Kayıp yakınları ve İHD’nin Amed, Êlih, Colemêrg, İzmir ve Şirnex’te düzenledikleri açıklamalarda; zorla kaybettirilen ve gözaltına alındıktan sonra cenazesi bulunan Mahmut Önerarı, İsmail Bahçeci, İsa Soysal, İbrahim Demir, Agit Akipa, Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın durumuna dikkat çekti
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) bu haftada da Amed, Êlih (Batman), Colemêrg (Hakkari), İzmir ve Şirnex’te (Şırnak) eylemlerine devam etti.
İHD ve kayıp yakınları, 1988-1996 yılları arasında gözaltında kaybettirilen ve katledilen Mahmut Önerarı, İsmail Bahçeci, İsa Soysal, İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın ve Ağaçdibi köyünde kaybettirilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın akıbetini sordu.
Amed: Mahmut Önerarı’nın durumuna dikkat çekildi
Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları 775’inci hafta bir kez daha kaybettirilenlerin akıbetini sordu. İHD Amed Şube yöneticileri, Amed Tabip Odası, Amed Emek ve Demokrasi Platformu ile kayıp yakınlarının katıldığı eylemde faili meçhul cinayetle katledilenler ile gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Bu hafta 8 Aralık 1996’da Licê’de yanına gelen sivil polisler tarafından zorla araca bindirilerek, gözaltına alınan Mahmut Önerarı’nın durumuna dikkat çekildi.
İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ali İhsan Demirtaş, Önerarı’n hikâyesini okudu:
“8 Aralık 1996’da çalıştığı yazıhaneye gittiğinde sivil polisler yanına gelerek, ‘Mahmut Önerarı sen misin?’ diye sordu. Lice yolu üzerinde bulunan Angule Karakolu’ndan kendisi hakkında şikâyet olduğu söylendi. Sonra da darp edilerek, 21 AV 305 plakalı beyaz renkli bir araca zorla bindirilerek, gözaltına alındı. Orada bulunan ve onunla birlikte ailesini de tanıyan yolcular sivil polisler tarafından gözaltına alındığına tanıklık etti. Olaya tanıklık edenler Mahmut’un ailesini arayarak, yaşananları anlattı. Mahmut Önerarı’nın babası savcılığa giderek, oğlunun nerede tutulduğunu öğrenmek istedi ancak dilekçesi savcılık tarafından teslim alınmadı. Emniyet Müdürlüğü’ne oğlunu sormak için giden baba orada oğlunun fotoğrafını gördü. Emniyet Müdürlüğü’nün Mahmut’un gözaltına alındığını doğrulaması üzerine aile onun savcılığa çıkarılacağı zamanı beklemeye başladı. Ancak tüm ısrarlara rağmen ailesi Mahmut Önerarı ile görüştürülmedi. Olay tarihinde Rıdvan Güler, Diyarbakır Emniyet Müdürü’ydü.”
Olaydan 2 hafta sonra 23 Aralık 1996’da, Amed Gêl’i (Eğil) ilçesinde bir ailenin kendi yakınlarını ararken, Önerarı’nın cansız bedenine ulaştığını ve ailesini haberdar ettiğini aktaran Demirtaş, Önerarı’nın, Atilla Korkmaz isimli başka bir kişiyle birlikte başlarına silahla ateş edilerek, öldürüldüğünü söyledi. Uluslararası Af Örgütü’nün 8 Ocak 1997’de yayınladığı bir raporda yer alan bilgilere dair de Demirtaş, “Rapora göre Mahmut ve Atilla’nın elleri ve ağızları bantlanmıştı. Mahmut’u teşhis eden babası, bedeninde morluklar ve boynunda iple boğulduğunu gösteren izler olduğunu gördü. Aile Mahmut Önerarı’nın cansız bedenini Diyarbakır’a getirerek, burada defnetti. Mahmut kaybedildiğinde yirmi beş günlük olan bebeği olaydan bir süre sonra vefat etti. Olayın hemen ardından Önerarı ailesi Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ve Diyarbakır DGM’deki Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yaptı. Akabinde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Lütfü Esengün’e başvuruda bulundu. Ancak ailenin tüm hukuki girişimleri sonuçsuz kaldı” diye belirtti.
