikte hareket etmekten geçiyor. Kürt siyasi partilerinin düşmana karşı bir an önce birlik olması gerekiyor. Bu fırsatı kaçırmamalılar. Bunu kaçırırlarsa hepsi pişman olacaktır.” Mısırlı Araştırmacı-Yazar Muhsin Evdellah, İran ve Türkiye’nin işgalde başrolü oynadığını, ABD ve Avrupa’nın ise işgale sessiz kalmasının da bunun bir parçası olduğunu dile getirdi. Kerkük’te çoğunluğun Kürt olmasının Türkiye’nin hoşuna gitmediğini ve Kerkük’ün Türkmen şehri yapılmaya çalışıldığını vurgulayan Evedellah, Türkiye’nin Kerkük’e müdahale etmeye devam edeceği uyarısında bulundu.
BAĞDAT