DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ile yerel seçim stratejilerini konuştuk: Batıda kent uzlaşısı çerçevesinde görüşmeler sürüyor. Nihai kararımızı yakında vereceğiz. Biz kendi adaylarımızı 2019’dan farklı olarak her yerde hazırlayacağız. İsimler düzeyinde de konuşmaya başladık. Sevgili Başak Demirtaş’ı da konuşuyoruz
Kibriye Evren
Türkiye, 14-31 Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından, kış aylarıyla birlikte hızla yerel seçim sürecine girdi. Son üç seçimdir ittifakla seçime giden siyasi partilerin, yerel seçim ittifakları merak konusun olmaya devam ediyor.
Kurdistan’da yaklaşık iki hafta halk oylamasıyla 96 merkezde adaylarını belirleyen DEM Parti’nin batıda nasıl bir seçim stratejisi uygulayacağı, İstanbul gibi metropollerde “kent uzlaşı” çerçevesinde işbirliği mi yoksa kendi adayını mı çıkaracak en fazla merak edilen konuların başında geliyor. Bu seçimde de kilit parti konumunu koruyan DEM Parti’nin CHP ile görüşmeleri sona doğru yaklaşırken, seçmenin merak ettiği diğer bir konu da Dersim’de EMEP, SMF, EÖC ve TİP’in ortak aday çıkaracağız açıklamasından sonra DEM Parti tutumu ne olacak. Dersim’de tek başına mı seçime girecek yoksa ittifak bileşenleri ile uzlaşı sağlanacak mı?
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Gazetemiz sorularını yanıtladı. DEM Parti’nin yerel seçimlerde “kent uzlaşısı” stratejisini, siyasi partilerle işbirliği konusunu, Dersim’e dair son yaşaman gelişmeleri ve kayyıma karşı stratejilerini değerlendiren Hatimoğulları, Batıda işbirliği sağlanmazsa aday çıkarma hazırlıklarının olduğunu ifade ederek, “halkımız bize güvensin” dedi.
- 90 kentte 100 bin kişinin katıldığı, iki haftadan fazla süren bir halk yoklaması gerçekleştirdiniz. Neden halk yoklaması?
Bizim genel seçimler sonrası yaptığımız çok sayıda halk toplantısı oldu. İl, ilçe örgütlerimizle geniş toplantılar ve o toplantılardan açığa çıkan en önemli şey partimiz bir yeniden yapılanma sürecine girilecek dedik ve bu yeniden yapılanma sürecinde mümkün mertebe geçmiş dönemlerde eksik gördüğümüz konuların telafisini yapabilmek. Yeniden yapılanma süreci. Bizim açımızdan bir tarafı böyle bir tarafı da tabii ki örgütlülüğümüzü güçlendirmektir. Eksik tarafları gidermek için. Tabii halkın burada bize önerileri çok önemli ve kıymetliydi gerçekten. Bu sebeple bizler halk oylaması yoluna başvurduk. Geçmiş tarihimiz itibariyle ön seçimleri çok yapmış partiyiz. Fakat bunun diğerlerinden farkı genellikle ön seçimlere gidersiniz, bir mahallede bir sandık kurarsınız, oranın halkı gelir ve oy kullanır. En geniş aile kendi yakınını da seçebilir. Böyle sorunlar ve handikapları var. Daha doğrusu böylesi bir ön seçimin seçim biçimini sadece üyelere açabilirsiniz. Bu da her bakımdan daraltabilir, kentin genel atmosferini içeremeyebilir. O nedenle biz şöyle bir yaklaşım içinde olduk: Bu dönemde 90 merkezde 100 bine yakın delegenin katıldığı halk oylaması gerçekleştirdik. Delegeler bugüne kadar geçmiş dönemde kapatılmış olan bütün partilerimizde çalışmış, yöneticilik yapmış, partimize gönül vermiş olanlar; o yörenin, o kentin demokratik kitle örgütlerinde, emek ve meslek örgütlerinde çalışmış olan bütün kesimleri, değer ailelerinin temsiliyeti, bütün bunları kapsayan geniş bir temsiliyeti hedefledik. Bir kentin bütün dokusunu, kadını, gençliği ve farklı alanlarda mücadele eden bütün siyasal ve toplumsal dinamiklerin gelip oy kullandığı bir ön seçim oldu. O bakımdan bize çok büyük bir enerji ve güç kattı. Önümüzdeki süreçte doğrudan demokrasinin nasıl tecelli edebileceğini pratikte de önemli bir deney olarak yaşamış olduk. Bunu ümit ediyoruz ki diğer siyasi partiler de diğer siyasi oluşumlar da bundan etkilenir ve bu bir kalıcı çalışma tarzı haline dönüşür.