Açıklama yapılan oturma eylemi ardından sona erdi.
Êlih: İsmail Bahçeci’nin akıbeti soruldu
İHD ve kayıp yakınları, 611’inci haftada Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Êlih Barosu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticileri katıldı.
Bu haftaki eylemde 24 Aralık 1994 tarihinde İstanbul Aksaray’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan İsmail Bahçeci’nin akıbeti soruldu. Kayıp Bahçeci’nin hikâyesini İHD Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu.
Bahçeci’nin hikâyesi şöyle:
“Bahçeci, Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenci olup aynı zamanda Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanı’ydı. 24 Aralık 1994 yılında İsmail’in Aksaray’da gözaltına alındığını arkadaşları aileyi arayarak, bilgilendirir. İsmail, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülmüş. Kardeşleri Şehmus ile Uğur birkaç parça eşya ile biraz para alıp Emniyet Müdürlüğü’ne gider. Görevliler; ‘böyle birisi bizde yok, biz bu isimde birini gözaltına almadık’ derler.
Fatma ve Şehmus Bahçeci, oğullarını her yerde aradı, devletin her kademesine başvurdu. Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel randevu taleplerini kabul etmedi. Görüştükleri İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu, onlara İsmail’in işkence ile öldürülüp bir çukura atılmış olabileceğini söyledi. Aile daha sonra Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na gitti. Dönemin İçişleri Bakanı, Fatma Anneye ‘sen dua et, oğlun polislerin elinde olsun. Ben araştırma yapar sana haber veririm’ der. Fatma Anne, telefonunu ve adresini bıraktı. Ama onlardan da hiçbir yanıt gelmedi. İsmail’in gözaltına alındığı inkâr edilince arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütünün, düzenlediği kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşısa da 29 yıldır etkin soruşturma yapılmadı. İsmail Bahçeci dosyası adliyenin tozlu raflarına terk edildi.”
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.
Şırnex: İsa Soysal’ın akıbetini sordu
İHD ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla Silopiya (Silopi) ilçesindeki Engelsiz Yaşam Parkı’nda açıklama yaptı. Açıklamaya, DEM Parti Şirnex Milletvekili Zeki İrmez, Silopiya İlçe Örgütü, Barış Anneleri, Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri ile çok sayıda kişi katıldı.
“Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı açıklamada, İHD Şirnex Şube Eşbaşkanı Esin Yılmaz basın metnini okudu. Yılmaz, 1988 yılında Silopiya ilçesine bağlı Bozalan köyünün Karox mezrasında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İsa Soysal’ın akıbetini sordu.
Yılmaz, Soysal’ın hikayesini okudu:
“Evli ve üç çocuk babası İsa Soysal, evine gelen sivil giyimli kişiler tarafından zorla götürüldü ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Eve gelen kimliği bilinmeyen sivil iki kişi, ‘Seninle işimiz var, Diyarbakır’a gideceğiz’ dedi. O günden sonra Soysal’dan bir daha haber alamayan ailesi, 10 gün kadar bekledikten sonra, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek İsa’nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını sorar, ancak olumsuz cevap alır.
Soysal’ın yakınları döneme hâkim olan korku atmosferi nedeniyle 2009 yılına kadar resmi bir şikâyette bulunamadı. 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan’ın kaleme aldığı ‘Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney’ isimli bir kitapta JİTEM tarafından öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesislerine gömülmüş olduğu beyanı yer alıyordu. Bunun üzerine Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve bahsi geçen yerlerde kazı yapılmasını talep edildi. Yapılan kazıda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı ancak İsa Soysal’a ait herhangi bir bilgiye ulaşamadı. İsa Soysal o tarihten beri hala kayıp.”
Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.
