Kayyum devletin çeteleşmiş aklıdır, hukuktan kopmuş anayasal düzeni alenen tanımayan yasama, yürütme ve yargının tamamen devre dışı bırakılarak talimatlar ile hayata geçirilmesi bu aklın bir ürünüdür
Rubar Amedi
Yüz yıllardır Kurdistan’da devlet siyasal ve askeri otoritesini şiddete ve askeri zora dayandırarak sağlamaya çalışmaktadır. Zorla dayandırılan bu otoritenin en büyük sorunu meşruiyetinin olmayacağıdır. Devlet de Kurdistan’da meşruiyetini yitirmiştir, tüm kurumları zor ile ayakta kalarak yaşamaya devam ediyordur.
Özellikle anayasal zorunluluktan kaynaklanan temel toplumsal haklar uygulanmaya konulduğunda bu meşru olmayan sistemin zorlandığını çok rahat görebiliyoruz. Çünkü en küçük bir anayasal hak bile Kürtlere uygulanmak istenmemektedir. Kürtler anayasal çerçevede partileşerek taleplerini en asgari düzeyde örgütlenerek siyaset yaparak dile getirmeye çalışıyorlar. Bu dile getirdiklerinin toplumda çok büyük bir karşılığı vardır. HEP geleneğinden gelen ve günümüze kadar DEM olarak devam eden partilerinin Kurdistan’da girdikleri gerek yerel gerekse genel seçimlerde milyonlarca oy alıp sürekli birinci parti olarak ortaya çıkmasının nedeni budur, yani toplumda bir karşılığı vardır.
Bu durum sistemi alabildiğince zorlamaktadır. Kendi varlığını milliyetçi değerler üzerine var eden iktidar, savaştan beslenerek ayakta kalmamayı amaçlamıştır. Her demokratik gelişme beslendiği kaynağın tükenmesi anlamına geldiği için en ufak bir demokratik gelişimi bile beka nedeni sayarak engellemeye çalışır.
Aslında beka dedikleri kandan ve baskıdan beslenen bir avuç zümrenin kendi yaşam alanının ve konforunun demokratik gelişim ile tehdit altına girmesidir. Özellikle kayyum sorunu tamamen bir halkın iradesinin inkarı ve rant alanı olarak ele alınmaktadır. On yıldır belediyelere atanan kayyumların pratiklerine baktığımızda bu çok bariz olarak görülmektedir.
Halka hizmet için aktarılan tüm kaynaklar yandaş sermayelere peşkeş çekilerek ve büyük bir rüşvet ağı yaratılarak kullanılmıştır. Kayyum ile yönetilen belediyelerin tümü borç batağı içindedir ve yolsuzluk diz boyu durumdadır. Öyle ki Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’nde kayyumun yaptığı yolsuzluklar o kadar aşikar olmuştur ki üç sefer kendi kayyumlarına kayyum atamak zorunda kaldılar. Halka ait olan belediye taşınmazları katakulliye getirilerek düşük kiralar bedelinde ya 49 yıllığına yandaşlara verildi ya da düşük ücret karşılığında AKP’lilere verildi. On yıl boyunca hizmetten çok zimmete geçirilme esasa alındı.
Kayyum devletin çeteleşmiş aklıdır, hukuktan kopmuş anayasal düzeni alenen tanımayan yasama, yürütme ve yargının tamamen devre dışı bırakılarak talimatlar ile hayata geçirilmesi bu aklın bir ürünüdür. Bu akıl milliyetçilik ve ekonomik rant ile beslenen bir akıldır. Söz konusu Kürtler olunca tamamen azgınlaşarak çok daha hoyratça olabiliyor. Bunun içindir ki on yıldır Kürt halkının iradesi ipotek altına alınıyor. Bunun içindir ki Kürt halkının en insani bir demokratik talebi dahi bastırılarak partileri kapatılıyor, siyasetçileri tutuklanıyor, demokrasinin kırıntısı dahi çok görülüyor. Devlet otoritesini zor ile ayakta tutmaya çalışıyor, bu akıl yüz yıllardır bu şekli ile süregelmiştir. AKP iktidarı ile yeşil sermaye ve rant ilişkileri bu aklı en uç zirveye çıkarmıştır.
Kürtler yıllardır bu akıl ile mücadele içindedir. Bu çeteleşmiş akla karşı ağır bedeller ödemesine rağmen mücadele etmekten asla vazgeçmemiştir. On yıl sonra tekrardan aynı şeyi yapmaya çalışan bu zihniyet, tarihten sonuç çıkarmamıştır. Sorun, belediye sorunu olmaktan çok bir halkın iradesinin alenen gasp edilmesidir. Bunun içindir ki Wan halkı bu adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı günlerce direndi, teslim olmadı ve kendi iradesine sahip çıktı.
Şu an Kürd’ün her şeyine düşman bu zihniyet, Hakkari’ye tekrardan kayyum atayarak Kürt halkının iradesini sınamak istiyor. Oysa Kürtler on yıl önceki Kürt değildir; daha iradeli, daha bilinçli ve daha direngen olmuştur. Wan örneği bunun en somut örneğidir. Hakkari için de diğer yerler için de hakkı olanı korumaya yönelik ne pahasına olursa olsun direnecektir. Wan direnişi Kürt halkı için yeni bir ruh, yeni bir direniş anlayışıdır. Bu ruh ve anlayış ile iradesine sahip çıkacak ve koruyacaktır.
Wan direniş ruhunun tüm alanlara hakim olması için daha çok örgütlenmemiz ve daha çok çalışmamız gerektiği bir gerçektir. Bu yeni ruhla kayyum politikaları Kurdistan’da asla amacına ulaşmayacaktır. Annelerimizin, gençlerimizin, halkımızın duruşu adeta bu zihniyetin önünde çelikten bir barikat gibi olacaktır.