90 merkezde 100 bine yakın delegenin katıldığı halk oylaması gerçekleştirdik. O kadar neşeli bir ortamda, pozitif ortamda oldu ki biz ona şölen demekten imtina etmiyoruz. Hakikaten demokrasi şöleni tadında demokrasi dersi verildi
- Siz demokrasi şöleni olarak adlandırıyorsunuz ama partiniz aynı zamanda bir demokrasi dersi vermedi mi sizce? Bu gücü nereden alıyorsunuz?
Tek kelimeyle açıklanabilecek bir soru, bu gücü biz örgütlü halktan alıyoruz. Kürt halkı başta olmak üzere dayanışma içinde bulunan bütün halklardan bütün örgütlü yapımızdan ve geleneğimizden aldık bu gücü. Partiyi bugüne kadar ayakta tutan ve partimize dönük devletten, iktidardan doğru gelen bütün saldırıları göğüsleyen halkımız olmuştur. Bizim gibi partiler de birisi gittiği zaman hani bazen bunu insanlar ya sol ajitasyon gibi algılarlar. Zannederler ki hani biraz tırnak içinde abartılıyor, bir gider bin geliriz sözü. Hakikaten biz bir gittik, bin geldik. Eğilim yoklamasında gördük, halkımız kendi aday adayını seçmek için yağmur, çamur, kar, kış hatta bazı yerlerde seçim yolların kapalı olmasından dolayı riske girmişti. Düşünün insanlar o karlı yolları aşıp, büyük bir heyecanla gelip oy kullandı. Çok anlamlı bir şey. Ben kamuya açık konuşmalarımda çok söylemişimdir: Hakikaten başka bir siyasi partiye bizim partimize yapılan baskıların yüzde beşi bile yapılsaydı, o partilerin esamesi okunmazdı. Bugün senin deyiminle partimiz demokrasi dersi verdi, ki ben çok katılıyorum bu değerlendirmeye. Ama o kadar neşeli bir ortamda, pozitif ortam da oldu ki biz ona şölen demekten de imtina etmiyoruz. Hakikaten demokrasi şöleni tadında çok önemli bir ders verildi.
- Halkların partinizle kenetlenmesini sağlayan sır nedir?
Yani bu mücadelenin sırrı, bu coğrafyada ödenen bedeller, bu coğrafyada bir özgürlük anlayışını, bir halkın kurtuluş paradigmasını, Kürt halkının kurtuluş paradigmasını benimsemiş, özümsemiş bir ideolojinin ta kendisidir. Halk bunu benimsemiş, biz ideoloji deyince zannediliyor ki sadece parti yöneticilerini bağlayan bir şey, halk bir parti yöneticisi kadar bu ideolojiyi benimsemiş, bu mücadeleye sahip çıkıyor. Asıl ödenen bedeller, tarihsel birikim ve deneyimler. Türkiye sol, sosyalist mücadelenin, devrimci mücadelenin birikimleri ve değerleri, Kürt özgürlük hareketinin birikimleri ve değerleri bizleri bugün DEM Parti çatısında bir araya getirmiştir ve bu halkı birbirine tutkal etkisiyle tutmuştur. Partiyi ayakta tutan da budur.
- Halkın ön seçime bu kadar ilgisi kayyım rejimine de bir mesaj mıdır?
Evet, halkımız kesinlikle güçlü bir mesaj verdi. Kayyım rejimini halk zaten gündelik hayatta ve pratikte tanımadığını her fırsatta gösterdi. Kayyım rejimi meşru bir rejim değil, kayım rejimi Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını elinden alan bir rejimdir ve halk bu halk oylamasıyla da bir kez daha demiş oldu ki burada irade halktır. Halkın iradesinin üstünde hiçbir iradeyi hele de atanmışsa hiçbir atanmışı kabul etmeyiz. Seçilmişin yerine atanmışın gelmesi darbe anlamı taşır. Bu konuda çok güçlü bir yanıt verdi.
