Kemal’in cenazesi ise saatlerce yol ortasında bekletildi. Çünkü suikast yerinde inceleme yapması gereken Cumhuriyet Savcısı Üresin Aysan bir türlü olay yerine gelmiyordu
Bayram Balcı
Kemal Kılıç, 1963 yılında Urfa’ya bağlı Külünçe köyünde dünyaya geldi. Lise öğrenimini Urfa’da tamamlayan Kemal, 1990 yılında haftalık olarak yayınlanan Yeni Ülke gazetesinin Urfa bürosunda gazeteciliğe başladı. 30 Mayıs 1992 günü yayına başlayan Özgür Gündem gazetesinin Urfa Temsilcisi olarak gazeteciliğe devam etti. Kılıç, aynı zamanda İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi yönetim kurulu üyesiydi.
Urfa merkeze 16 kilometre uzaklıktaki Külünçe köyünde oturmasına rağmen, her sabah gazete bürosuna herkesten önce gelir, çayı demler, dağıtımcılara ve muhabirlere kahvaltı hazırlardı. Gazetedeki faaliyetleri nedeniyle Kılıç da diğer Özgür Gündem muhabirleri gibi sık sık tehdit ediliyordu. Bu yüzden aynı büroda birlikte çalıştığı gazeteci arkadaşlarını sokakta yalnız dolaşmamaları ve dikkatli olmaları konusunda hep uyarıda bulunuyordu.
Özgür Gündem gazetesi muhabirlerinin ve çalışanlarının katledilmesinden ve baskılardan dolayı 15 Ocak 1993 tarihinde yayınına kısa bir süre ara vermesine rağmen Kemal Kılıç gazetenin Urfa bürosundaki çalışmalarına devam ediyordu. 18 Şubat 1993 sabahı da Kemal, her sabah yaptığı gibi gazete bürosuna herkesten önce geldi.
Kılıç, o gün akşama kadar büroda gazeteci arkadaşı Bayram Balcı ile birlikte bürodaki genel işlerini yaptıktan sonra akşamın karanlığına kalmadan evine gitmek için gazete bürosundan ayrıldı. Bürodan çıkarken arkadaşını da karanlık çökmeden evine gitmesi konusunda uyarmayı da ihmal etmedi. Çünkü o günlerde Urfa’da da faili belli cinayetler başlamış ve Özgür Gündem çalışanları da tehdit ediliyordu.
Saat 17:00 sıralarında, gazetenin Urfa merkezindeki bürosundan ayrılan Kılıç, 17:30 civarında, Külünçe köyündeki evine gitmek için Kuyubaşı’dan Urfa Akçakale arasında çalışan minibüse bindi. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, içinde üç kişinin bulunduğu Renault-Toros marka bir otomobil ise Urfa’dan itibaren Kemal’in bindiği minibüsü takip etmeye başladı. Akçakale minibüsü Külünçe köyü yol ayrımına gelmeden önce, otomobil minibüsü geçerek, köy yoluna saptı ve park edip farlarını söndürerek, Kemal’i beklemeye başladı.
Külünçe köyü yolunun yakınlardaki bir inşaatta gece bekçisi olarak çalışan Ahmet Fidan’ın anlatımlarına göre, Kemal, minibüsten inerek köye doğru yürüdüğü sırada, park halindeki Renault-Toros marka otomobilden inen üç kişi, Kemal’in yolunu kesti. Tetikçiler önce Kemal’in ellerini ve ağzını bağlayarak kaçırmak istediler; ancak Kemal’in direnmesi üzerine bu amaçlarına ulaşamadılar.
Kemal ile tetikçiler arasındaki bağrışma seslerini duyan inşaat bekçisi Ahmet Fidan, daha sonra iki el silah sesi duyduğunu ifade etti. Kemal’i kaçırma teşebbüslerinde başarısız olan katiller, Kemal’in naaşını köy yolunun ortasında elleri ve ağzı bantlı bir halde bırakarak geldikleri otomobille kaçtı.
Suikastın tek görgü tanığı Ahmet Fidan, hemen polise telefon ederek bir kişinin Külünçe köyü yolunda öldürüldüğünü haber verdi. Suikastın nasıl işlendiğini polise ve suikast mahallinden sorumlu Uğurlu Jandarma Karakolu’nda verdiği ifade ile anlatan Ahmet Fidan’dan ise bir daha haber alınamadı.
