1992 yılı, Saddam Hüseyin’in Irak’ında Kürtler için zor zamanların ardından gelen bir dönüm noktasıydı. Enfal katliamlarını yaşayan, Halepçe’de kimyasal saldırılarla katledilen Kürt halkı, uzun yıllar süren zulümden sonra kendilerini yeniden bulma umuduyla dolup taşıyordu. Hewlêr’de düzenlenen miting, bu umudun bir simgesi olarak tarihe geçecekti.
Hewlêr’deki meydan, Kurdistan Bölgesi’nin mevcut resmi bayraklarıyla süslenmiş, her yaştan insanla dolup taşmıştı. Halkın yüzünde, acılarla yoğrulmuş ama asla kaybolmayan bir umut parlıyordu. Çocuklar babalarının omuzlarında, anneler ellerinde tuttukları bayraklarla özgürlüğe dair hayaller kuruyordu. Yaşlılar, yılların yükünü omuzlarında taşıyan bu insanlar, nihayet hayalini kurdukları günü görecekleri umuduyla kalabalığa karışmışlardı.
Herkes, yıllarca mücadele eden, halkının sesi olan Mam Celal’in (Celal Talabani) sahneye çıkmasını bekliyordu. Mam Celal, Kürt halkının acılarını, umutlarını, geleceğe dair hayallerini biliyordu. Sahneye çıktığında, kalabalık coşkulu bir tezahüratla yankılandı.
Mam Celal, mikrofonu eline aldığında, gözlerini meydanda toplanan kalabalıkta gezdirdi. Herkes susmuş, onun ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. İçinde bulundukları anın tarihi bir önem taşıdığını biliyorlardı.
1992 yılında bu tarihi miting gerçekleştiğinde KDP, Saddam’ın tanklarının arkasına sığınarak YNK’ye karşı Hewlêr’e yönelik henüz bir işgal saldırısı başlatmamıştı. Özgür basın emekçileri, tedavi gören savaş gazileri, Mezopotamya Kültür Merkezi çalışanları ‘Hewlêr Katliamı’ olarak bilinen ihanet saldırısında katledilmemişlerdi daha. Hewlêr’de özgür bir Kurdistan iddiası ve hayallerinin rüzgârı esiyordu.
“Sevgili kardeşlerim,” diye başladı Mam Celal. “Unutmayın ki, Kerkük, Kurdistan’dır ve bin yıl da geçse öyle kalacak” diyordu.
Bu sözler, kalabalık üzerinde bir dalga etkisi yarattı. İnsanlar, ellerindeki bayrakları daha da sıkı tutarak coşkuyla haykırdı. Meydan, “Kerkük, Kurdistan’dır!” sloganlarıyla çınlıyordu. Bu sözler, bir vaat değil, bir yemin, bir halkın kaderini değiştirme arzusunun yansımasıydı.
Mitingdeki insanların gözlerinde, özgür Kurdistan hayali parlıyordu. Gençler, bu hayalin peşinden gitmeye kararlı, yaşlılar ise torunlarına daha iyi bir gelecek bırakma umuduyla doluydu.
Kalabalık, mitingin sonunda dağıldığında bile umutları taze, hayalleri canlıydı. Herkes, o gün Hewlêr’de duydukları sözlerin peşinden gitmeye ve özgürlük mücadelesini devam ettirmeye kararlıydı.
Mam Celal’in sözleri, yalnızca bir mitingde söylenmiş birkaç cümle değildi. Onlar, Kürt halkının tarihi bir dönüm noktası, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin simgesi olarak hafızalara kazındı. Bu sözler, bir halkın kaderini değiştirme arzusunun yankısı olarak, Kurdistan’ın dört bir yanına yayıldı.
Aradan henüz birkaç yıl geçmeden KDP, bu halkı katleden bir katil olarak tarihe geçen Saddam Hüseyin’in tanklarının ardına sığınarak Hewlêr’i kuşattı ve YNK’ye karşı büyük katliamlar gerçekleştirdi.
Bunun sonucunda YNK, Süleymaniye ve Halepçe’ye mahkum edildi, Duhok, Zaxo ve Hewlêr’den uzak tutuldu. KDP’nin Hewlêr’i Saddam desteğiyle işgal etmesinden sonra Hewlêr, özgür Kurdistan düşlerinden adım adım uzaklaştırılacak, katliamlar kenti olacak ve bir avuç işbirlikçi Kürt’ün geçim kapısına dönüşecekti.
Saddam’ın 2003 yılında devrilmesiyle birlikte Kurdistan Bölgesi dışında kalan Güney Kurdistan toprakları tartışmalı bölgeler olarak bırakıldı. İçerisinde Musul ve Kerkük’ü de alan bu bölgeler Kürt nüfusunun yoğun olduğu Kurdistan topraklarıydı ama yönetim Bağdat’a bırakılmıştı. Kürtler, yine de seçimle de olsa buralarda söz sahibi olmaya çalışacaktı.
Dönemin kısmen de olsa oluşan ulusal birlik havasının bir sonucu olarak Musul ve Kerkük’te Kürtler yönetimi önemli oranda eline almıştı. Selahaddin ve Diyala kentlerinde de iktidar olunmasa bile önemli bir temsiliyet hakkı elde edilebilmişti. Musul ve Kerkük’te ise ulusal birlikle iktidar olunmuştu.