İzmir: Katledilen İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın hikayesine dikkat çekildi
İHD İzmir Şubesi, 2 hafta bir düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini Konak Eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Eylemde, “Kayıplar vicdandır sahip çık” ve “Failler belli kayıplar nerede” pankartları açıldı. Bu hafta yapılan açıklamada, Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesine bağlı Çukurlu köyünde gözaltına alındıktan sonra katledilen İbrahim Demir (36) ve Agit Akipa’nın (39) hikayesi okundu. Açıklamanın Kürtçe’sini İHD İzmir Şube Eşbaşkanı Zilan Gümüş, Türkçesini İHD İzmir Şube Yöneticisi Bahadır Altan okudu.
Altan, 12 Aralık 1991 yılında İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın Dargeçit Anıtlı Tabur Komutanlığı’na bağlı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı ve askerleri tarafından gözaltına alındığını anımsatarak, “Jandarma karakoluna giden ailelere, Karakol Komutanı ‘Onları hiç görmedik’ dedi. Bir asker gizlice aileleri ‘mağaralara gidin’ diye yönlendirdi. Aileler köylülerle birlikte askerin işaret ettiği bölgeyi karış karış araması üzerine 13 Aralık 1991’de girişi taşla örülerek kapatılmış bir mağarada, kayıpların işkence görmüş, gözleri ve elleri bağlanmış haldeki cansız bedenlerine ulaşıldı” dedi.
Olay hakkında başlatılan soruşturmada İdil Cumhuriyet Başsavcılığı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı Üsteğmen ve ilgili er ve erbaşların ‘öldürme’ suçundan şüpheli olduğuna kanaat getirildiğini hatırlatan Altan, bunun üzerine 18 Aralık 1991 tarihinde soruşturma açma izni almak için dosyayı Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu’na gönderildiğini ifade etti. Altan, “Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu 20 Mayıs 1992 tarihinde ‘men’i muhakeme’ kararı verdi. 2011 yılında aileler, avukatları Tahir Elçi aracılığıyla İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na tekrar başvuruda bulundu. Yeni bir soruşturma başlatan Savcılık dosyaya ulaşmak için ilgili kurumlara başvurdu. Ancak bütün kurumlar arşivlerinde herhangi bir dosya, bilgi veya belgeye rastlamadıklarını bildirdi. Bunun üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı kaybeden Dargeçit Kaymakamlığı görevlileri hakkında ‘görevi kötüye kullanmak’tan soruşturma başlattı fakat yürütülen soruşturmalardan bir sonuç alınmadı. Sonuçta dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı” diye konuştu.
Colemêrg: Ağaçdibi köyünde katledilenlerin akıbetini sordu
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla eylemlerinin 101’inci haftasında, Gever’de (Yüksekova) bulunan İHD şube binası önünde bir araya geldi. Eyleme İHD şube yöneticileri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter ve ÖHD Colemêrg Şubesi avukatları katıldı.
Kaybedilen ve katledilenlerin fotoğrafları taşındığı eylemde 27 Ekim 1995 günü Gever’e (Yüksekova) bağlı Ağaçdibi köyünde kaybettirilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın akıbetini sordu.
Kayıpların hikayesini, İHD Colemêrg Şubesi Kayıp Komisyonu’ndan Eren Baskın okudu.
27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu’na bağlı askerlerin Ağaçlı köyüne baskın gerçekleştirdiğini söyleyen Baskın, şunları anlattı:
“Askerler köylüleri dipçikleyerek, yaşlı insanları yerlerde sürükledi ve köy meydanında topladı. Rastgele seçilen 73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürüldü. Onları sormak için tabura giden ailelere, binbaşı Yurdakul, ’24 saat gözaltında tutulacaklar’ dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ dedi. Ailelerin yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı, üç köylüden bir daha haber alınamadı.
Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarında ‘Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır’ şeklinde geçti. Ancak tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen açılan dava kesin beraat hükmü ile sonuçlandı.”
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.
HABER MERKEZİ