Ahmet Tulgar
Şeyda Taluk, bir iletişim uzmanı ve siyasal danışman. Onu tanıdığımda Yeni Demokrasi Hareketi’nin basın ve halkla ilişkilerini yapıyordu. Türkiye’de iletişim okuduktan sonra yüksek lisansını Fransa’da yapan Taluk, her zaman dünyanın farklı ülkelerinde edindiği deneyimleri Türkiye’nin özgünlüğü ile ilişkilendirerek çalışıyor. Birçok uluslararası sivil toplum örgütüne de danışmanlık hizmeti veren, bir yandan da akademisyenliğini sürdüren Şeyda Taluk’un, kısa bir süre önce ‘Seçim Nasıl Kazanılır?’ adlı, içinde 101 tavsiye barındıran bir kitabı yayımlandı. Taluk’la genel olarak sandık demokrasisini ve önümüzdeki ay yapılacak yerel seçimleri konuştuk:
Türkiye gibi ele avuca sığdırmakta zorlanılan, özgün bir coğrafyada da seçim kazanmanın etkili formülleri var mıdır?
Öncelikle dünyanın tek ele avuca sığmayan coğrafyası Türkiye değil. Birçok zorlu yerlerde seçimler yapılıyor. Kitap’ta (“Seçim Nasıl Kazanılır?” adlı yeni yayımlanan kitabını kast ediyor. AT) İran, Tunus, Hindistan gibi ülkelerdeki kampanyalardan da söz ediyorum. Eğitimlerime katılanlar, öğrencilerim çok iyi bilirler, ben formüllerden pek hoşlanmam. Zira herkesin kendi oyunu, paradigması farklı. Daha çok büyük resmi görmelerini, anlamalarını sağlamak buna göre bir matematik, yol haritası çıkarmaları için uğraşırım. O nedenle ilk olarak amaç ve hedefin önemine dikkat çekmeyi tercih ederim. Bakıldığında çok kolay bir şey gibi görünse de, başarısızlıkların büyük bir bölümünün arkasında ne istediğini gerçekten bilmemek, ortaya ortak bir amaç koyamamak, hedefini doğru bir biçimde kelimelere dökememek ilk sırada yer alır. “Ben başkan olmak istiyorum” demek kolaydır ancak yetmez. Ardından tabii ki strateji geliyor. Kervan yolda düzülür mantığıyla hiçbir şey olmaz. Evet bazan bazılarının şans dediği şey aynen piyango vurması gibi sizi yakalayabilir. Bu da ne sürdürülebilirdir ne de toplumsal bir gerçeği yansıtır. Kararlı, çalışkan, sabırlı olmak ise olmazsa olmaz başka bir kuraldır. Kitapta sözünü ettiğim 101 Tavsiye aslında 4 ana başlıkla özetlenebilir. Strateji, Liderlik, İletişim ve Toplulukları Harekete Geçirme Gücü.
Toplum, seçimleri sahiden kendi kaderi ile ilgili bir şey olarak mı algılar, yoksa bir çeşit oyun ya da sportif turnuva gibi mi? Daha doğrusu, ne kadarını ciddiye alır, ne kadarı ile eğlenir?
Türkiye’de seçimler üzerine yapılan bir akademik araştırmaya göre, seçmenin siyasal partilerce yapılan seçim kampanyası çalışmalarına karşı genel olarak ilgili olduğu görülüyor. Toplumdaki demokratik mekanizmaların çalışması bakımından seçmenleri ile sürekli iletişim halinde olan siyasi partiler ipi göğüslüyor. Seçmenler, güncel sorunlarını diğer zamanlardan daha çok seçim dönemlerinde, siyasal partilerle paylaşmak istiyor ve yönetime katılmak için çaba gösteriyor. Bazıları da tek oyunun hiçbir işe yaramayacağını düşünerek sandık başına gitmemeyi tercih ediyor.
Türkiye, siyasal katılımın çok yüksek olduğu ülkelerden biri. Batı demokrasisinde böyle bir oran neredeyse yok. Kendi kaderinden daha çok gündelik yaşamıyla ilgili seçmen. Türkiye seçmeni büyük ölçüde, “cezalandırma ya da ödüllendirme” duygusuyla hareket etmektedir. Ekonomik krizler de burada cezalandırma duygusunu en fazla tetikleyen toplumsal olaylar. Çok partili dönemden bu yana seçmen davranışları dikkatli izlenirse, Türkiye seçmeninin her seferinde kendisine kulak tıkayanları cezalandırdığına tanık oluruz.