2017’deki referandum ile KDP, Kürt halkının bu bölgelerdeki tüm kazanımlarını bir gecede tarihe gömdü. Kürtler bu alanlarda asimilasyon, yoğun baskı ve göçe maruz bırakıldı.
18 Aralık 2023 tarihinde Irak’ta gerçekleşen yerel seçimlerle birlikte Kürtler her şeye rağmen sandık başına giderek Musul, Kerkük, Diyala ve Selahaddin kentlerinde bir kez daha hakkı olanını aramaya koyuldu. Tüm bu süreçte Kürtler ulusal birlik çağrıları yapmasına rağmen KDP bir ulusal birliğin gelişmesinin önüne geçti. Kürtlerin bu çağrısına KDP, Nêweyî Nû (Yeni Nesil) ve İslami partiler karşılık vermedi. YNK, Komünist Parti ile resmi ittifak kurarak, Tevgera Azadî’nin ise desteğini alarak Kürtlerin oylarının büyük kısmını alabildi. KDP ise Musul, Kerkük, Diyala ve Selahaddin’de büyük yenilgi aldı.
KDP kan kaybediyor, YNK yükselişte
2003 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesinden bu yana KDP ilk kez tartışmalı bölgelerdeki yerel yönetimlerden adeta keskin dışlanmayı yaşıyor. Öte yandan ulusal çıkarları daha fazla öne çıkaran, KDP ile Türk devletinin ortak hedefi haline gelen YNK ise bu tartışmalı bölgelerde benzeri görülmemiş bir yükseliş yaşıyor.
18 Aralık Aralık 2023’te yapılan il meclisi seçimlerinde YNK Kerkük’te 5, Musul’da 2, Diyala ve Selahaddin’de birer kürsü kazanmıştı.
KDP ise Musul’da 4, Kerkük’te 2 kürsü kazanmış, Diyala ve Selahaddin’de ise kürsü elde edememişti.
18 Aralık seçimlerinde kürsü elde edemeyen Kürt partilerine giden oylar ile KDP’nin seçilemeyen 3’üncü, YNK’nin ise 6’ncı adaylarının aldığı oyların toplamı 70 bini aşıyor. Yani KDP’nin bozduğu ulusal birlik 70 bin Kürt oyunun boşa gitmesine, dolayısıyla Kürtlerin daha yüksek düzeyde temsiliyet hakkı kazanmasına engel oldu. Kürt partileri arasındaki bu bölünmeye tepki gösteren 100 bini aşkın Kürt seçmenin ise sandıklara gitmedikleri biliniyor.
KDP, 2 kürsü ile Kerkük’e kendisini dayatınca imdadına Türk devleti yetişti. Yanına 2 kürsü kazanan Türkmen Cephesi’ni alarak YNK’nin vali seçmesinin önüne geçmek istedi. KDP ve Türkmen Cephesi’nin toplam kürsü sayısının YNK’nin tek başına elde ettiği kürsü sayısına ulaşamaması bile ayrı bir ironi.
YNK’nin Arap ve Bağdat siyaseti KDP’nin Türkmen Cephesi şahsında AKP-MHP faşist rejimiyle Kerkük’te geliştirdiği ittifaka tarihi bir yenilgi yaşattı.
KDP, Kerkük’te olduğu gibi kan kaybetmeye devam ediyor. Her dönemin işgalcisine sığınsa da tüm planları boşa çıkan KDP, son olarak Türkmen Cephesi, daha doğrusu MHP ile geliştirdiği ittifakın da çöp olmasına engel olamadı.
Özetle Kerkük bir Kurdistan kenti olarak halkların ortak yaşam özlemlerinin inşa edilebileceği bir kent olma zeminini yakalarken, KDP’nin Kerkük’te Türkmen Cephesi, dolayısıyla AKP-MHP faşist rejimiyle geliştirdiği ittifak çöp oldu.
KDP’nin AKP ve MHP faşist rejimiyle kurduğu ittifak ilk olarak zaten Türkiye’de gerçekleşen son yerel seçimlerde yenilgi almıştı. Kürt kentlerinde canhıraş bir şekilde kayyumlarla ortaklaşan, AKP ve MHP koridorlarında ihale kovalayan KDP’liler Kürtlerin DEM Parti’den yana tavır almasıyla ilk sillesini yemişti.
Behdînan’da artık kontrolü tamamen kaybeden KDP, bu defa nefreti Êzidîlere yönelterek gündem saptırmak istedi, ancak Êzidîler yüzlerini Şengal’e çevirerek KDP’nin Şengal oyununu da boşa çıkardı.
Rojava’da şu an çetelerle ittifak halinde olan KDP’nin toplumsal hiçbir desteği kalmamıştır.
Sırada ne var peki? 20 Ekim’de gerçekleşecek olan parlamento seçimleri. KDP, en büyük yenilgisini 20 Ekim’de gerçekleşmesi beklenen parlamento seçimlerinde alacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Behdînan halkı, köylerinin yakılıp yıkılmasının hesabını elbette ki KDP’den soracaktır.