Rojava’ya geçmek isterken KDP’nin sınırdışı ettiği Hollandalı Gazeteci-Yazar Frederike Geerdink, KDP’nin kendisine Türkçe müzik dinleterek bir mesaj vermek istediğini söyledi
Hollandalı gazeteci-yazar Frederike Geerdink, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Hewler kentinden Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçmek isterken KDP tarafından gözaltına alınarak, sınır dışı edildi. Geerdink, 13 Temmuz gecesi Twitter’dan sınır dışı edilmek üzere Hewlêr Havalimanı’na götürüldüğünü duyurarak, “Irak Kürdistan’ı bölgesinden sınır dışı edildim” diye yazdı. Daha önce Türkiye’de de aynı uygulamaya maruz kalan Geerdink, sınır dışı edilmesi sırasında yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Gözde Çağrı Özköse’ye anlattı.
‘İki kişi beni durdurdu’
Rojava’ya geçerken KDP bölgesinde sorun yaşayabileceğini düşündüğü için Süleymaniye’den geçmeye çalıştığını anlatan Geerdink, sınırdan geçiş yapılmadan önce gidileceğinin haber verilmesi, basın kartı ve çalışılan kurumdan bir mektubun ibraz edildiğini belirtti. İşlemlerini yaptığını ve sabah saatlerinde sınıra ulaştığını anlatan Geerdink, “Orada çalışan kadın bana gerekli izni verip, onaylayacaktı. Belgelerime baktığında bir sorun olmadığını, geçebileceğimi söyledi. Böylece prosedür başlamış oldu. Gerekli pul ve imzaları almak için iki saat kadar sıra beklemeniz gerekiyor, ondan sonra geçiş yapabiliyorsunuz. Burada sizi sınırdan geçirecek otobüs şoförüne vermeniz gereken küçücük bir kâğıt var. Tam o kâğıdı vermek üzerelerdi ki iki kişi gelip beni durdurdu” dedi.
‘Çıkmamı engellediler’
Neler olduğunu anlamaya çalıştığı sırada kendisine oturma izni olup olmadığının sorulduğunu dile getiren Geerdink, birkaç gün önce Süleymaniye’ye geldiğini ve vizesini gösterdiğini aktardı. Vizesinin dikkate alınmadığını kaydeden Geerdink, “Bana Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin tek bir bölge olduğunu, izinlerin tek bir yerden alınabileceğini söylediler. Bu elbette ki doğru değil ama öyle söylediler. Gazetecilerin geçiş prosedürlerinin yapıldığı ilk ofise beni geri gönderdiler. O zaman bir şeylerin yolunda gitmiyor olduğunu anladım. Valizimi sürükleyerek, söyledikleri ofise gittim fakat burada internet çekmiyordu. Sınırın ötesinde bana rehberlik ve çevirmenlik yapacak olacak olan arkadaşı aramak istedim ama internetin çektiği diğer ofise gitmeme izin verilmedi. Hollanda Büyükelçiliği’ni de aramak istedim, çünkü artık bir şeylerin ters gittiğinden emindim. Bunu orada çalışan kadına söyledim. Birilerine telefon açtı ve sonra bana odadan çıkamayacağımı söyledi” diye belirtti.
Aktarmalı göndermeye çalıştılar’
Yaşananlar ardından gözaltına alındığını fark ettiğini söyleyen Geerdink, akabinde polis üniforması giyen iki KDP yetkilisinin kendisini arabaya götürdüğünü ve havaalanına götürüleceğinin kendisine söylendiğini belirtti. Havaalanına gittiklerinde KDP yetkililerinin Hollanda için kendisine bilet alması gerektiğini söylediğini de dile getiren Geerdink, “Onlara, ‘beni kovuyorsanız, biletimi almayacağım’ dedim. Beni yine bir odaya koyup iki saat kadar tek başıma beklettiler. Sonra gecenin geç saatlerinde konsolos geldi. Bana nasıl davrandıklarını sordu. Kötü muamele görmediğimi söyledim. Burası Kürdistan, seni kovabilirler ama bunu kibarca yapıyorlar dedim. Bana, THY ile İstanbul aktarmalı gitmekle ilgili bir sorunum olup olmadığını sordular. Benim bir sorunum olmadığını ama THY’nin benimle ilgili sorunu olabileceğini söyledim. Çünkü Türkiye’de de başka sorunlarla karşılaşabilirdim ve bunu da zaten çok iyi biliyorlardı. Ama Hollanda konsolosu da o sırada hala yanımda olduğu için beni Türkiye aktarmalı gönderme fikrinden hızlıca vazgeçtiler” diye konuştu.
Araçta Türkçe dinlettiler
Havaalanına götürülürken aralarında Kürtçe konuşan KDP’li polislerin kendisine Türkçe müzik dinlettiğini de sözlerine ekleyen Geerdink, “Onlara ‘Şu anda Kürdistan’dayız, neden Türkçe müzik çalıyorsunuz’ diye sordum. Kendi aralarında da Türkçe değil Kürtçe konuşuyorlardı. Araçta Türkçe müzik çalarak bana bir mesaj vermek istediler. İçinde bulunduğum durumun nedenini ben zaten biliyordum. Bu daha önce de olmuştu. 2015 yılında gözaltına alındığımda beni bir zırhlı araçla Hakkari’den Yüksekova’ya götürüyorlardı. Araç içinde silahlı jandarmalar da vardı. O zaman da çok yüksek sesle, son derece agresif ve faşist bir Türk marşı çalıyorlardı. Bunu beni korkutmak için yaptıklarını biliyorum. Ama sonuç olarak Rojava’ya tekrar gitmeyi çok istiyordum. Erbil’den kovulmaktan ziyade Rojava’ya gidemediğime üzüldüm” ifadelerini kullandı.
