Türkiye’nin saldırılarının KDP’nin talebi olduğunu belirten Besê Hozat, ‘KDP, Kürdistan’ın gazını ve petrolünü Türkiye’ye satarak kazandığı parayla Türkiye’de, ABD’de ve daha birçok ülkede milyar dolarlar değerinde mallar-mülkler satın alıyor’ dedi
Türkiye ve KDP’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik süren saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, KDP’nin bir “Kürt davası” olmadığını belirtti. Hozatlı “KDP’nin davası Kürdistan’ın kaynaklarını soykırımcı sömürgeci Türk devletine pazarlayarak zenginliğine zenginlik katmaktır” dedi. Hozat, Barzani ailesinin ABD, Avrupa, Türkiye ve Körfez ülkelerinde mal varlıklarıyla dünyanın sayılı zenginleriyle yarıştığını söyledi.
Yeni Özgür Politika gazetesi, sınır ötesine yönelik saldırıların perde arkası, AKP-KDP ortaklığını, Barzanilerin mal varlığı ve savaşın gidişatına dair Besê Hozat ile yaptığı söyleşinin ilk bölümünü yayınladı. Saldırıların perde arkasında KDP ile Türkiye arasındaki anlaşmalar olduğuna işaret eden Hozat, “KDP’nin Türkiye ile ciddi bazı anlaşmalar yaptığı artık bir sır değildir. Başûrê Kurdistan’daki petrol ve gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılacağı, ABD ve Avrupa’nın da bunu desteklediği görülüyor. Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklı ortaya çıkan gaz krizinin bir parçada olsa böyle aşılmak istendiği yorumları gerçeğin sadece bir parçası. KDP yıllardır Başûr’un petrol ve gazını Türkiye’ye satıyor. Bu konuda 50 yıllık anlaşmalar yaptıklarını kendileri açıkladı. Irak ve YNK ile KDP’nin yaşadığı sorunların önemli bir nedeni de budur” dedi.
Misak-ı Milli hayalleri
Türkiye’nin bu anlaşmalara dayanarak Musul ve Kerkük’te siyasi ve askeri hakimiyet geliştirmeye çalıştığını söyleyen Hozat, “Böylece yüzyıllık rüyası olan Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak istiyor. Tüm Başûr’u ve Rojava’yı işgal ederek ilerde uygun bir siyasi konjonktür yakaladığında işgal ettiği tüm bu alanları ilhak etmeyi hedefliyor. Türkiye’nin işgaller ile ulaşmak istediği stratejik hedefi kesinlikle budur; Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmaktır. PKK’yi bu stratejik hedefleri önünde büyük bir engel olarak gördüğünden PKK’nin tasfiye edilmesi kendileri açısından bir beka sorununa dönüşmüş durumdadır. Zira PKK soykırımcı sömürgeci Türk devletinin soykırım, işgal ve ilhak politikaları önünde aşılmaz bir duvar gibi durmaktadır” ifadelerini kullandı.
Başûr Türkiye’ye bağlı bir vilayet haline getirecek
KDP’nin Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma planını desteklediğini dile getiren Hozat, “Bu plan gereği Başûrê Kurdistan’ı Türkiye’nin bir vilayeti haline getirme konusunda anlaşmış görünüyorlar. KDP’nin Türk devletinin Başûrê Kurdistan’da ve Rojava’da Türk işgaline aktif destek vermesi, işgallere meşruiyet zemini yaratma çabası bu gizli anlaşmayla ilgili bir durumdur. Türkiye Başûrê Kürdistan’ı işgal ve ilhak ederek Türkiye’ye bağlı bir vilayet haline getirecek, başına da vali olarak Barzanilerden birini koyacak. Bu konuda anlaştıkları görülüyor” diye konuştu.
KDP tasfiye planı içerisinde aktif yer alıyor
Türkiye’nin KDP desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’nin büyük bir bölümünü işgal ettiğini, askeri üs sayısını iki-üç katına çıkardığını söyleyen Hozat, “Türk ordusu Başûr’daki askeri üslerinden hareket ederek operasyon yapıyor. KDP, TC’ye Başûr’dan saldırı geliştirme imkanı sunuyor. İşgalci ordu Şeladize’den Kurojaro’ya çıkıyor, helikopterleri Başûr’daki üslerden kalkıyor. KDP işgalci orduya her türlü istihbarat, lojistik, güvenlik, barınma ve ulaşım imkanı sağlıyor ve bu biçimde doğrudan savaşın içinde yer alıyor. Bazı kritik yerlerde Türk askerinin peşmerge kıyafetleriyle hareket ettiği de söyleniyor. Dolayısıyla KDP’nin, PKK’nin tasfiye planı içerisinde aktif biçimde yer aldığı görülüyor” dedi.