- Yakın tarihte Amed’de aday tanıtımı yaptınız ve eş başkanlarını seçtiniz kotayı tutturabildiniz mi?
Bütün adaylarımız eşbaşkanlık şeklinde aday olacağı için bir kadın bir erkek genellikle aday olacağı için yani bu kotanın tutma ihtimali yok. Belediye ve il genel meclis üyeleri listelerinde fermuar sistemine önem vereceğiz. Fermuar sisteminin uyguladığı alanda kotayı tutturmuş oluyorsunuz ve kesinlikle eşbaşkanlık, eş temsiliyet bizim mor çizgimiz. Beş bin yıldır erkek egemen anlayışın baskısı altında yaşadık. Ezildik, horlandık, yok sayıldık, ikinci sınıf insan muamelesi gördük, katledildik. Bakın 21. yüzyıldayız kadın katliamlarından bahsediyoruz. Cezasızlık sistemi devam ediyor. Bu ülkede koruma isteyen kadınlar ciddiye alınmayıp koruma verilmiyor. Kadına verilen koruma kağıt üstünde kalıyor. Dört bir yanımızı savaşlar sarmış. DAİŞ, El Nusra gibi örgütler, başta Êzidî kadınlar olmak üzere kadınları kaçırıp köle pazarında bedenlerini sattılar. Böylesi bir sistemde yaşarken kadın mücadelesi, en temel birikim ve deneyimlerden biridir. Eşbaşkanlık, eşit temsiliyet siyasi hayatta da toplumun her alanında da sanatta, bilimde, felsefede, her yerde kadınların mevcut olan temsiliyetlerinin ve varlıklarının katlanarak artmasını istiyoruz ki bahsini ettiğimiz bu ezme, sömürü biçimlerine son verebilelim. Mücadelemizin gerçekten kitlendiği noktalardan biri budur. Bizim açımızdan kadın mücadelesi hayatımızın en temel parçasıdır. Bizim açımızdan temsili sadece kadının adını değil, kadının bilinciyle, birikimiyle, deneyimleriyle siyasette var olması ve belirleyici olmasıdır.
Bugün eşbaşkanlık ve eş temsiliyet dünya ölçeğinde nadiren rast geldiğimiz bir uygulama biçimi. Evet, Avrupa’da eşbaşkanlık sistemi var ama yine Türkiye’deki gibi bizim partideki gibi değil.
- Farkı ne?
Bizde her alanda eş temsiliyet arayışımız var. Sadece siyasi partilerde değil, mesela kurduğumuz derneklerde de gücümüzün yettiği sendikalarda da kısaca örgütlü olduğumuz her yerde eşbaşkanlık sistemini ve eş temsiliyet sistemini oturtuyoruz temel farkı bu. İkincisi yüzde 50 kota bir kere sistematik bir şekilde net olarak uygulanıyor. Bundan ödün verme hali yok.
- Yüzde 50’yi aşma gibi bir iddianız var mı?
Elbette var, Pervin Başkan’ın bir konuşmasını hatırlıyorum. 2023 genel seçimlerinden kadın temsiliyeti açısından yüzde 50’nin bir tık altında kalmıştık. Kadın temsiliyetimizin bu durumunu gelecek seçimlerde tersine çevireceğiz sözünü verdi. Hakikaten bu sözümüzü çok kıymetli buluyoruz ve biz bunu tersine çevireceğiz. Yani milletvekilliğinde yüzde 53 erkek temsiliyeti varsa biz bunu gelecek seçimlerde de tersine çevirmeyi düşünüyoruz. Bu sözü halkımıza ve kadınlara verdik.
- Bu kadar mücadeleye rağmen eşbaşkanlık sistemini erkekler kabul etti mi, yoksa hâlâ itirazlar var mı?
