Yerine kayyum atanan Êlih Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir ile kayyumun su havzasını imara açmasını konuştuk; Kayyum geldiğinden beri Batman’da su sorunu bitmiyor. Bu bir kenti cezalandırmadır
Selman Çiçek
AKP-MHP iktidarının savaş argümanlarından biri olan kayyum atamalarına tepkiler gelmeye devam ederken, kayyum atanan kentlerden biri olan Êlih’i (Batman) yakın merceğe aldık. Yerine kayyum atanan Êlih Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir, kayyumun Êlih’de hem kentin hem de halkın değerlerini gasp ettiğini, bununla yetinmeyip kentin su ihtiyacını karşılayan su havzasını ranta açtığını söyledi.
Kayyum sisteminin sadece Kurdistan belediye yönetimlerine el koyma sistemi olmadığını belirten Demir, kayyum sisteminin Şark Islahat Planı’nın güncelleşmiş hali olduğunu söyledi. Demir, kayyum sisteminin, Anayasa’nın 66. Maddesi’nde yer alan, ‘vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür’ anlayışına karşı HDP’li belediyelerin her kesimini içine alan ve homojen ulus devlet uygulamasını yürürlükten kaldırmasına yönelik bir yaklaşım tarzı nedeniyle Kürt belediyelerine kayyum sistemi adı altında el konulduğunu söyledi.
Kayyumlar insansızlaştırıyor
Bu el koyuş olayının Kurdistan’da barajların, HES’lerin kuruluşundaki amacı neyse kayyum sisteminin atanış sebebinin de aynı olduğuna vurgu yapan Demir, “Nasıl barajlar kurulurken bölge insansızlaştırılıyorsa kayyum sistemi ile bölgelerin yatırım ve istihdamlarının önlenerek bölgenin insansızlaştırılması ile insanların yurtdışına göç etmesini hedefliyor. 87’de Turgut Özal’ın, ‘750 bin insan buralardan göç ettirilirse Kürt sorunu çözülür’ söylemi üzerinden koruculuk sistemi oluşturulup bölge insansızlaştırıldı. Kayyum sistemi de aynı mantıktır” diye konuştu.
Su havzası imara açıldı
Kayyumların en belirgin politikalarından biri olan imar planına dikkat çeken Demir, “Bir şehir planı yapılırken bir şehrin geleceğini planlıyorsun. Oradaki ticari üretim, istihdam ve nüfus yoğunluğunun olabileceği alanları hayal ediyor, kurguluyor ve planlıyorsun. Bunların tümü şehirlerin gelişmesine yönelik bir planlamadır. Ama 6.12.2022 yılında yapılan planlamada tamamen Batman’ın su havzasını hedefe koyan, su havzasını ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdir. Aynı zamanda bu planlama ile Batman havaalanının uçuş güvenliğini de tehlikeye sokuyor. Su havzası imara açıldığı zaman, oradaki su havzasına alternatif olarak neler olabileceği, neler getirebileceği düşünülmeden yapılmıştır. Evet, bir amaç var. Bu alanı imara açma, birilerine rant sağlama ve sağlanan rant karşılığında getirim elde etmeye yönelik bir girişimdir. Ama beraberinde doğabilecek sorunlara yönelik bir hazırlığı yok. En azından su havzasını tehlikeye soktuğunda suyun temin edebileceği muhtemel kaynaklara yönelik bir mali analiz raporu hazırlanması gerekirdi. Ama bu raporlar hazırlanmadı” diye konuştu.
Yönetmenliğe bile aykırı
Su kuyularının yüzde 95’inin Batman Çayı’nın kenarında olduğunu hatırlatan Demir, imara açılan bölgenin Batman Köprüsü’nün (Girbereşk) her iki tarafından yeni havaalanı kavşağına kadar olan bölge olduğunu, buraların kentin su havzası ve tarım alanları olduğunu söyledi. Kendi planlarında bu bölgenin mesire alanı olması gerekirken kayyumun burayı imara açtığını söyleyen Demir, “Su havzalarını koruma yönetmenliğine göre buranın imara açılması yasak” dedi.
