Kayyım politikalarına karşı en önemli gücün dayanışma olduğu vurgulanan nöbetlerde, ‘Kararlılıkla, gücümüzü birleştirerek ortak mücadeleyi yükseltirsek mutlaka başaracağız’ denildi
Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyıma karşı nöbet eylemleri sürüyor. Katılımın her geçen gün arttığı nöbetlerde bir kez daha “Kayyım defol” denilerek mücadele vurgusu yapıldı.
Mersin
Mersin Akdeniz Belediyesi önünde haftada bir gün gerçekleştirilen nöbet sürdü. Nöbete Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Mithat Sancar, DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, Yeşil Sol Parti (YSP) Eşsözcüsü Ahmet Asena, DEM Parti Mersin il ve ilçe yöneticileri, Barış Anneleri, kentte bulunan birçok siyasi parti, sendika temsilcisi ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Kayyım halkın iradesine gasptır. Demokrasiye vurulmuş darbedir” pankartının açıldığı eylemde sık sık, “Bijî berxwedana Colemêrg’ê” sloganı atıldı.
İlk olarak söz alan sanatçı Kadir Çat, bir halkı inkar etmenin yolunun o halkın dilinin yasaklanmasından geçtiğini belirtti. Çat, “Bu yolu izleyenler geçmişte yaşadıkları hazin sonu yine göreceklerdir. Bu yüzden de bu dile saygılı olmaya, bu dile sevgi göstermeye, bu dile adaletli yaklaşmayı bekliyoruz. Kürt dili, Kürt sanatı, Kürt kıyafetleri, Kürt halayı yasaklanamaz” dedi.
‘Kayyım demokrasi sorunudur’
Ardından söz alan DEM Parti Riha Milletvekili Mithat Sancar, 2016’da başlayan kayyım politikasının gelinen noktanın habercisi olduğunu ifade ederek, “Kayyım politikaları otoriter ve tekçi sistemi yerleştirme hazırlıklarının en önemli adımlarıydı” dedi. Sancar, “Bunu o zamanlar da anlattık, anlatmaya çalıştık. Sadece Kürt halkının iradesinin gaspı değildir kayyım politikaları. Sadece DEM Parti’ye karşı bir saldırı değildir kayyım politikaları. Sadece belli şehirlerin sorunu değildir. Bu sorun bir demokrasi sorunudur. Türkiye’de yaşayan demokrasi, özgürlük, eşitlik, çoğulculuk isteyen herkesin sorunudur. Artık merkezi yönetimin kendisi bir kayyım rejimine dönüşmüştür. Kayyım uygulamasının yaygınlaşması demek, halkın, halkların iradesini tanımamak demektir. Belediyeleri bir ticari işletme, bir rant alanı olarak değerlendiren anlayışın yerleşmesinin bir aracıdır kayyım politikaları. Halkçı, toplumcu belediyeciliğe bir saldırı, böyle bir belediye zihniyetini yerleştirmeye karşı da bir duvar örmedir” diye belirtti.
‘Kayyıma karşı en önemli güç dayanışmadır’
Kayyımların ilk iş olarak Kürtçe ile ilgili kurumları kapattığını vurgulayan Sancar, günümüzde bu uygulamanın valiler ile sürdüğünü belirtti. Sancar, “Kürtçe trafik yazılarına bile tahammül edilemiyor. Gördüğünüz gibi kayyım politikaları demokrasiye karşı, toplumcu halkçı belediyeciliğe karşı insanların, halkların kimliğini, kültürünü, yaşamalarına karşı bir sistemli politikalardır. O nedenle hep birlikte bu politikaları, kayyım uygulamalarını ve zihniyetini reddetmemiz gerekiyor. Bu meseleyi sadece Kürtlerin sadece DEM Parti’nin meselesi olarak görürsek ileride çok daha ağır, otoriter, tekçi, baskıcı talancı uygulamalarla karşılaşırız. Kayyım politikalarına karşı en önemli güç, dayanışmadır. Bütün demokrasi çevrelerinin ortak mücadelesidir. Birlikte mücadele bu politikaları mutlaka durduracak ve yeni yaşamın yolunu açacaktır. Yeni yaşam, halkların özgür ve eşit yaşadığı, şehirlerin halk için, toplumcu anlayışla yönetildiği bir dünya vaat ediyor. Bizler bunu hep birlikte gerçekleştirebiliriz. Başta Mersin’deki bütün halklarımız olmak üzere, bütün ülkedeki demokrasi güçlerini, özgürlük güçlerini yürekten selamlıyorum. Kararlılıkla, gücümüzü birleştirerek ortak mücadeleyi yükseltirsek mutlaka başaracağız” şeklinde konuştu.
