Son günlerde özellikle Kürtçe konserler ve tiyatro oyunları AKP’li belediyeler tarafından yasaklanıyor. Son olarak Muş’ta verecekleri konserin yasaklandığını duyuran Metin Kemal Kahraman, bu yasakları ‘hoyratlık’ olarak niteledi. Kemal Kahraman, yasakları gazetemize değerlendirdi
Ahmet Güneş
AKP-MHP iktidarı son süreçte keyfi uygulamalar ile konser ve festival yasaklarını sürdürmeye devam ediyor. Eskişehir’de bir festivalin yasaklanmasının ardından tam da 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nda Kürt sanatçı Aynur Doğan’ın 20 Mayıs’ta Kocaeli’de vereceği açık hava konseri AKP’li Derince Belediyesi tarafından “uygun olmadığı” denilerek iptal edildi. Ardından Amed Şehir Tiyatrosu ekibi tarafından Miguel de Cervantes’in “Don Kişot” kitabından Kürtçe’ye uyarlanan “Don Kîxot” oyunu AKP’li Çayırova Belediyesi tarafından salon verilmeyerek “Başka bir organizasyona tahsis edildi” diyerek, oyunun sahnelenmesini engelledi. Son olarak ise Metin Kemal Kahraman kardeşlerin yapılması planlanan Muş konseri, Valilik tarafından yasaklandı. İptal haberini, Metin ve Kemal Kahraman bir açıklama yayınlayarak duyurdu. Sanal medyada yurttaşlar bu yasakları Kürt diline düşmanlık olarak yorumladı.
Kanunsuzluktur
Metin Kemal Kahraman’ın konserlerinin iptal edilmesinden sonra Kemal Kahraman’ı arayarak yasak kararını konuştuk. Kirmancî ve Zazaca şarkı söyleyen sanatçılar üzerinden tüm toplumun baskılandığını belirten Kemal Kahraman, “Yeniden konserler yasaklanıyor. Kürtçe-Zazaca şarkı söyleyen sanatçılardan başlamak üzere böyle bir yasak sürecine girdik. Bir keyfiyet yaşıyoruz. Aynur Doğan konseri için sadece “uygun görülmemiştir” deniliyor. Dünya literatürüne girmiş Shakespeare ve Cervantes bile sadece Kürtçe oyun olduğu için yasaklanabiliyor. Bizim gibi Kürtçe ve Zazaca söyleyenlerin sahnelerine müdahale ediliyor. Çok büyük bir kanunsuzlukla ve keyfilikle yürütülüyor, engelleniyoruz” dedi.
Destek yok, engel var
Kirmancî ve Zazaki müzisyenlerin ciddi sıkıntılar yaşadığını belirten Kahraman, “Gerçekten genelde müzisyenler, özelde biz Kürt-Zaza müzisyenler çok ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Zaten yıllardır devletin bütün salonları şehirlerdeki valiliklere bağlı salonlar, bize her zaman kapalıydı. Biz her gittiğimiz yerlerde kendi imkanlarımızla, mutevazı salonlarda bu işleri gerçekleştirmek zorunda kaldık. Bütün bu işler de kendi imkanlarımızla yaptığımız şeyler. Devletin hiçbir katkısı yok, hiçbir kültür kurumunun katkısı yok, salonlar kapalı, medya bize kapalı. Zaten bu mağduriyeti yıllardır yaşıyoruz. Böyle bir yaklaşımla devlet bizleri hep yarı illegal pozisyona itti. Hakkımızda hiçbir soruşturma, arama olmamasına rağmen. Yaptığımız müzik 30 yıldır da herkesin bildiği gibi bu dilin kültürel hafızasını taşıyan ve yansıtan işlerdir. Bu toprakların hafızasıyla uğraşan işlerdir. Buna rağmen böyle bir keyfiyet özellikle biz Kürt-Zaza müzisyenler üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Kınıyorum. Muhalefetin bu konuda daha çok sahip çıkıcı bir yerde olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Meslek örgütlerine çağrı