Şu anda siyaset alanına baktığınızda en doğru kampanyaya en yakın olan parti hangisi?
Şu anda ciddi bir kaos var. O nedenle bu soruya cevap vermesem olur mu? Ya da bana göre yok. Doğru kampanya, seçimi kazanan kampanyadır. Seçimi kazanmanın da temel anahtarı taban mobilizasyonudur. Ak Parti, bunu son 17 yıldır başarıyla yapıyor ancak bu seçimlerde, sandığa gitmeyen seçmen sayısında artış bekliyorum. Bir de gençlere hitap eden bir kampanya hâlâ yok. Bu seçimin belirleyicilerinden biri de genç seçmen olacak.
En öncelikli beş tavsiyeniz nedir seçilmek için?
1. Size Zaferi Getirecek Oy Sayısını Belirleyin / Amacınızı İyi Tanımlayın
2. İyice Düşünülmüş Bir Stratejiye İhtiyacınız Var.
3. Öncelikli Hedef Kitlenizi Belirleyin (Herkese ulaşamazsınız).
4. Seçimi İdeoloji Değil Lider Kazanır.
5. Şeyh Uçmaz Müritleri Uçurur.
Partilerin birer artı ve birer eksisini tek tek söyleyebilir misiniz?
Siyasi partiler hakkında yorum yapmamayı tercih ederim. Bu alanda çalışan bir eğitimci ve yazarım. Durum ve şartların iyileşmesi için kendimi bildim bileli bir mücadele veriyorum. Saha kenarından yapılan, alışıla gelmiş ana akım televizyon yarışmalarında yer alan jüri üyeleri gibi yüksek tonla eleştiri, yorum, yaşam görüşüme, anlayışıma fazlasıyla aykırı. Ancak büyük resimle ilgili düşüncemi söyleyebilirim. Partilerin puanları ise seçimlerde belli olacak, buna halk karar verecek.
Türkiye’deki seçimleri sizin tavsiyelerinizin doğrudan etkiyeceği kadar adilane buluyor musunuz?
Elbette buluyorum ama seçim kampanyaları her şeyin cevabı değil bunu da eklemek isterim. Sandık güvenliği meselesi dünyanın her yerinde var. Kitabı okurken okuyucunun aklından oy hırsızlığı, sahte haber gibi etik olmayan birçok uygulama ile ilgili sorular geçeceğini de biliyorum. Kitabın bazı bölümlerinde bunlara cevap vermeye çalıştım ama tepkisel olmaktan çok çalışmayı, proaktif olmayı öneren, bunun için hareket planı sunan referanslar dizisi paylaşmayı daha çok önemsedim. Başarısızlıklarımıza, bahane bulmak kolay, önemli olan başarıyı hayata geçirmek ve kazanmak. Umarım söylemek istediklerim hedefine ulaşır. Bunun için de mücadele ediyorum. Sorunları tartışmaktan çok çözmeye çalışan bir kafa yapısına geçmemiz gerek acilen. Tabii ilkesel bir meseleyi de göz ardı etmiyorum. Ben sandığa ve gücüne inanıyorum. Ayrıca bu kitapta verdiğim tavsiyeler, benim kişisel görüşlerim değil. Dünya çapında ve Türkiye’de başarılı olmuş seçim kampanyalarını inceleyen ve bunlardan 101 tavsiye çıkaran, bir seçimin kazanılması için neler yapılması gerektiğini ortaya koyan “seçim-iletişimi” kitabı hazırladım.
Medyanın özellikle HDP’ye karşı tutumu ve genel olarak medya, seçim sonuçlarını ne kadar etkiliyor?
Şimdi bir medya kuruluşuna verdiğim demeçte bunu söylemem sizi rahatsız edebilir ama seçmen davranışını açık ara etkileyen yöntem, yüz yüze iletişim. Zaten kitapta da bundan bolca söz ettim. Unutmayın, 2002’de Ak Parti, seçimi kazandığı sırada, tüm medya karşısındaydı. Ancak aklı ve ve vicdanı hür bir insan olarak kendi kişisel düşüncemi söyleyebilirim. Ana akım medyanın taraflı davranışı, yasal bir düzlemde mücadele eden siyasi bir partiyi (HDP’yi kast ediyor. AT) görmezden gelmesi etik bir tavır değil, mesleğin nesnel olma kriterinden uzak. Zaten Doğu toplumlarının da en büyük sorunu bu, her şey kişisel. Olaylara, sorunlara, nesnel bir bakış açısı, neden sonuç ilişkisi hep göz ardı ediliyor.