Elbette var, erkekler iktidarı ellerinde tutuyor ve iktidarı elinde tutan hiçbir güç güle oynaya bir anlayışla, bir bilinçle dönüp o iktidarı seninle paylaşmaz. Dolayısıyla partimizde de erkek egemen anlayışa, eril zihniyete karşı çok güçlü bir mücadele veriyoruz. Ve inanın bizim verdiğimiz bu mücadelenin disiplininde biraz bile gevşeme olsa erkek iktidarcı anlayış hemen pörtler, çıkar. Yani hemencecik hiç böyle durmaz yerinde. Kadın iradesi, örgütlülüğü güçlü olduğu ve partimizin ana paradigmasının bir parçası olduğu için kadın mücadelemiz, partide mücadele veren erkekler elbette kısmen bir bilinç dönüşümüne uğruyorlar ama asla yetmez. O yüzden biz kadınlar mücadeleyi tutmaya, disiplinimizden ve ilkelerimizden esnememeye bugüne kadar nasıl özen gösterdiysek bundan sonra da aynı özeni göstermeliyiz.
- Kent uzlaşısı nedir? Sadece seçim dönemi için mi geçerli? Kent uzlaşısında kriter nedir, kimleri kapsayacak? Kent uzlaşısına üçüncü yol demek mümkün mü? Kafalar çok karışık bu konuda.
Batı ile ilgili seçim stratejimizi kent uzlaşısı üzerinden açıkladık ve doğal olarak batıdaki seçim stratejisinin tanımı gibi algılandı. Bu yanlış bir algı değil, sadece eksik bir algı. Kürdistan’da biz baştan beri yola çıkarken bu yerel seçim çalışmalarında şunu söyledik: Kazandığımız belediyeleri kayyımdan alacak şekilde o kentin kendi iç uzlaşısını da arayarak elbette kendi ismimizle seçimlere gireceğiz. DEM Parti olarak seçimlere gireceğiz ve konuştuğumuz halk oylaması dahil olmak üzere birçok çalışma bunun önemli parçalarıydı. Batı için ise batıda kent uzlaşısının seçimle ilgili bir yanı da var. Kent uzlaşısı tam olarak şöyledir: Şimdi biz bir kenti kimin yöneteceğini seçerken, belirlerken batıda elbette de DEM Parti olarak kendimizin kriterleri var. O adayın ve o yapının demokratik olması, Kürt sorununa yaklaşımı, kadın özgürlükçü anlayışı, derinleşen ekonomik krize karşı nasıl bir istihdam alanı yaratacak, var mı öyle projeleri? 6 Şubat depremlerinin yıl dönümü, kentler yıkıldı. Çok büyük bir deprem, bir doğal afet felakete dönüştü. Tedbirsizlikten dolayı aynı tehlikeyi İstanbul’u, Bingöl’ü, Hakkari’yi birçok ilimizi bekliyor. Bütün bunlar yerel yönetimlerin de çok önemli bir konusu. Bu konudaki ekolojik dengeyle ilgili duyarlılık meselesi bizim için hakikaten bu dönem çok önemli bir kriter. Şimdi bütün bu paradigmanın, anlayışın, ilkelerin çerçevesinde aynı zamanda bir aday arayışı, bir hat arayışını da içermektedir kent uzlaşısı.
İkinci bir şey ise kent uzlaşısı dediğimiz şeyi madalyon gibi görecek olursak bir yüzü böyleyse bunun diğer yüzünde ne var? Diğer yüzünde tam da üçüncü yol var. Şimdi bu fikriyata, bu ilkesel duruşa sahip olan anlayışlar, toplumun demokratik dönüşümüne öncülük edebilecek anlayışlardır. Çünkü biz kent uzlaşısı derken sadece siyasi partileri kastetmiyoruz, aynı zamanda emek meslek örgütlerini, sendikaları, yöre derneklerini, hak derneklerini, hak amaçlı kurulmuş olan kurumları, bunun en temel bileşeni kadın ve gençlik hareketi, doğa ve insan hakları savunucularının kurduğu hareketler hepsini içermektedir. İşte üçüncü yolun tam da çıkış noktası burasıdır.
Üçüncü yol, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar egemen iki blokun dışında ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş paradigması demektir. Üçüncü yol yanlış anlaşılıyor esasen. Çünkü üçüncü yolu sanki seçimlerde işte ne AKP ne CHP, üçüncü yoluz biz dediğimizde üçüncü yolcu olmuş oluyoruz. Bu seçimler için üçüncü yol olabilir, DEM Parti’nin programını oluşturan, paradigmasını oluşturan üçüncü yol anlayışı seçim siyasetine sıkıştırılmayacak kadar geniş bir genel mücadele hattını içermektedir.