‘Kayyım rejimini sandığa gömeceğiz’
Kayyım uygulamasının belediyelerle sınırlı olmadığını ifade eden YSP Eşsözcüsü Ahmet Asena ise hayatın her alanına yayıldığını belirtti. Asena, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayyım zihniyeti hayatın her alanına müdahale ediyor. ‘Eğitimin müfredatını ben böyle istiyorum’ diyor. ‘Mecliste bana hırsız diyemezsin, seni döverim’ diyor. ‘Bir halkı inkar edebilirim, sindirmeye uğraşabilirim. İşime gelmediği zaman aç da bırakabilirim’ diyor. Kayyıma karşı mücadele Türkiye’de genel demokrasi mücadelesini, halklar mücadelesinin, özgürlükler, eşitlikler mücadelesinin kendisidir. Türkiye’nin devrimcileri, Türkiye’nin solcuları, demokratları, demokrasiyi savunan herkes halkın oylarına sahip çıkmak için bu dayanışmayı sürdürmek zorundadır. Elimizden geldiğince gücümüzün yettiğince bu dayanışmanın içinde olacağız. Hep birlikte bu kayyım rejimini sandığa gömeceğiz ve kurtulacağız.”
İstanbul’da nöbet 51’inci günde
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin Beyoğlu’nda bulunan Şişhane Meydanı’nda başlattığı nöbet 51’inci gününde devam etti. Çok sayıda siyasi parti, sendika, kurum ve kuruluş temsilcisinin katıldığı eylemde “Kayyım defol” yazılı tişörtler giyildi. Kürtçe, İngilizce, Arapça ve Türkçe olmak üzere 4 dilde “Kayyım defol” dövizi ve “Bijî berxwedana zindanan”, “Kayyım defol”, “Kayyım gaspına geçit vermeyeceğiz”, “Bijî berxwedana Colemêrg’ê” dövizleri taşındı. Ayrıca eylemde Kürtçe, Türkçe, İngilizce, Arapça yazılı “Colemêrg ya me ye” ve “Diren Hakkari, İstanbul seninle” pankartı açıldı. Kürtçe ve Türkçe şarkıların çalındığı eylemde, katılımcılar alkışlar ve zılgıtlarla şarkılara eşlik etti. Eylemde “Bijî berxwedana Colemêrg’ê”, “Direne direne kazanacağız”, “Kayyım gidecek biz kalacağız”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Jin jiyan azadî” sloganları atıldı.
‘Kürt düşmanlığı ve nefret suçu işleniyor’
Güngören İlçe Eşbaşkanı Mahmut Halis, son günlerde Kürtler yönelik nefret politikalarının devrede olduğunu belirtti. İktidarın bütün ekonomik ve siyasi politikalarını Kürt düşmanlığı ve nefret suçu üzerinden inşa ettiğine dikkati çeken Halis, “Oysa Kürtler bu ülkenin en kıymetli ve münevver halkıdır. Kürtler bu ülkede her şeye canlılık getiren, ekonomiye güç getiren ve kendi özgür haklarını talep etmekten farklı bir düşüncesi olamayan bir halk olmasına rağmen her gün onlara zülüm ediliyor, yaşam alanlarında müdahale ediliyor. Artık bizim normal yaşam alanlarımıza müdahale etmekten öte halk iradesinin ve kürsü dokunulmazlığı olduğu alanlarda bile milletvekillerimize saldırabilecek kadar vandallaşıyorlar. Bugün eylemimizin 51 birinci gününde irademizi saygı göstermeyenlere buradan sesleniyorum. Kürt halkının iradesini ve gasp edilen belediyeleri geri verin aksi halde biz sonuna kadar direnişimiz sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Asla kabul edilemez’
Daha sonra söz alan Başakşehir İlçe Eşbaşkanı Yunus Ünal, kayyım politikalarının tanımadıklarını belirterek derhal bu politikalardan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Her geçen gün yeni bir faşizm dalgasıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Ünal, “Son günlerde Kürtlerin kültürüne ve diline yapılan saldırı asla kabul edilemez. Bu saldırılar büyük bir insanlık suçudur. Bizler halaylarımızla varız ve halaylarımızla var olmaya devam edeceğiz. Trafik kurallarına dair yazılan Kürtçe uyarı yazılarının silinmesi Kürtçeye tahammülsüzlüktür. Bizler Mezopotamya’nın en kadim dili ve dünyanın en zengin dilleri arasında yer alan Kürtçeyi yaşatmaya devam edeceği” şeklinde konuştu.
HABER MERKEZİ