#EvdeKal çağrısı yapıyor tuzu kurular. Üç gün çalışmasa aç kalacak milyonlarca emekçiye bir kuruş destek vermeden, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” kıvamında duyarlılık söylemleri havada uçuşuyor. Korona yasakları başladığı günden beri “ekonomik destek paketi” adı altında lanse edilen laf salatalarından emekçilere ve iflasla yüz yüze kalan esnaf lehine hiçbir şey yok. İşçiler ölüme doğru yol alan kervanlar gibi kalabalık şantiyelerde, yemekhanelerde, toplu taşım araçlarında bir arada bulunmak zorunda. Çalışma hayatında hiçbir tedbir kararı almayan AKP, bu süreçte işsiz kalan, aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalan insanlarla dayanışmayı yasaklıyor. “Birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” nakaratı eşliğinde HDP’ye kayyum, CHP’ye bloke, sosyal medyada gerçekleri dile getirenlere gözaltılar sürüyor. Korona virüsünden ölmenin yasak, açlıktan ölmenin serbest olduğu, maske takmanın zorunlu ama paralı olduğu günleri yaşıyoruz.
“Evde kal Türkiye! Nasıl kalalım baba! Emekli, memur, zengin değilim. İşçiyim. TIR şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok. Elektriğimi, suyumu, kiramı ödeyemem.” Tır şoförü Malik Yılmaz’ın bu yalın sözleri AKP’nin bütün laf cambazlıklarını yerle yeksan etti. Malik Yılmaz, kelimenin tam anlamıyla AKP’nin tır’latmasına sebep oldu. 1996 Yılında Susurluk’ta bir kamyona çarpılan derin devletin pis ilişkileri ortaya saçılma görüntüleri hafızamızda duruyor. Adaletin, hukukun işlemediği dönemlerde iktidarlara illaki bir kamyon çarpıyor. Susurlukçuları kadrosuna dâhil eden AKP, tır şoförü M. Yılmaz’ın herkesin ortak hislerini dile getirmesi sonrası Susurluk sendromunun içinde buldu kendini.
Ekonomik Destek Paketi süsü verilmiş yandaş yemleme kararları tartışılırken “İnfaz Yasası” Meclis’e getirildi el çabukluğuyla. Hırsızlık, gasp, kolluk kuvvetlerinin işlediği cinayetler vb. bir sürü suç af kapsamına alınıyor mevcut taslağa göre. AKP-MHP kendi meşreplerine uygun bütün suçluları salıvermek için acele ediyor. Terörle Mücadele Kanunu kapsam dışında bırakılarak yargılı-yargısız infazlarla cezaevlerinde esir tutulan binlerce insanın esareti devam edecek. Salıverilecek yüz bin civarında adli hükümlünün yerine yeni siyasi esirler konulma hesabı bir sır değil. Korona bahanesiyle gündeme getirilen infaz yasa taslağı siyasi esirleri ölmesinde sakınca olmayan kesim olarak görüyor. TMK kapsamında yargılananların ezici çoğunluğunun karıncayı incitmemiş olması perdelenen gerçeklik. Sistemin ve sivil faşistlerin şiddetinin meşru sayıldığı ortamda “şiddete bulaşmış olanlar kapsam dışı kalsın” gibi argümanlar hem eşitlik ilkesine hem de örneğin, Dilek Doğan’ı vuran katil polisin serbest olduğu ortamda hakkaniyete aykırıdır. “Devlet adına kurşun atan da yiyen de bizim için şereflidirler” zihniyetiyle resmi ve sivil faşist katillerin koruma altında tutulduğu ortamda “şiddete bulaşmışların” kapsam dışında tutulması üzerine konuşmak yersizdir.
AKP infaz yasası öncesi cezaevlerine yönelik çıkarttığı yönetmeliklerle 19 Aralık “Hayata Dönüş” katliamının eksik bıraktıklarını tamamlamak için hazırlık yapmaktadır. 19 Aralık katliamı “Rahşan Affı”yla birlikte icra edilmiştir. AKP-MHP infaz yasasıyla birlikte kapsamlı bir saldırı başlatacaktır. Ekonominin, siyasetin iflas ettiği şu günlerde şiddet ve korku dışında ellerinde bir şey kalmamış durumda. Cezaevlerinin tamamında uygulamaya konulacak olan tecrit-izolasyon-tredman eksenli teslim alma ve susturma hazırlığını önceden görmek yetmez. Toplumsal özgürlüklerin cezaevlerinden başlayarak yok edilme hazırlığına karşı fiili ve meşru mücadele geliştirmek gerekir. İnfaz yasa taslağı henüz yasalaşmadan yürürlüğe konulan yönetmelikler, B. Ecevit’in “cezaevlerine hâkim olmadan sokağa hâkim olamayız” sözünü pratiğe geçirmeyi hedefliyor. Cezaevi korkusuyla terbiye edilmiş, yenilmiş, umutsuz insanlar topluluğu yaratma hevesi Kenan Evren’den miras olarak AKP tarafından sürdürülüyor. 12 Eylül Darbesi, 19 Aralık Katliamı AKP’de tekrar vücut bularak karabasan gibi özgürlüklerin üzerine çöküyor.
Özgürce şarkı söyleyebilmek için genç ömrünü açlıkla feda eden Grup Yorum üyesi Helin Bölek, “evde kalamıyoruz, aç kalıyoruz” dediği için gözaltına alınan emekçiler, halka hizmet ettiği için kayyum atanan belediyeler, cezaevlerinde bulunan binlerce sayıdaki özgürlük mahkûmları… hepsi bitimsiz mücadelenin bir parçası. “Kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava” gerçekliğini iliklerimize kadar hissediyoruz ama biliyoruz ki “mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele”…