Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sonuçlarından biri çok uluslu 3 imparatorluğun çöküşü idi.
Rus, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorluklarının çöküşü…
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı bu dönemde yükseldi.
Dünya genelinde, bu hakka sahip çıkan devlet adamlarından biri ABD başkanı Woodrow Wilson iken, bir diğeri Rus devriminin önderi Lenin’di.
Çöken imparatorluklardan ulus devletler yükseldi. Sınırlar belirlendi, kaybeden tarafta bir anlamda cezalandırılarak, kazanan tarafta ödüllendirilerek.
Bu, bir anlamda 2. Dünya Savaşı’nı provoke eden nedenlerden biri oldu.
Bir yanda aşırı büyüyen Yugoslavya, Romanya, öte yanda küçülen Macaristan, Avusturya, Alman nüfus da barındıran Çekoslovakya, Alsace-Lorraine bölgesini Fransa’nın ilhak etmesi. Polonya’nın Doğuda büyümesi.
Kendi kaderini T-tayin hakkı sadece ayrılma hakkını değil, eşit, özgür, karşılıklı saygı temelinde bir arada yaşama hakkını da barındırır.
Rus Devrimi federal devletler, özerk bölgeler üzerinde eski Rusya’nın bütünlüğünü büyük ölçüde sağladı.
İstanbul’un işgali sonucu 1920 yılında bir anlamda sürgünde Meclis temeli üzerinde yükselen Ankara Hükümeti Türklerin de kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu savunuyordu.
Kendi kaderini tayin hakkının resmen savunulduğu kısa süren bir dönem yaşandı. Kürtlerin Türklerle birlikte yaşamayı tercih ettiği ileri sürüldü.
Halifelik kurumu altında Türklerin ve Kürtlerin birliği savunuluyordu. Ancak 1924 yılında Halifeliğin kaldırılması ile bu zemin ortadan kalkmış oldu.
Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap bölgeleri İngiliz ve Fransız denetimindeki Manda sistemi altında kısmen devletleşirken, Kürtlerin yaşadığı bölgeler yeni bir bölünmeye tanık oluyordu.
Tarihi Osmanlı/İran arasındaki bölünmeye, Irak/Suriye arasında bölünme eklendi.
Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu’nda iki halk kendi kaderini belirleme hakkını kullanamadı.
Ermeniler ve Kürtler…
Soykırımla Ermenilerin, Kürdistan’ın paylaşılması ile Kürtlerin kendi kaderini belirleme hakkını kullanması engellendi. Süryanilerin kendi topraklarında özerkliği söz konusu bile olmadı.
Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen 100 yılı Ermeniler soykırıma uğradıklarını kanıtlamak, Kürtler ise var olduklarını kanıtlamak uğraşıyla geçirdi.
Kürt sorunu bir anlamda Orta Doğu’nun Polonya sorununa dönüştü,
Tarihi Polonya 18. yüzyıl sonlarında Prusya/Avusturya-Macaristan-Rus İmparatorlukları arasında paylaşıldı. Yeniden oluşması için 200 yıl geçmesi, bir dünya savaşı yaşanması gerekti. 2. Dünya Savaşı da Polonya toprakları üzerinde başladı.
Bugün Polonya, Batıda Almanya’dan toprak kazanarak, doğuda ise Beyaz Rusya ve Ukrayna’ya toprak yitirerek, küçülerek olsa da sınırları Batıya yürütülerek de olsa var.
Türkiye’de Kürtlerin siyasi liderleri ve üyeleri, mebusları, belediye başkanları, il ve idare meclisi üyeleri hapis. İran’ın hala Kürdistan diye bir eyaleti var. Ama sadece harita üzerinde! Azerbeycan’ın bir parçası olarak! Molla rejimin ağır baskısı altıda. Irak’ta halk oyu ile kurulmuş, ancak Bağdat tarafından onaylanmamış federe devletleri var. Suriye’de ise tehdit altında kurtarılmış, diğer bölge halklarının da temsil edildiği yönetimleri var.
Ve yeniden zorla yerinden etmeler ve yerleşimler ile Kürt varlığının Der Zor çöllerine sürülmesi tehdidi var.
Polonya gibi parçalara bölünmüş Kürdistan ise bir rüya. Bu rüyanın gerçekleşmesi için inşallah Orta Doğu’da odaklanan bir başka dünya savaşına gerek kalmaz!