İzmir İSİG Meclisi, 2019 yılında Türkiye’de en az 1736 işçinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Ayrıca bir önceki yıla göre 300 bin sigortalı işçinin işsizler ordusuna katıldığı ve emekçilerin açlık, yoksulluk, kötü çalışma koşulları gibi nedenlerden intihar ettiği belirtildi
İzmir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, hazırladığı iş cinayetleri raporunu kamuoyu ile paylaştı. İzmir Barosu’nda düzenlenen basın toplantısı öncesi salona “Kaza değil cinayet, çalışırken ölmek istemiyoruz” pankartı asıldı.
İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, Emek Partisi İl Başkanı Emine Uyar’ın da katıldığı toplantıda raporu, İzmir İSİG Meclisi adına Avukat Dilek Güzel paylaştı.
Güzel, sözlerine “Ekonomik kriz bahanesiyle esnek, güvencesiz, kuralsız çalışmanın yaygınlaştığı; çalışma sürelerinin uzadığı, koşullarının daha da kötüleştiği; barınma, yemek, kreş vb. haklarının budandığı; asgari ücretin bırakın insanca bir ücreti açlık sınırının dahi altında kaldığı; bir önceki yıla göre 300 bine yakın sigortalı işçinin işsizler ordusuna katıldığı; açlık, yoksulluk, kötü çalışma koşulları, mobbing vb. nedenlerle emekçilerin intihar ettiği; iş yerlerinde en basit önlemlerin dahi alınmadığı ve devletçe de denetlenmediği için yüzlerce işçinin iş cinayetlerine kurban verildiği, iş göremez duruma düştüğü bir yılı ardımızda bıraktık” diyerek başladı.
‘En çok ölüm inşaat sektöründe’
Bu koşullarda “işçilerin yaşamak için değil, adeta çalışmak için yaşadıklarını” söyleyen Güzel, 2019 yılında Türkiye’de en az 1736 işçi, İzmir’de ise en az 74 işçinin yaşamını yitirdiğini ifade etti.
Güzel, bu 74 işçiden 2’sini kadın, diğer 72’sinin ise erkek olduğunu belirtti. İş cinayetlerinde yaşamını yitirenler arasında 2 çocuk işçi bulunduğunu söyleyen Güzel, hayatını kaybedenler arasında yine 3’ü Suriyeli, 1’i Ukraynalı, 1’i İtalyan olmak üzere 5’i mülteci işçinin yer aldığını kaydetti.
Rapora göre, bu iş cinayetlerinin 18’i inşaat/yol, 10’u tarım/orman, 9’u taşımacılık, 6’sı belediye/genel işler, 5’i metal, 4’ü ticaret/büro/eğitim/sinema, 3’ü gemi/tersane/deniz/liman, 3’ü savunma/güvenlik, 2’si enerji, 2’si gıda/şeker, 2’si konaklama/eğlence, 2’si madencilik, 2’si sağlık/sosyal hizmetler, 1’i tekstil/deri işkolunda gerçekleşti.
Bu sektörlerin dışında 3 iş cinayetinin daha yaşandığını ancak hangi sektörde olduğunun belirlenemediğini dile getiren Güzel, rapordaki iş cinayetlerinin ölüm nedenlerini ise şöyle sıraladı: “18’i düşme, 11’i trafik kazası, 9’u ezilme, 6’sı patlama, 6’sı elektrik çarpması, 5’i kalp krizi, 4’ü intihar, 3’ü göçük, 2’si boğulma, 2’si silahla vurulma, 2’si yıldırım düşmesi, 1’i şiddet, 1’i dövülme, 1’i kanser, 1’i kopmaydı ve 2’sinin ölüm nedeni öğrenilemedi.”
‘En basit önlemler dahi alınmıyor’
İzmir’de yaşanan iş cinayetlerine bakıldığında ise, ölümlerde kentsel dönüşüm projeleri, gökdelenler yani ağırlıklı olarak inşaat sektörü, kayıt dışılık ve örgütsüzlüğün ön plana çıktığını vurgulayan Güzel, “Üstelik düşme, ezilme, kopma, elektrik çarpması vb. gibi bugün Dünya’da ölüm nedeni olarak kabul edilemeyecek en basit önlemlerin alınmasından dahi imtina edildiğini görüyoruz. Kayıt dışı alanda olan iş cinayetlerinin ise maalesef adı yok. Meslek hastalıkları yine tespit edilemiyor, SGK hala istatistik yayınlayamadığı gibi sağlık kuruluşlarında işçinin rapora iş kazası yazdırması neredeyse işverenin insafına kalmış durumda” dedi.
‘Atılan hiçbir adım yok’
6331 Sayılı İSG Yasası yürürlüğe girdiğinden beri aylık ve yıllık iş cinayetleri raporlarını çıkardıklarını hatırlatan Güzel, bu raporlardan yola çıkarak işçi ölümlerini, yaralanmalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için devletin ve sermayenin hiçbir adım atmadığının altını çizdi.
Güzel, çalışma koşullarının kötüleşen işçilere dair alınabilecek en küçük önlemin bile alınmayarak ölümlere davetiye çıkarıldığını kaydetti.
Arabuluculuk işçinin hakkını engelliyor
Av. Güzel, “Sendikasız, örgütsüz işçinin yasadan faydalanma hakkı neredeyse yok gibi. Zorunlu arabuluculuk mekanizmasıyla da hukukun piyasalaştırılması ve işçilerin hakları almasının önüne bir başka set daha çekilmiş durumda. İSİG önlemlerinin alınması, iş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının önlenmesi için örgütlü ve bilinçli bir mücadele gerekiyor” diye konuştu.
Raporda acil olarak alınması gereken talepler ise şöyle sıralandı:
“* Esnek, kuralsız, güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıran tüm mevzuat değişmelidir. Sigortasız, sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı çalışma yasaklanmalı, sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
* İnsanca çalışma koşulları oluşturulmalı, iş yoğunluğu azaltılmalı, mesai saatleri 6 saate düşmelidir.
* İSİG ile ilgili düzenleme ve uygulamalar sektör, çalışan sayısı vb. hiçbir ayrım olmaksızın bütün işyerlerini ve tüm çalışanları kapsamalıdır. Kamu kuruluşlarında ve 50’nin altında çalışanın olduğu az tehlikeli işyerlerinde, uzman ve hekim çalıştırılması uygulaması derhal başlatılmalıdır.
* Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki, 100’den fazla çalışanın bulunduğu sanayi işletmelerinde “tam zamanlı” iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.
* İşçinin hakkını aramasını kolaylaştıran mekanizmalar oluşturulmalı, iş davalarında işçiden yargı masrafı alınmamalı, zorunlu arabuluculuk mekanizması kaldırılmalı, yargılamadaki gecikmeler önlenmeli, işverenlere caydırıcı cezalar verilmelidir.
* İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır.
* İş ve işyerlerinin bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, alt işveren bulunan işyerlerinde tek bir İSİG Kurulu olmalıdır. Karar mekanizmaları demokratikleştirilmelidir.”