30 Ekim günü Brezilya’da yapılan seçimlerde Lula yeniden Brezilya’nın devlet başkanı seçildi. Bu seçimle birlikte Latin Amerika’nın en büyük beş ekonomisi olan Brezilya, Meksika, Arjantin, Kolombiya ve Şili sol hükümetler tarafından yönetilmeye başlandı. Zorlu geçen Brezilya seçim sürecinde iki temel gündem vardı: Yoksulluk ve iklim krizinin etkileri.
Dört yıldır aşırı sağcı Bolsonaro’nun yönettiği süreç Brezilya için oldukça yıkıcı bir dönem oldu. Ekonomik krizin, yolsuzluğun dışında Bolsonora yasa dışı ağaç kesiminin sonuçlarını en aza indirmek gibi çevre koruma önlemlerini ortadan kaldırmada etkin bir rol oynadı. Onun gözetiminde, suç örgütleri sadece ağaçları yasa dışı bir şekilde kesmekle kalmadı, aynı zamanda kolluk kuvvetleri ve yerli halk da dahil olmak üzere aktivistleri tehdit etti ve öldürdü. İklim krizinin en büyük etkilerinden biri olan gıda güvensizliği bu dönemde ağırlaştı. Geçtiğimiz aylarda yayımlanan Brezilya Gıda Egemenliği ve Güvenliği Araştırma Ağı’nın raporuna göre, Brezilya’da 33,1 milyon insan gıda güvensizliği yaşıyor, bir başka deyişle günlük olarak yeterince yemek yiyemiyor.
Öte yandan tüm bunlar sadece Brezilya’yı ilgilendirmiyor. Çünkü Brezilya Güney Amerika’nın en büyük ekonomisi, sera gazı üreticisi ve enerji tüketicisi. Zaten tüm dünyadan 16 çocuğun, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamında gerçekleştirdikleri şikayet başvurusunda yer alan beş ülkeden birinin Brezilya olmasının sebebi de buydu. Hatırlarsınız çocuklar Almanya, Fransa, Brezilya, Arjantin ve Türkiye’nin hükümetlerini ve başkanlarını, kaynaklarını iklim değişikliğinin ölümcül ve öngörülebilir sonuçlarını engellemek için kullanmamakla eleştirmişti.
BM bu başvuruyu usul açısından reddetse de başvuru yapan çocukların haklı olduğunu, bu ülkelerin iklim krizini artırıcı eylem ve tutumlarının tüm dünyadaki çocukları etkilediğini söylemişti.
Türkiye’deki iklim aktivistlerinden Atlas Sarrafoğlu’unun Brezilya’daki aktivistlerden Valentina Ruas ile yaptığı bir söyleşiyi okumuştum. Söyleşide on yedi yaşındaki aktivist Ruas birkaç gün önce seçimleri kaybeden Bolsonora’nın aktivistlere yönelik düşmanlığından söz ediyordu. Valentina Ruas Frontline Defenders adlı örgütün raporuna değinerek Brezilya’nın, aktivistlerin en çok öldürüldüğü ülkeler sıralamasında dördüncü sırada yer aldığını ve çevre aktivistlerinin bunların yüzde 40’ını oluşturduğunu söylemişti. Ve bu çevre aktivistlerine yönelik şiddetin hükümet tarafından teşvik edildiğini eklemişti.
2019 yılında 17 yaşındaki Greta Thunberg, Brezilya’nın kuzeydoğusundaki Maranhão eyaletinde Guajajara kabilesinin iki liderinin, yoldan geçen araçtan açılan ateş sonucu öldüğü olaya tepki vermişti. Greta, Brezilya’da yerlilerin, yasa dışı orman kesimine karşı çıktıkları için öldürüldüğünü ve dünyanın bunu görmezden geldiğini yazmıştı.
Bolsonora ise Greta’ya “velet” şeklinde hitap etmiş ve “basının bu veledi fazla ciddiye aldığını” söylemişti.
30 Ekim günü seçimlerinde Lula’nın yeniden seçilmesi bazı “veletlerin” sadece basın tarafından değil milyonlar tarafından da ciddiye alındığını düşündürtüyor.
Evet Lula’nın yükü ağır, Brezilya’da acil olarak yapılması gereken çok fazla şey var. Ama yine de açık ki 30 Ekim günü, sadece Bolsonora’yı yenilgiye uğratan Lula değil tüm gezegen ve çocuklar kazandı.