Kemal’in katledildiği haberi ise kısa sürede yakınlarına ve gazeteci arkadaşlarına ulaştı. Mehmet Faraç’ın haber sorumlusu olduğu yerel bir radyo akşam saatlerinde Külünçe köyü yolu üzerinde bir kişinin öldürüldüğünü, öldürülen kişinin gazeteci Kemal Kılıç olduğunu haberini verdi. Kemal’in katledildiğinin duyulmasının ardından akrabaları, gazeteci arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Halkın Emek Partisi yöneticileri olay yerine aktı.
Kemal’in cenazesi ise saatlerce yol ortasında bekletildi. Çünkü suikast yerinde inceleme yapması gereken Cumhuriyet Savcısı Üresin Aysan bir türlü olay yerine gelmiyordu. Kemal’in cenazesi saatler sonra Urfa Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Ancak polis cenazenin otopsi işlemlerinin ardından hemen defnedilmesi için aileye baskı yapmaya başladı.
19 Şubat sabahı ise polisler Kemal’in cenazesini adeta kaçırarak, Külünçe köyündeki Abdurrahman Dede Mezarlığı’na defnedilmesini sağladı. Polis ve jandarma cenazenin defin işlemleri sırasında adeta mezarlığın etrafına etten duvar örmüştü.
Kemal Kılıç, öldürülmeden üç hafta önce, Uğurlu Jandarma Karakolu’nda görevli “Taner” adlı astsubay ile “Oktay” adlı yardımcısı Kemal hakkında bilgi toplamaya başlamıştı. Oturduğu köydeki arkadaşlarına ve çevresine, “Kemal kimdir, ne iş yapar, nerelere gider” şeklinde sorular soran askerlere, neden bilgi topladıkları sorulunca, “Urfa Emniyet Müdürlüğü’nün talimatı var” demişlerdi.
Kemal Kılıç, hakkında bilgi toplanması, takip ve tehdit edilmesi üzerine meslektaşı Bayram Balcı ile birlikte Ocak ayında Urfa Valiliği ile Urfa Emniyet Müdürlüğü’ne başvurarak koruma talebinde bulundu. O dönem Urfa Valisi olan ve daha sonra AKP’den 4 kez milletvekili yapılan T. Ziyaeddin Akbulut, Kılıç ve arkadaşlarının can güvenliklerinin sağlanması başvurularına yanıt vermeye bile gerek duymamıştı.
Ocak 1993’te Urfa Valisi Ziyaettin Akbulut’a can güvenliğinin sağlanmasını için başvuruda bulunulmasının ardından 17 Şubat günü Urfa Emniyet Müdürlüğü’ne çağrılan Kılıç, akşama kadar Emniyet Müdürlüğü’nde tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Kılıç, bir gün sonra da katledildi.
Kemal’in öldürülmesinin birinci yıl dönümünde ise 18 Şubat 1994 tarihinde Urfa Valisi Akbulut, Kemal’in katilinin yakalandığını açıkladı. Fakat ne hikmetse Akbulut’un bu açıklamasını sadece gazeteci Mehmet Faraç, yerel radyoda yaptığı bir haber programında duyurdu.
Akbulut’un açıklamasına göre, Kemal’i katledilmesinde kullanılan Czech marka tabanca, 24 Aralık 1993 günü Diyarbakır’da yapılan bir Hizbullah operasyonunda Hüseyin Güney’in üzerinde ele geçirildi. Aynı silahın 15 suikastte daha kullanıldığı ve Hizbullah yanlısı Hüseyin Güney’e ait olduğu belirlendi.
Ancak Güney silahı başkasından aldığını söyledi ve Kılıç ile diğer 15 kişinin katledilmesiyle ilgili suçlamaları reddetti. Diyarbakır 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanan Güney, 23 Mart 1999’da “Hizbullah üyesi olmak”tan müebbet hapis cezası aldı.
Mahkeme, Hizbullahçı Hüseyin Güney’i Kemal Kılıç cinayeti dâhil, silahla işlenen cinayetlerden sorumlu tutmadı. Hizbullahçı Hüseyin Güney ise 2000 yılında ceza yasasında yapılan değişiklikle cezaevinden serbest bırakıldı.
Kemal’in ailesi ise, 1993’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, 28 Mart 2000’de verdiği kararında Türkiye Devleti’ni gazeteci Kemal Kılıç’ın katledilmesinde suçlu buldu.
Gazeteci arkadaşımız Kemal Kılıç’ı unutmadık; unutturmayacağız!..