Zaferler ayı ağustosta yeni bir zafer beklerken, krizler geldi peş peşe. TSK’nin Suriye’deki bazı üsleri rejim güçleri tarafından kuşatıldı. İktidar bu sorunu nasıl çözeceğini bilemedi. Tekrar Putin’in kapısın çaldı, rica minnet bir randevu koparıldı. Erdoğan sorunu çözmek için Moskova’ya uçacak. Bir silah fuarında Putin’in ile görüşecek. Daha doğrusu Putin daha önce belirlenmiş programını bozmadan, fuarı gezerken Erdoğan’la görüşecek, belki bu arada bir iki parça silah daha satacak Erdoğan’a. Ne demişler atalar, hem ziyaret hem ticaret. Bu görüşme İdlib’de kuşatılan askerleri kurtarır mı bilmiyoruz şimdilik. Putin bunun karşılığında ne ister, Erdoğan ne verir. Ya da verecek bir şey kaldı mı, onu da bilmiyoruz.
Tam ne olacak diye kara kara düşünürken, generallerin istifa haberi geldi. Bu haber alevlendirilmek istenen beka söylemine soğuk su döktü. Bu generallerin arasında Suriye operasyonlarında önemli görevler alan komutanlar da var. Haberin ayrıntıları henüz bilinmiyor. Basına göre YAŞ kararlarını benimsemedikleri için istifa etmişler.
Belki Suriye’de politik ve askeri bozgunu gördüler ve ortak olmamak için istifa ettiler. Belki TSK üssü kuşatıldığı halde, Ankara’dan ses çıkmamasını içlerine sindirememişlerdir. Belki de TSK konvoyu vurulduğu halde Ankara’da ses çıkmadığı için istifa etmişlerdir. Bilemiyoruz, önümüzdeki günlerde bu konunun detaylarını öğrenmeyi umuyoruz.
İdlib, Türkiye’nin başına patladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaferler ayı ağustosta zaferlere bir yenisinin ekleneceğini müjdelemiş. Oysa ki bir değil birkaç kriz geldi. İdlib’de rejimin kuşatmasına düşen üssü ve generallerin istifasını saymazsak, ağustosun son haftasına girerken, dövizin yakaladığı ivme bir başka kriz göstergesiydi. Dolar 6.50’ye yaklaşıp geri döndü. Eski yerine değil 20 puan kadar yukarısına. Bu da zaferden sayılır. Gizili ve açık zamlar özellikle dar gelirli insanların geçim derdini her an ağırlaştırıyor.
Esad ordusu ile Türkiye yanlısı güçler arasındaki çatışmada en çok zarar görenler yine siviller. Bu çatışmalara birçok sivil yaşamını yitirirken, yüz binlercesi yerinden olmaktadır. Cumhurbaşkanı Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyonu gerekçelendirmeye çalışırken Türkiye’deki Suriyelilerin o bölgelere yerleştirileceğinden söz ediyordu. Ancak Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetleri tam tersine bir durum yaratıyor. Uluslararası gözlemci kuruluşlarının açıkladığı verilere göre İdlib’de yaklaşık olarak 4 milyon insan yaşamakta. Bunların yüz binlercesi daha şimdiden Türkiye sınırına doğru harekete geçti bile. Eskisi gibi artık Türkiye kapıları açıp Suriyelileri buyur etmiyor. İktidar seçimi kaybetmenin bir nedeni olarak Suriyelileri görüyor. Ancak buna daha ne kadar dayanacak belli değil. Uluslararası insan hakları kuruluşları eleştirilere başladı. BM’nin de harekete geçmesi yakındır. Bütün bunların yanı sıra ve belki en önemlisi bütün bunların emekçilere zam olarak geri dönmesi. Havalanan her jet, paletleri dönen her zırhlı araç, sıkılan her mermi vergi veren yoksulun cebinde çıkmaktadır.
Seçim ve kayyumlar
Bu kadar kısa sürede kayyum atanması beklenmiyordu. Anlaşılan o ki iktidar yeni döneme dair stratejini oluşturdu ve adımlar atmaya başladı. Bu strateji demokratik temellere dayanan bir strateji değil. Strateji gerilimi ve baskıyı artırmaya dayanıyor. Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atanması bu stratejinin ilk adımdır. İlk adımlarıdır, çünkü sadece bu üç kayyum iktidarın sorununa çare olmayacaktır. O yüzden sıranın Ankara ve İstanbul’a geleceğini söyleyenler doğru bir cümle kuruyorlar. Bütün işler kötü giderken üç belediyeye kayyum atanması halkın dikkatini militarist söylemle yine beka meselesine çekme çabasıdır. Belki de Cumhur İttifakı erken seçime gitmek için uygun bir atmosfer arayışında.
Çözüm muhalefetin birlikte sokağa çıkması ve kitleleri harekete geçirmesindedir. Muhalefete oy veren seçmenler, o oya sahip çıkacaktır. Tek sorun muhalefetin doğru adımlar atmasında ve birlikte hareket etmesindedir. Bu yüzden HDP heyetinin CHP genel merkezine yaptığı ziyaret, iki genel başkanın buluşması önemli bir adımdır.