Kürt sanatçılara getirilen yasaklara karşı genel bir sessizliğin yaygın olduğunu dile getiren Kahraman, meslek örgütlerinin de bu konuda üzerlerine düşeni yapmadığını belirtti. Kahraman, bu konu hakkında şöyle konuştu: “Doğrusu bu konuda hep bir çekingenlik vardı. Özellikle de Türk-Kürt sanatçıların ortak meslek örgütleri olarak kurulmuş kurumlarımızın Kürt-Zaza sanatçılara dönük uygulamalara karşı bir sessizlik vardı. Ama görüyoruz ki biraz daha geniş bir çevre tarafından sadece bize değil bütün topluma bir yasak olduğunu gören bir yaklaşım da netleşiyor. Çünkü gerçekten her alanda bu tür kültür-sanat faaliyetleri, biliyorsunuz Eskişehir’de de bir festival engellendi, bunlar bir keyfiyetle her alana yayılmak ve meşrulaştırılmak isteniyor. İşin en kötü tarafı son 20 yılda sadece MÜYORBİR ve MESAM da değil diğer bütün meslek örgütleri politize edildi. O meslek örgütlerinde o mesleğin sorunları, çalışanların sorunları çözmek konusunda kendi içlerinde ikiye bölündü. Barolar Birliği’ni ikiye böldüler, iki ayrı kurum kurdular, seçim süreçlerine müdahale ettiler. TTB’yi ‘terörist’ ilan ettiler, TMMOB gibi kurumlara onlarca dava açıldı. MESAM’a da son 10 yıldır bunlar yapılıyor, müdahale var. İşte birkaç kere kendi gruplarıyla girmelerine rağmen seçimde kaybettiler ve kayyum atayarak seçimleri geçersiz kıldılar. Böylesi keyfiyet üzerine bir süreç yaşıyoruz.”
Devletin son yıllarda keyfi ve baskıcı yöntemlerle müzisyenleri mağdur ettiğini dile getiren Kahraman, “Genelde politik sahada da muhalefetin sahip çıktığını görüyoruz. Bizler de yıllardır bu kurumların üyeleriyiz. Bizden aldıkları aidat ile ayakta duruyorlar. Bu konuya sahip çıkmalarını bekliyoruz. Bizim sorunlarımız için kurulan kurumlar. Meslek örgütlerinden de bunları bekliyoruz. İktidarın bu kanunsuz ve keyfi yöntemlerle, yıllardır bizlere gayrimeşruymuşuz gibi, yarı illegalmişiz gibi davranmasının bir sınırı olmalı” dedi.
Salgında da baskı vardı
Salgın sürecinde hükümetin yaklaşımını hatırlatan ve müzisyenlerin intihar ettiğini söyleyen Kahraman, “Bizler her açıdan çok mağduruz. Dinleyicilerimiz de mağdur. Pandemi süreci zaten 2-3 yıl sürdü, hem de baskıyla sürdü. Birçok müzisyen intihar etti. Çok ciddi sorunlar var, sosyal güvenlik anlamında da müzisyenlerin sağlık sigortası, emekliliği yok. Meslek örgütleri de bu sorunlarla uğraşacaklarına kendi içlerinde bölünerek birbiriyle uğraşır pozisyona getirildiler. Tamamen ihmal edilen bir grubu temsil ediyoruz bu meslek örgütlerinde” diyerek çağrıda bulundu.
Turnemiz devam ediyor
Muş konserinin yasaklanmasından sonra turnelerine devam edeceklerini belirten Kahraman, “Turnemiz devam ediyor. Batman’a gideceğiz. Sonra Mardin, Diyarbakır, Mersin ve Adana’yı kapsayan bu ayın sonuna kadar devam edecek bir planımız var. Şimdiye kadar onlara dair bir yasak yok ama bu olayda olduğu gibi her an her şey olabilir. Aynı keyfiyet, aynı vurdumduymazlıkla ve hoyratlıkla bir bildirim gelebilir. Biz tüm hazırlarımızı yaptık. Konserlerimiz olacakmış gibi yola çıkıyoruz” dedi ve dinleyicilerine konsere gelmesi için çağrıda bulundu.