Haberimin başlığı: ‘Türkiye Kobanê’yi istiyor’ olacaktı
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rojava’ya yönelik saldırı açıklaması nedeniyle oraya gitmek istediğini ve saldırılara dair haber yapmayı hedeflediğini dile getiren gazeteci Geerdink, şöyle devam etti: “Erdoğan, Tel Rıfat ve Minbic’e saldırı hazırlığı içinde olduklarını ifade etti. Bunun arkasından Kobanê’ye saldıracağını öngörmek için dahi olmak gerekmiyor. Zaten hali hazırda bir parçasında konumlanmış vaziyetteler. Çünkü Türkiye Minbic ve Tel Rıfat’ı aldığında Kobanê tamamen izole edilmiş olacak. SDG buraya asker göndermekte güçlük çekecek ve Kobanê’de halk kendini savunmak zorunda kalacak. Planım Kobanê’de bir süre kalarak halkı gözlemlemekti. Türkiye’nin saldırı tehdidi altında nasıl bir yaşam sürüyorlar, nasıl DAİŞ tarafından yıkılmış bir şehri bu tehdit altında tekrar inşa ediyorlar ve bu olası saldırıya nasıl hazırlanıyorlar. Bu açıdan bir yazı yazacaktım. Kobanê’de DAİŞ’in yenilmesi Erdoğan’ın en büyük travmalarından biri. Yazacağım haberin başlığı ‘Türkiye Kobanê’yi istiyor’ olacaktı. 2014-2015 yıllarında da oradaydım ve oraya tekrar gitmeyi ve bu yazıyı yazmayı çok istiyordum. Gidemediğim için çok üzgünüm.”
KDP ortaklığının yazılmasını istemedi
Sınır dışı edilmesinin AKP-KDP ortaklığından bağımsız olmadığına da dikkat çeken Geerdink, şunları söyledi: “Barzani ne yapması gerektiğini, Erdoğan’ı nasıl memnun edebileceğini çok iyi biliyor. Tam bir ortaklık içindeler ve beni ‘Persona Non Grata (istenmeyen kişi)’ listesine alıp, oradan bu konuda İngilizce dilinde bir haber çıkmasını Erdoğan’ın istemeyeceğini çok iyi biliyor. Oradayken Hollanda Konsolosu’na KDP yetkilileri ‘Fredericke isterse buraya turist olarak gelebilir, ama gazeteci olarak girişine izin verilmeyecek’ demişler. Ben bir gazeteciyim. Bu bir düğmeye basıp kapatabileceğiniz bir şey değil. İstiyorlar ki insanlar Kürdistan’a gelsin, dağlarda trekking yapsın, dağları arkasına alıp selfieler çekip ‘Kürdistan’ın harika dağları’ hashtag’iyle paylaşsınlar. Türkiye ile olan ortaklıklarına dair haberler çıkmasını istemiyorlar. Türkiye’nin kendi halklarını nasıl öldürdüğünün, kendi köylerini nasıl bombaladığının yazılmasını istemiyorlar. O yüzden turist olarak gelebilirmişim. Ben turist değilim. Ben gazeteciyim.”
Ölene kadar yazmaya devam edeceğim
Gazetecilik faaliyetinin engellenmesine de dair de Geerdink, “Beni Türkiye’de gözaltına alıp propaganda ile suçladıklarında da aynı şeyi söylemiştim; Benim kim olduğuma benim yerime karar veremezsiniz. Bana ‘gazeteci olma turist ol’ diyemezsiniz. Bana ‘gazeteci değilsin propaganda yapıyorsun’ diyemezsiniz. Ben ne turistim ne de propagandacı. Ben hayatımı gazetecilik etik kodlarına göre yaşıyorum. Gazetecilik sadece bir meslek değildir, bir yaşam tarzıdır. Bir kimliktir. Benim kimliğim gazetecilik ve kimse bunu değiştiremez. Gerçekleri yazmaya devam edeceğim. Ölene kadar yazacağım ve onlar kazanamayacaklar. Ve ben de kalemimle buna katkı sunacağım” dedi.
Kürtlerden çok şey öğrendim
Geerdink, 10 yıl boyunca Diyarbakır’da Kürt gazetecilerle birlikte çalıştığını belirterek, “Kürt gazetecilerden çok şey öğrendim. Onlardan gazeteciliğin ne olduğunu, nasıl yapılacağını öğrendim. Onlarla çalışmak, gazeteciliğe onların gözlerinden bakmayı öğrenmek benim için çok kıymetliydi. Bana öğrettiklerini yaymaya, onların ruhuyla çalışmaya devam edeceğim” diye belirtti. Geerdink, 16 Haziran’da tutuklanan 16 Kürt gazeteciye dair de bir sonraki makalesinde yer vereceğini belirterek, tutuklu gazetecilerle dayanışma içerisinde olduğunu kaydetti.
HABER MERKEZİ