- O zaman üçüncü yol kent uzlaşısı değildir, öyle mi anlamalıyız?
Üçüncü yola kent uzlaşısı diyerek daraltamayız, üçüncü yol çok daha geniş bir paradigmadır. Ezilen ve sömürülenlerin tarihsel ittifakıdır. Bu ülkedeki iki iktidarın iki egemen blokuna karşı temel bir oluşumdur. İttihat ve Terakkiciler, bir yandan da Hürriyet ve İtilafçılar. Şimdi bu iki egemen bloka karşıdır üçüncü yol stratejimiz. Aslında üçüncü yol stratejisi çok net budur. Mesela kent uzlaşısı, seçim stratejisi bunları üçüncü yola hizmet eden ara duraklardan biri olarak görebiliriz.
- Kaç belediye hedefiniz var?
Kayyım atanmış bütün belediyeleri kesinlikle geri almayı hedefliyoruz. Az farkla kaybettiğimiz belediyeleri mutlaka almaya dönük bir çalışmanın içindeyiz. Belde belediyelerini bu dönem 2019’a nazaran daha çok önemsiyoruz ve üzerinde duruyoruz. Dolayısıyla belediye sayılarımız artacak. Bundan eminim ve tabii parantez içinde şunu belirtmeliyiz: AKP işte farkın birkaç bin olduğu yerlerde belde belediyelerinde ve belediyelerde çok ciddi oy taşımış. Yaklaşık 90 bine yakın oy taşımış ama bu 90 bin 90 bin demek değildir. Bundan daha çok bir anlamı var çünkü diyelim ki bir yerde biz iki bin oy farkla kazanmışız, onlar bu rakamların üzerinde mühendislik çalışması sürdürmüşler ve ona göre başta asker, polis olmak üzere kolluk kuvveti seçmen taşıması yapmışlar. Çok ciddi bir rakamdan bahsediyoruz.
Yaklaşık 90 bine yakın oy taşımış, mühendislik çalışması sürdürmüşler ve ona göre başta asker, polis olmak üzere kolluk kuvveti seçmen taşıması yapmışlar. Ama ne olursa olsun kentlerimizi kayyım enkazından kurtaracağız
- Peki, bu kayyım seçmene ilişkin bir çalışmanız var mı?
Biz burada etkili bir çalışma düşünüyoruz. Tabii ki ilk işimiz hepsini analiz etmek, tek tek sitelerini çıkarmak. Seçim komisyonumuz çok maharetli bir çalışma yaptı. Bunların itirazları yapılıyor. Hukuki olarak böyle bir mücadele veriyoruz ama ikinci ve bir o kadar önemli hatta pratikte daha da önemli olacak olan ise şudur: Bizim dışarıda olan seçmenlerimiz var, o gün gelip oy kullanamamış. Mesela 2019 yılında kararsız kalmış, başka bir partiye oy kullanmış ama bize de oy verebilecek seçmen var. İşte biz bu seçmenler üzerinde özel olarak çalışacağız. Bu bölgede bizden onlar üç bin oy taşımışsa biz altı altı bini geçecek bir oyu kendimize dönüştürmeyi hedefleyeceğiz. O yerellerin tabii ki özgünlüğüne bağlı olarak bu rakamlar değişir. Bu şekilde bir çalışma yürüterek yine halkın gücüyle, yine halkın desteğiyle yine seçmen sorumluluğu ve bilinciyle bunu aşmak için çalışıyoruz.
- 2016 ve 2019 dönemlerinde kayyım atanan belediyeler şimdi borç batağından ve enkaz devralacaksınız bunun farkında mısınız?
Çok önemli bir soru bence gerçekten. Eşbaşkanlarımızın tanıtım programında deneyimli belediye başkanlarımızla öyle bir sohbet de geçti aramızda, çok büyük bir enkaz devralacağız çok doğru. Çünkü belediyeleri borçsuz hatta artı parayla kayyım atmış oldukları belediyelerimiz şu an milyonlarca TL borçlu durumdalar. Hiçbir faaliyet yürütmedikleri gibi mevcut olan parke taşlarını söküp mevcut olan kaldırımları kırıp, kırıp bıraktılar. Kongreden hemen sonra Kurdistan’ı, Türkiye’de örgütlü olduğumuz bütün şehirleri Eşbaşkan’ımızla birlikte dolaştık, sokakları da gördük. Gerçekten her yer çamur deryası, toz. Mesela Suruç’ta kendimi bir anda Sahra Çölü’nde falan hissettim. Her yer toz toprak o kadar ciddi bir vurdumduymazlık ki aslında bu da Kürt halkını bir cezalandırma, bir işkence biçimidir. Oradaki kentte yaşayan yurttaşa bunu reva görüyorlar. Şimdi tabii bir enkaz devraldığımızın farkındayız ama o kentler bizim kentler, ne olursa olsun bu enkaza rağmen biz o belediyeleri alacağız ve bu belediyelerimizi, kentlerimizi bu enkazdan kurtaracağız.
