Bir sabah uyandığında her taraf baskın yeri, inançlara, kimliklere, kadın özgürlüğüne, yerel yönetimlere, ( belediyeler, STK, mahalle meclisi, halk evleri, işletmeler…) toplumun tüm kazanımlarına el konulmuş. İnsanlık ormanlarla cayır cayır yanmakta, dağlar bombalanmakta, çocuk, yaşlı, hasta demeden yaşam zindana kapatılmakta, insanlığa karşı tecrit had safhada, tüm memleket terörist ilan edilmekte, zalimler zulme soyunmuş insanlık direniş giyinmiş. Bu kızılca kıyametin ortasında kayyum ‘isteyince oluyor’ sloganıyla Amed’de sahneye çıkıyor.
Aklınca bombalanmış kentlerden ‘siftah’ yaparsan hizmet görünür oluyor. İsteyince insanlığa ait tarihi ‘terörist’ yerleri yıkıp, insanlık izlerini silmek hizmet oluyor. İsteyince Kürt, Ermeni, Süryani, Alevi, Êzîdî olan ne varsa, imha edilirse hizmet oluyor. İsteyince; kentlerin tüm cadde ve sokaklarını Recep Tayyip’in fotolarıyla donatırsan en büyük hizmet oluyor. İsteyince doğanın renklerini ‘terörist’ ilan eder, sonra da biri al biri kırmızı diye çarpıştırırsan hizmet oluyor. İsteyince halkın cadde, sokak, parklara verdiği isimler ‘terörist’ ilan edilip, sembolleri dahi imha edilirse hizmet oluyor. İsteyince, mezarlıkları yıkmak hizmet oluyor.
İsteyince ‘terörist kilit taşları’ toplayıp aynı yere iki kat parayla yolsuzluk döşenirse, hırsızlık hizmet oluyor. İsteyince ‘terörist’ ışıklar (sarı yeşil kırmızı) imha edilir, yerine rant elde edilen ışıklar olursa hizmet olur. İsteyince kadına yönelik şiddet yüzde 1400’den daha da fazla artırılır, kadın katliamlarına teşvik edilirse, kadın kurumları terörist ilan edilip, aynı yerde kadın düşmanı siyaset yürütülürse hizmet oluyor.
İsteyince ‘terörist’ Dicle vadisinin ağaçları kökünden kesilip ‘terörist’ Dicle suyu devletler arası tehdit pazarlığı yapılırsa hizmet oluyor. İsteyince belediye emekçilerini, meclis üyelerini, dostlarını, belediye eşbaşkanlarını ihraç edip zindana atarsan, yerine atanmışın sadece kentten geçmesi için kenti halka kapatırsan, vali, kaymakam jöh, pöh binalarını Amed surlarından daha uzun surlarla çevirsen, çevresinden geçen yolları dahi kapatsan hizmet oluyor.
İsteyince tüm mahalle meclislerini, halk evlerini kapatıp yerine halka hakaret edenleri getirirsen hizmet oluyor. İsteyince anadilde eğitimi yasakla, öğrenimi müşterileştir, halk sağlığı sorunu olan savaş yanlısı ol hizmet oluyor. İsteyince, fuhuş ve uyuşturucunun gençler ve kadınları imha etmesini her gün seyredersen hizmet oluyor. İsteyince her saat halkların maddi, manevi değerlerini, var oluşunu red ve inkar edersen hizmet oluyor.
İsteyince herkesin yerine düşünür, belediyeleri kalekollara, odaları da sorgu yeri yaparsan hizmet oluyor. Sonuç olarak: Günün birinde Kürdistani memleketin bir köyünün karakoluna komutan atanır, köyü dolaşır.
Hiçbir evde oturmaz ama her evin kapısından içeri bakıp çıkar. Köy muhtarını çağırır. Muhtara tüm evlerin döşemelerinin sarı, yeşil, kırmızı olduğunu, bu üç rengi görünce çıldırdığını köpürerek anlatır. Muhtara derhal tüm evlerden bu üç rengi imha etmesi emrini verir. Muhtar da köylüleri toplar, askerin ruh halini anlatır.
Köylüler bir süre ister. Sürenin sonunda muhtar çağrılır. Denir ki: biz düşündük taşındık, bu komutanın akli dengesi yerinde değil, yoksa niye doğanın insanlığa armağan ettiği üç rengi görünce çıldırsın? Belki parası yoktur diye aramızda para topladık, en iyisi gidip bir doktorda tedavi görsün günahtır. İsteyince de halklara, kadınlara, inançlara ait olan kazanımlara el koymak hizmet olmadı, olmuyor!
Hiçbir canlının hiçbir canlıya kurban edilmediği bayramları yaşamak dileğiyle…