Parti program ve projeleri mi, kişisel karizma mı, siyasi saflaşma mı, desem, bu seçimlerde hangisi etkili olur?
1991 Seçimleri’nde Mesut Yılmaz’ın liderliğindeki ANAP, ünlü Fransız reklamcı Jacgues Séguéla ile çalıştı. ANAP ile yaklaşık 8 saat süren bir görüşme gerçekleştiren Séguéla’nın talep ettiği ücret önce çok yüksek bulundu, görüşmeler sonunda Mesut Yılmaz’a 10 Altın Öğüt sundu:
o Seçimleri ideoloji değil, liderler kazanır.
o Seçimlerde geçmiş için değil, gelecek için oy verilir.
o Oy, umut için verilir, program için değil.
o Seçim, siyasal olmaktan öte, psikolojik bir olaydır.
o Devlet adamı olmak isteyen her siyasetçi kendi efsanesini geliştirmelidir.
o Lider, bağımsız kişiliğini vurgulamalıdır.
o Devlet adamı, ülkesinin yapısını yansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir.
o Lider, ülke içi imajı kadar, dış imajına da önem vermeli, onu geliştirmelidir.
o Seçimi lider kazanır ama yalnız olmadığını da unutmamalıdır. Politika dışı ilişkilerine de önem vermelidir.
o Zamana zaman tanımak gerekir. Lider, orta ve uzun vadeli düşünmeli ve bunları yansıtabilmelidir.
Siz çok uzun yıllardır siyasi kampanyaları takip ediyorsunuz, şimdiye kadar sizi en çok etkileyen kampanya hangisiydi?
CHP ve Bülent Ecevit’in 1977 kampanyasına büyük bir takıntım var. Hatta ikinci kitabımı onun üzerine yapmayı düşünüyorum. Bu konuda yazığım birkaç makale de var. Bir kampanyanın kendini konuşturması, eğlendirmesi değil önemli olan, seçimi kazanması.
Selahattin Demirtaş, siyasi olarak Türkiye toplumu için ne ifade ediyor sizce? Cezaevinde olması ona ilişkin beklentileri ne yönde etkiledi?
Seçim Nasıl Kazanılır?’da Demirtaş’tan da söz ettim doğal olarak. Demirtaş da, doğal ve samimi tavrıyla, HDP seçmeni olmayanların da sempatisini kazanmış bir lider. Özellikle gençlerin ilgi gösterdiği Demirtaş, kendine has mizah duygusuyla da Türkiye siyasetinde önemli bir yere sahip oldu. 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesinde, İhsanoğlu’nun diğer adaylar Erdoğan’ın ve Demirtaş’ın banka hesabına 1000 TL değerindeki sembolik bir destek sunmasına karşı Demirtaş, “Hocam zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim, yalnız öbüründe çok var ondan, hepsini bana yatırabilirsiniz rahat olun” ifadesiyle, Erdoğan’a açıkça “seni başkan yaptırmayacağız,” diyecek kadar cesur ve açık sözlü olmasıyla, HDP’ye soğuk bakan seçmenin bir kısmına da kendini sevdirmeyi başardı. İknanın en önemli ilkelerinden biri de, beğenme, sevgi ilkesidir. İnsanlar kendilerine benzeyen ve kendisi gibi olan insanları severler, güvenirler. Kişisel olarak düşüncem ise, Demirtaş için siyasetin burada bitmediği.
Doku gerçekten tutmalı
Beyoğlu seçmenisiniz. Alper Taş için ne düşünüyor, ne öneriyorsunuz?
Kendisiyle çok ortak tanıdığımız var ve çok iyi şeyler duyuyorum. Hakkında okuduklarım kişisel olarak hoşuma gitse de Beyoğlu’nun demografik yapısına ne kadar uygun emin değilim. Sadece Rizeli olması, ya da İmam Hatip Lisesi’nde okumuş olması, seçmeni kandırmaktan başka bir şey değil. Doku gerçekten tutacak mı? Kaldı ki, hep diyorum, seçimlerde en etkili kriter, taban mobilizasyonu. Öncelikle CHP örgütü, dışarıdan gelen bir aday için gerçekten çalışacak mı? Şöyle bir düz mantığı çok saçma bulduğumu söylemek zorundayım. Beyoğlu seçmeninin çoğunluğu Karadenizli ve muhafazakâr diye ona uyan bir aday bulmak, stratejiden son derece uzak bir hesap. Bunlara rağmen, Taş’a başarılar diliyorum. Zira CHP için Beyoğlu aslında zor olmayan ilçelerden. Hep yanlış matematik nedeniyle kaybettiklerini düşünüyorum.