- Nasıl yapacaksınız bunu?
Bununla ilgili tabii ki çok detaylı çalışmalar yürütülüyor. Yerel Yönetimler Komisyonu’muzun yürüttüğü en temel çalışma seçimden itibaren bu kadar enkazın altından nasıl kalkacağız ve ne yapacağız üzerine çalışmalardır. Bununla ilgili elbette her belediyenin kendi özgünlüğünde, içinde kendi borç birikimine göre de bakılarak neler yapılabileceğini, nasıl projeler üretilebileceğini? Yurt içi, yurt dışı yerel belediye, yerel yönetimlerin fonlarından nasıl faydalanabileceklerini, nasıl katkılar sağlayabileceklerini? Bütün bunların üzerinde yerel yönetimler komisyonumuz hem merkezi olarak bir çalışma yürütüyor hem de seçimlerden hemen sonra bunun iz düşümlerinin çalışmaları yürütülecek. O kentin kendi iç dinamikleriyle o kenti nasıl kalkındırabiliriz, bir kooperatifleşme sistemine gidilebilir mi, kadın emeğini yeniden nasıl değerlendirmesini sağlayabiliriz? Bunların karşılığının alınması için biz neler yapabiliriz? Bütün bunlarla ilgili çok detaylı bir çalışma yürüteceğiz. Çok zor bir iş. Çok kolay olmayacağının farkındayız ama siyasi irademizi de kayyımcı zihniyete bırakmayacağımız kesin. Öncelikle ilk işimiz belediyeleri almak ve daha sonra bu enkazın altından nasıl kalkacağız? Kağıt kalem alacağız elimize, bunun hesabını kitabını yapacağız. Kaynaklara bakacağız. Farklı ülkelerdeki yerel yönetim deneyimlerine bakacağız ki bu konuda zaten HDP’nin ve HDP’den önceki partilerimizin ve şimdi yeni deneyimle DEM Parti’nin çok ciddi bir yerel yönetimler deneyimi var. Sıfırdan başlamıyoruz, kayyım sadece belediyelerin maddi kaynaklarını ya da o kentin tarihi değerlerini çar çur etmediği yıpratmadı kayyım aynı zamanda biz sanki bugüne kadar hiç belediye kazanmamışız, hiç belediye yönetmemişiz, hiçbir pratiğimiz ve deneyimimiz yokmuş gibi bir hafıza yaratmak istiyor. Yani hafızasızlaştırmak yani bizim birikimlerimizi, deneyimlerimizi, onca belediyelerdeki emeklerimizi hafızalardan silmek istiyor. Oysa biz bu konuda çok birikimli, çok da deneyimli bir partiyiz. Bu birikim ve deneyimi de arkamıza alarak bu kaybın yarattığı tahribatların hepsiyle tek tek uğraşacağız.
- Kimi çevreler yine kayyım atayacaklar algısı yaratmak istiyor, buna dair ne söylemek istersiniz?