Kirli anlaşmaları gizlemek istiyorlar
Federe Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani’nin İngiltere ziyaretine dair Hozat şunları kaydetti: “Mesrur Barzani’nin Erdoğan ile görüşmesinden hemen sonra İngiltere’de görüşmelerde bulunması dikkat çekicidir. Anlaşılan Erdoğan ile yaptığı anlaşmalara dair İngiltere’nin ve Avrupa’nın desteğini almak istiyor. Öte yandan bu görüşme İngiltere’nin de bu savaştaki rolünü ortaya koyuyor. Mesrur’un Konfederasyon açıklamalarını Türk devleti ile yaptığı kirli anlaşmaları ve Türk devletinin soykırım saldırılarına ortaklığını gizleme çabası olarak da değerlendirmek gerekir. KDP, Türk devletinin soykırım saldırıları içinde yer alıyor. Mesrur Barzani işgal saldırılarını planlamak üzere Erdoğan ile görüştü. Gerçek buyken Mesrur, Türk devleti ile yaptığı kirli anlaşmaları gizlemek ve Kürtleri aldatmak için ‘Irak devletlere bölünmüş birden çok devletin Konfederasyonu olabilir’ diyerek hakikati gizleyip farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Ayrıca bu açıklamayı Başûr’u Irak’tan tamamen kopararak Türkiye’nin resmi bir vilayeti haline getirme çabasının dışavurumu olarak da okumak gerekir.”
KDP’nin bir Kürt davası yok
KDP’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ni Türkiye’nin vilayeti yapma noktasında AKP ile ortak çalıştığını belirten Hozat, “Mesrur Barzani’nin konfederasyondan kastı Irak’ın küçük devletler biçiminde bölünerek devletçikler konfederasyonu biçiminde yeni bir siyasi biçim kazanması ve Başûr devletçiğinin de Türkiye’ye bağlanmasıdır. Barzani, Başûrê Kurdistan’ı Irak sınırları içinde düşünerek bunu söylemiyor, Başûr’u Irak’tan tamamen koparıp Türkiye’ye bağlamak için söylüyor. Zaten mevcut gidişat tamamen buna doğrudur. Bu haliyle bile Başûr Türkiye’nin bir vilayeti gibidir. Türkiye Başûr üzerinde siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri hakimiyetini çok büyük ölçüde kurmuş durumdadır. KDP’nin bir Kürt davası yoktur. KDP’nin davası Kürdistan’ın kaynaklarını soykırımcı sömürgeci Türk devletine pazarlayarak zenginliğine zenginlik katmaktır. Öyle ki Barzani ailesinin ABD, Avrupa, Türkiye ve Körfez ülkelerindeki mal varlıklarıyla dünyanın sayılı zenginleriyle yarıştıkları görülüyor” diye konuştu.
Muhalif partilere görev düşüyor
Türkiye’nin giremediği bölgelere KDP’nin Zêrewanî, Gulan güçleri ile Roj çetelerinin sürüldüğünü aktaran Hozat, şunları söyledi: “Gerilla alanlarını kuşatıyor, yollarını kesiyor, Türk devletine istihbarat vererek gerilla gruplarını vurdurtuyor. Dağların zirvelerini işgalci ordu tutuyor, yamaçları, vadileri ve yolları ise KDP tutmaya ve yerleşmeye çalışıyor. Türk ordusu ile birlikte gerillayı tasfiye ederek Başûr’u işgal etmesine ön ayak oluyor. KDP savaşın içinde olduğu için yaptığımız çağrılara doğal olarak olumlu cevap vermiyor. PKK’nin tasfiye konseptine dahil olmuş ve Kürdistan’ı işgal saldırılarında aktif rol oynayan bir KDP gerçeği var. İşgalin nedeni soykırımcı politikalar, destekçisi ise işbirlikçilik ve ihanettir. Başûr’da KDP işbirlikçiliği ve ihaneti ulusal birliğin önünde engel ve tehlike oluşturuyor. KDP, Başûr’un demokratikleşmesini sürekli bir biçimde engelliyor, ortaya çıkan her adımı zehirliyor. Türk egemen sınıfını taklit ederek baskı ve zulmü iktidarının vazgeçilmez unsuru, Türk kültürünü Başûr’da yayarak Kürdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getiriyor. KDP’nin demokrasi karşıtı tutumu YNK, Goran ve diğer tüm partilerin de demokratikleşme yönünde adım atmasını önlüyor. Onları kendi anti demokratik politikalarını uygulamaya zorluyor. KDP’nin uyguladığı baskı altında demokratik değerleri güçlü savunamamak ve demokratik siyaseti hakim kılamamak bu partilerin de en büyük eksikliğidir. Oysa YNK başta olmak üzere diğer muhalif partiler güçlü bir demokrasi mücadelesi yürütebilseler, işbirlikçi KDP’nin politikaları etkisiz kalır. Ne Başûr Türk devlet işgaline uğrar ve ne de toplum özgürlük, demokrasi, adalet ve yoksulluk sorunu yaşar.”