Zemin etütü yapılmadı
Bölgede hiçbir zemin etüdü yapılmadığını da söyleyen Demir, “Bölgenin alüvyonlu toprak kalınlığı 50 metredir. Ondan sonra da vasfı farklı bir şeye dönüşüyor. O bölgede bir-iki metrede suya ulaşabiliyoruz. 50 metrenin altında ise su yastığı tarzındadır. Buna rağmen burayı imara açıyorlar. Depreme yönelik tedbirlerini de alarak imara açsan, forej kazıklarını çaksan da zaten maliyetinden kaynaklı orada bina yapamazsın. Zararın karını karşılamayacağından dolayı orası imara açılamaz. O bölgenin risk analizi yapılmadan, getirilecek olan suyun maliyet analiz raporu yapılmadan orası imara açıldı” diye belirtti.
Bilinçli bir kasıt mı var?
Su havzasını imara açarak yeni su alanları temin etmenin maliyetinin 2 ile 2,5 milyardan aşağı olmayacağını söyleyen Demir, “Kayyum sisteminin belediyelerimizi içine soktukları borç batağına baktığımız zamanda gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir şey. Peki, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir durum ortada iken; sen kentin su havzasını neden imara açabiliyorsun? O kentin gelişmesine bilinçli bir kasıt mı var? Bu kenti boşaltmaya, bu kenti insansızlaştırmaya yönelik bir girişimdir. Başka bir tarifi, başka bir izahı yoktur” diye belirtti.
Tarım alanları da imara açılıyor
Bir kent açısından önemli noktalardan birinin de tarımsal alanlar olduğunu söyleyen Demir, “Tarım dışı kullanımı yasaklanmış olan alanları imara açtığın zaman bu kentin geleceğine suikast yapıyorsundur. Dünyada, gıda ve su sorunu temel sorundur. Sen bu iki temel kaynağı hedefine soktuğunda bunun iyi niyetle yorumlanması izah edilemez. Doğal olarak kayyum sisteminin amacı, sadece bir idari yapılanmaya el koyma değildir. Bu sistemli, planlı homojen ulus paradigması doğrultusunda kurgulanmış bir sistemdir. Yapılan imar planlamasında bazı imar kıstasları vardır. Bu imar kıstasları bölgesel planlardır. Çevre düzen planlarıdır. Batman’da yapılan planlamalar tamamen buna aykırıdır. İkincisi, mekânsal yapı yönetmenliği kuralları vardır. Buna da aykırıdır. 2013 yılında çıkarılmış olan su havzalarının koruma yönetmenliğine de aykırıdır. Bütün bu aykırılıklara rağmen böyle bir planlama yapılabiliniyorsa; bu bir şehrin planı değildir. Bunun bir şehrin boşaltılmasına yönelik bir planlama olduğunu görebiliyoruz” diye konuştu.
Halka ucuz su götürecektik
Demir, kayyum gelmeden önce Êlih suyunu en ucuz şekli ile elde edip her eve 10 ton suyu bedava vermek için proje geliştirdiklerini söyledi. Yer tipi 10 MegaWattlık güneş enerji sistemi ve çatı tipi 2 MW’lık güneş enerji sistemi kurmak için DEDAŞ, TEİAŞ ve EPDK’den gerekli olan izin ve yazışmaları yaptıklarını söyleyen Demir, ancak kayyum nedeni ile halka ucuz su götürme hayallerinin sekteye uğradığını söyledi.
Güneş enerji sistemleri hakkında da bilgi veren Demir, “13 MW’lık güneş enerji sistemini kurmuş olsaydık; Batman’ın su çıkarma kurulum gücü 2 MW’tır. Bütün dağıtım ile beraber yaklaşık beş MW bir güç gidiyor. Bizim planladığımız ise, 12 MW bir enerji elde etmekti. Biz ihtiyacımız olan enerjiyi gündüz 3 saatte üretip ihtiyaç fazlası enerjiyi alıp sıfır maliyete getirecektik. Böylesi bir sistemi kurmanın maliyeti yaklaşık 169 milyon liradır. Şu anda onların ifadesine göre 300 milyon enerji tüketimi söz konusudur. Bunun tabi doğru olmadığını biliyoruz. Yaklaşık bir yıllık elektrik tüketim maliyeti ile güneş enerji sistemini kurabilecek iken bunu kurmuyorlar. Bunu kurmamaları Batman’a olabilecek en büyük haksızlıktır. Çünkü şu anda suyun tonunu 4 veya beş liradan satıyorlar. Bu sistem kurulsaydı eğer evlere 1 liradan daha düşük fiyata su verilebilirdi. Kayyum geldiğinden beri Batman’da su sorunu bitmiyor. Batman’ın birçok mahallesinde şu an su verilememektedir. Çünkü kayyum, gerekli olan su ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu bir kenti cezalandırmadır” diye konuştu.