Şimdi bu algıya teslim olunmaması gerektiğinin altını özellikle çiziyorum. Neden böyle başladım cümleye? Çünkü ne yazık ki bizim yani dost bildiğimiz kesimlerden de bazen böyle şeyler geldi. Ya işte hani burada sizin isminizden girmeyelim de kayyım atanabilir. Şimdi bu yaklaşım bir kere çok rencide edici ve apolitik bir yaklaşımdır. Sistemi tanımamaktır, yorganı kendine çekme anlayışıdır. Biz bunu kabul etmeyiz, etmediğimizi de en baştan deklare ettik. Dolayısıyla bunun önünü biz en baştan kestik. Çünkü biz bu konuda tartışmaya açık değiliz, halkın iradesini kayyımlar çaldı. Evet, halkın iradesi DEM Parti’dedir, halkın iradesi tecelli edecekse bir kez daha bu kendi partisinden olacaktır. Bu nedenle biz tabii şimdi kayyımcı anlayışa sahip olan AKP, Kürdistan’da belediyeleri kazanmak için de bunu bir kara propaganda olarak yürütüyor. Ve yaptığı için de yeniden yapabilir algısını güçlü kılmaya çalışıyor. Fakat buna hakikaten halkın duruşu çok güçlü. Bugün halk oylaması bize şunu gösterdi: Halkın kendi adayını belirlediği ve belediyeye eşbaşkanlığına getirdiği insanları öyle kayyıma atamak geçen dönemki gibi kolay olmayacak. Biz bir yandan seçim çalışması yürütürken halkımızla belediyelerine 1 Nisan’dan itibaren nasıl sahip çıkacağımızı ve bu enkazı birlikte nasıl kaldıracağımızı konuşuyoruz.
- Biraz batıya gelelim. Çünkü batı çok merak ediliyor, CHP ile iki defa bir araya geldiniz. Basında seçimler üzerine pazarlık yaptığınıza dair yazılıyor, konuşuluyor. DEM Parti batıda ne yapacak?
Aslında merak edilen bu parti batıda ne yapacak canlı, kaba hatlarıyla açıklamış oldu. Biz batıda kent uzlaşısı aradığımızı biraz önce de konuştuğumuz çerçevede nasıl bir kent uzlaşısı aradığımızı ifade ettik. Bununla ilgili pratik olarak da arayışlarımız sürüyor. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi ile karşılıklı ziyaretlerimiz gerçekleşti. En sonki ziyaretimizde Türkiye’nin genel gündemlerini konuştuğumuz gibi yerel seçimleri de konuştuk ve olası işbirlikleri ile karşılıklı olarak ilgili görüşmeci heyetler belirledik. Şu an görüşmeci heyetlerimiz bu çalışmalarını sürdürüyor.
- Yani bir işbirliği olacak mı?
Henüz bunu bağıtlamış değiliz. Nihai kararı vermiş değiliz. Fakat şayet olursa ki biliyorsunuz seçim takvimi işliyor. Elimizin altında bir dosyamız olsun istiyoruz. Tabii ki yani işbirliklerinde neyi, nerede nas bunları biz konuşuyoruz, konuşmalıyız da zaten bizim batı ile ilgili netleşen yaklaşımlarımızdan biri de şudur: DEM Partili meclis üyelerimiz partili olacak. Ayrıca da büyükşehirler başta olmak üzere batıda grup kurabileceğimiz yeterlilikte seçmenimizin olduğu yerlerde aynı zamanda yerel yönetimlerde, belediyelerde kendi DEM Parti grubumuzun olması bunlar bizim için hakikaten çok önemli noktalar. Bütün bunları, bu görüşlerimizi hem görüşmelerimizde de ifade ettik. Hem açık ve şeffaf olma sözünü verdik halkımıza açık ve şeffaf bir biçimde çıktık, kameralar karşısında anlattık. Şu anda batı ile ilgili yaklaşım bu çerçevededir. Tahmin ediyorum ki birkaç güne kadar ana ekseni de bağıtlayabiliriz. Netleşebiliriz bu konuda.
- Netleşeceğiniz konu nedir?
Yani muhalefet partisi ile işbirliği yapıp yapmayacağımızı, yapacaksak yapacağımız yerlerin bağıtlanması tam da bunu kastediyorum. Bunlar zaten seçim takvimi de işlediği için bu takvime göre bizim hareket edip hızlı davranmamız gerektiği için biz onu birkaç güne kadar netleştirmiş olur ve kamuoyuyla paylaşmış oluruz.
- Kent uzlaşısı temelinde CHP ile anlaşamazsanız kendi adayınızı çıkaracak mısınız?