Halkın direnişine öncülük yapılmalı
Federe Kürdistan Bölgesi halkının saldırılara karşı öfkeli olduğunu dile getiren Hozat, “Halkın işgale karşı öfkesi çok büyüktür. Soykırım savaşında aktif rol üstlenen işbirlikçi ihanetçi KDP’ye öfke de çok büyüktür. Başûr’da halkın yanı sıra siyasi partilerden, çok sayıda siyasetçi, sanatçı ve aydın çevrelerden, sivil kurumlardan tepkiler, protestolar gelişti. Sol ittifak öncülüğünde Hewlêr’de etkili bir protesto eylemi yapıldı. Halk Süleymaniye, Raperin, Çemçemal ve Xaneqin alanlarında işgale ve işbirlikçiliğe karşı öfkesini ortaya koydu. YNK, Goran ve Tevger başta olmak üzere birçok siyasi parti işgal ve işbirlikçilik karşıtı açıklamalarda bulundu. Bütün bu tutumlar çok değerlidir. Kuşkusuz çeşitli protesto eylemleri ve açıklamalarla işgalin önüne geçilemez. İşgale ve işbirlikçiliğe karşı büyük bir öfke içinde olan halkımızın topyekûn ayağa kalkması gerekiyor. Siyasi partiler, kurum ve inisiyatifler halkın bir bütün ayağa kalkışına öncülük edebilmelidir. İşgale ve işbirlikçiliğe karşı olan her parti hitap ettiği ve etkilediği toplumsal kesimleri hareket geçirir, ayağa kaldırırsa Başûr halkımız 7’den 70’e ayağa kalkar. KDP’nin zulmü ve baskısı altında sesini çıkaramayan herkes bu direnişe katılacaktır. YNK, Goran, Komünist, Zahmetkeşan, İslami partiler tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyadır. Her bir parti halkın önemli bir kesimini etkiliyor. O halde Kürt halkının özgürlüğü için soykırımcı sömürgeci Türk devletine ve işbirlikçisi KDP’ye karşı en güçlü tutumu ortaya koyarak halkın direnişine öncülük yapmalılar. Tarih herkesten böyle bir sorumluluk bekliyor” dedi.
Cennet ülke Kürdistan çölleşiyor
KDP desteği olmadan Türkiye’nin saldırıları sürdüremeyeceğini vurgulayan Hozat, şunları ifade etti: “Bu saldırılar KDP’nin talebi ve katılımıyla oluyor. KDP soykırım işgal saldırılarında gönüllü olarak yer alıyor. KDP’nin de dahil olduğu soykırım ve işgal saldırılarında yüzlerce köy boşaltıldı. Halk cennet gibi köylerini işgalcilere terk ederek, perişan bir yaşama mahkum edildi. KDP, Kürdistan’ın tüm kırsal alanlarını faşist soykırımcı Türk devletinin işgaline bıraktı. Kırsalı çökertti. Doğasını talan ettirdi, ağaçlarını kestirdi, canlılarını kimyasallarla zehirletti. KDP’nin daveti ve verdiği istihbaratlar üzerine her gün havadan yağan onlarca bomba, Kürdistan’ın dağını, taşını, ağacını, çimenini, suyunu zehirliyor, cennet ülke Kürdistan çölleşiyor. Tüm bu vahşeti KDP Kürdistan’a yaşatıyor. İşbirlikçilik ve hainlik yaparak Kürt düşmanı soykırımcı faşist Türk devletini Kürtlere, doğasına saldırtıyor, Kürtlerin özgür geleceğini aile krallığı adına yok ediyor.