Arıtma tesisini kurmadılar
Batman’da biyolojik arıtma tesisini kurma çalışmasının su kadar önemli olduğuna dikkat çeken Demir, “Gerekli analizleri ve ihalelerini de yaptık. Bu tesis Batman için olmazsa olmazdır. Nasıl su bir yaşam hakkı ise; Batman kanalizasyon suyu da öyledir. Kanalizasyon suyunun yüzde 40’ı arıtabiliniyor. Geri kalan su olduğu gibi Batman Çayı, Dicle Nehri ve Ilısu Barajı’na akıyor. Bu nedenle bu bölgelerde endemik hastalıklar meydana geliyordu. Bu durum hem çevre hem de insan sağlığını tehdit edecek bir düzeydedir. Bunu önleyebilmenin yollarından biri arıtma tesisidir. Kayyum gelmesi ile beraber bu projemizin de askıya alındığını gördük” dedi.
Belediyenin parası dağıtılmış
Kayyumun Êlih’teki diğer tahribatlarına da değinen Demir, İller Bankası’nın, her belediyeye zorunlu olarak para aktardığını ancak, kayyumların bu parayı halka hizmet yerine bakanlıklara bağlı diğer kurumlara harcadığını söyledi. Bu konuda çeşitli örnekler veren Demir, “Batman’da askeriyenin peyzajı Milli Savunma Bakanlığı’na ait, ancak bunu kayyum karşılıyor. Valiliğin, Emniyetin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyaçları belediye tarafından karşılanıyor. Batman Üniversitesi’ne belediye 6,5 milyona yakın bir para ile hizmet binası yaptı. Bu YÖK’ün karşılayacağı bir hizmet iken kayyum karşıladı. Yine, Emniyet Müdürlüğü’ne ek hizmet binası yapılmış. 7 milyon civarındaki bir ücret belediye tarafından karşılanarak yapılmıştır. Belediyeler, eğer borçlu ise başka kurumların işlerini görme ve hibe etme gibi bir durumları olamaz” dedi.
Beş milyar borcu var
Kayyumların bıraktığı borca da değinen Demir, “Bir yıl önce edindiğim bilgilere göre belediyenin borcu 1 milyar 200 bin civarındaydı. Geçenlerde basını ziyaret ettiğimde bana söylenen rakam 5 milyar civarında olduğunu ima ettiler. Ama şeffaf belediyecilik olmadığından dolayı bu rakamlar resmi rakamlar değildir. Kayyumlar rant odaklıdır, şeffaf değildir, hesap sorar durumda değillerdir. Tüm çabalarımıza rağmen belediyenin borcunu açıklamıyorlar. Biz belediyeyi kayyumdan 397 milyon borç ile devir aldık. Kayyum tekrar atanırken borç 280 milyon liraydı. Borçlarına karşılık 11 tane parselimizi satışa çıkardılar. Batman Park diye bir alışveriş merkezimiz vardı. Onu da satışa çıkardılar. TMMOB’un yaptığı analiz raporunda, oranın maliyeti 635 milyon iken kayyum 67 milyon liraya AKP İl Başkanı’na satıyordu. Ancak halkın tepkisinden sonra bundan geri adım attılar. 46 dönümlük bir buğday pazar alanımız var. Orası belediye hizmet alanı iken encümen kararı ile hizmet alanı vasfından çıkarıp özel kullanım alanı yaptılar. Bu da oranın satılacağı anlamına geliyor” diye konuştu.