Tabii ki bir işbirliği gerçekleşmezse biz kendi adaylarımızı 2019’dan farklı olarak her yerde hazırlayacağız. Biz zaten kazandırma, kaybettirme denklemlerinin olmadığı yerlerde de parti olarak adaylarımızı çıkarıyoruz. Bunun hazırlıklarını üzerine kent uzlaşısı komisyonumuz il il, bölge bölge çalışıyor. Kritik olan, kazanma ve kaybetme hikayeleri ile ilgili kritik olan İstanbul gibi şehirlerde işte Adana, Mersin gibi yerlerde şayet bir işbirliği sağlanamazsa aday çıkarma hazırlıklarımız var.
- Konuşulan isimler kimler?
Fakat burada tabii ki isim açıklayamam ama isimler düzeyinde de konuşmaya başladık. Çünkü dediğim gibi takvim dar. Son gün oturup bu isimleri belirleyemeyeceğimize göre biz de kendi komisyon faaliyetimiz kapsamında isimlerle ilgili de görüşmeler başlamış durumda. Çünkü biliyorsunuz bu süreçlerde kendini öneren ya da önerilen bütün bu isimlerin havuzunun oluşması gerekiyor. Ona göre bir planlama yapmamız gerekiyor. O yüzden isim havuzunu oluşturmaya başladık. Fakat tabii şu anda isim açıklamak istemem çünkü netlik yok. Bu konuda daha hangi isimlerde olur, nasıl olur, kabul eder mi, etmez mi? Bütün bunlar bizim henüz netleştirmediğimiz konular.
- İstanbul’da Başak Demirtaş aday gösterilecek mi?
Sevgili Başak Demirtaş içinse tabii bu soru bize çok sık geliyor. Yani kendisinin gerçekten siyasi mücadelesini de “DEM Parti’de yürütürüm, aday olurum” demesi kadar doğal bir şey yoktur. Yani bu onur verici bir şeydir. Biz bütün bunları oturacağız, değerlendireceğiz. Kendini öneren kim varsa partinin önerdiği ve teveccüh ettiği kim varsa konuşacağız.
- İttifak güçleriniz olan EMEP, SMF, EÖC ve TİP açıklama yaptı aday çıkaracaklarına dair sonra TİP çekildi şimdi durum nedir?
Şöyle: Şimdi Dersim partimizin özel olarak üzerinde çalıştığı bir yer. Ve orada bütün yerel dinamiklerle görüşmeler vardı. Zaten partimiz herkesle görüşüyordu. Fakat görüşmeler devam ederken ve henüz bir şey bağıtlanmamışken bir açıklama yapılması, ittifak güçleri tarafından böyle bir açıklamanın yapılması tabii ki de DEM Parti’de bir rahatsızlık yarattı. Parti tabanında da büyük bir tepkiye neden oldu. Çünkü henüz bağıtlanmamış, henüz nihai bir kararı biz birlikte oturup vermemişiz, görüşme masasındayken bu açıklamaların yapılması ister istemez bir rahatsızlık yarattı. Tabii siyasette elbette tepkiler olur, küskünlükler de olur zaman zaman ama siyasette de aynı zamanda diyalog ve müzakere de çok önemlidir. Biz sürdürüyoruz arkadaşlarla. Henüz tam olarak bir bağlanma hali yok. Netleşmedi ama devam ediyor. Bizim tabii en temel arzumuz Dersim’i güçlü bir şekilde kazanmak. Bunun için çalışıyoruz. Yani bu konuda bizim görüşümüzde bu açıklamalara rağmen bir değişiklik olmuş değildir.
- Görüşmelerden bir sonuç çıktı mı?
Henüz çıkmadı, müzakereler sürüyor. Biz de bu müzakerelerin sonucu ne olursa olsun DEM Parti kendi çizgisinde duracak. Dolayısıyla yani halkımıza buradan seslenmek istiyorum: Bu konuda partimize güvenelim. Hep beraber parti bu konuda yanlış bir karar almayacak, daha doğrusu ne yanlış karar alır ne de eksik karar alır.
- İttifak bileşenlerinin merkez ve ilçeler üzerinde uzlaşı sağlandığına dair söylemler var, doğru mudur?
Bunların hepsi müzakere ediliyor. Dediğim gibi siyaset, işbirlikleri, diyalog ve müzakere ister. Şu an diyalog ve müzakere süreci sürüyor. Henüz sonuca bağlanmış değil ama o da çok kısa bir zaman içinde sonuca bağlanır. Sadece burada en önemli vurgum şu olsun: Dersim halkı DEM Parti’ye güvensin, doğru karar alacak partimiz.