Kürdistan’ın gazını ve petrolünü satıyor
KDP, Türk devletiyle 50 yıllık petrol ve gaz anlaşmaları yapmış. Kürdistan’ın gazını ve petrolünü Türkiye’ye satarak kazandığı parayla Türkiye’de, ABD’de ve daha birçok ülkede milyar dolarlar değerinde mallar-mülkler satın alıyor. Dünyanın sayılı bankalarına hazineler yatırıyor. Halk ise perişan durumda. Tarım ve ziraat çökmüş. Üretim alanları yok edilmiş. Yıllardır memurlar beş kuruş maaş alamıyor. Öğrenciler sefalet içinde. İşsizlik, yoksulluk, açlık hat safhada. Kadına karşı şiddet dehşet düzeye ulaşmış. Halk Türkiye’nin artıklarından, çöplüğünden beslenen zavallı bir duruma getirilmiş. Kürdistan Türkiye’nin ucuz mal pazarına, çöplüğüne dönüştürülmüş. Halk evine bir lokma ekmek götüremezken, öğretmenler yıllardır maaş alamazken, umutsuzluk içindeki gençler Kürdistan’ı terk ederken, KDP elitleri ceplerini, kasalarını doldurmakla, şatafatlı köşkler ve saraylar almakla-yapmakla meşgul!
KDP’nin bu gerçeğini topluma anlatan çok sayıda aydın, siyasetçi, gazeteci de zindanlardadır. KDP kirli gerçeğini halktan gizlemek için tüm muhalif sesleri susturuyor; aynen AKP-MHP faşizminin Türkiye’de yaptığı gibi aykırı herkesi zindanlara dolduruyor. Ciddi tehlike gördüklerini ise komplolarla ortadan kaldırıyor.”
NATO üsleri
İran’ın Hewlêr’e yönelik saldırılarına değinen Hozat, “Türkiye bölgede Neo-Osmanlıcı hegemonik bir politika yürütüyor. Osmanlı hakimiyetindeki tüm coğrafyalarda etkili olmaya çalışıyor. Ayrıca Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmayı, Musul ve Kerkük’ü almayı temel bir strateji olarak belirlemiş durumda. İşbirlikçi KDP’nin desteği ile bu hedeflerini gerçekleştirmek istiyor. Türkiye’nin bu stratejisi ve politikası bölgede hegemonik mücadele yürüten İran açısından tabii ki rahatsız edici bir durumdur. Zira tarih boyunca İran ile Türkiye arasında bölgesel hegemonik bir mücadele sürekli yaşanmıştır. İşbirlikçi KDP desteğiyle NATO ülkesi Türkiye’nin bölgeye yayılmasını İran’ın kendi çıkarına görmesi mümkün değildir. Anlaşılan KDP’nin Bağdat politikası da İran’ı rahatsız etmekte, kendi çıkarına zarar verdiğini düşünmektedir. KDP yıllardır ABD ve Türkiye desteğiyle Şiileri bölme politikası yürütüyor. Şiileri bölerek İran’a karşı çıkarmaya çalışıyor. KDP bunu yaparken, ABD ve Türkiye’yi Başûrê Kurdistan’da tam bir hakim güç haline getiriyor. Biliyorsunuz, KDP’nin ısrarlı talepleri sonucu ABD, Irak’tan çektiği askeri güçlerini Başûrê Kürdistan’da konuşlandırdı. ABD, Başûrê Kürdistan’da askeri varlığını çok arttırdı ve tahkim etti. Aynı biçimde KDP NATO ülkesi faşist Türk devletini de Başûr’da etkili bir güç haline getirdi. Şu anda Türkiye’nin Başûr’da elliye yakın askeri üssü var. Bunlar aynı zamanda NATO üsleridir. Her yerde MİT, CIA, MOSSAD örgütlü ve Parastin ile ortak çalışıyor. Tüm bu gelişmeleri İran kendi açısından olumsuz görebilir. Hewler’e yapılan füze saldırılarının bu gelişmelerle doğrudan ilişkisinin olduğu söylenebilir” şeklinde konuştu.
ABD’nin İran’a ambargosu
İran’ın ABD, Türkiye ve İsrail’i KDP desteğiyle Irak’ta güçlenmesini çıkarlarına tehdit olarak algıladığına dikkat çeken Hozat şunları ekledi: “ABD, kendi çıkarları ve İsrail’in bölgedeki güvenliği açısından İran’ın zayıflamasını, İran İslam rejiminin değişmesini ve İran’ın küresel sermayeye entegre olmasını çok önemsediği bir gerçektir. Bunu sağlamak için ABD’nin yıllardır İran’a siyasi ve ekonomik ambargo uyguladığını biliyoruz. Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesi İran’a ABD ve İsrail’in neler yapacağının çarpıcı bir mesajıydı. Hewler’e yapılan füze saldırıları da İran’ın ABD, İsrail, Türkiye ve KDP’ye mesajı olarak okunabilir.”
HABER MERKEZİ