Kayıp yakınları ve İHD 3 kentte gerçekleştirdikleri ‘Kayıplar bulunsun, failler yargılansın’ eylemlerinde Mümine- Tayyibe Sincar kardeşler, Mehmet Sıddık Öncü ve Velat Şedal’ın faillerini sordu
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) her hafta gerçekleştirdikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerini bu hafta da Amed ve Êlih ve Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesinde sürdürdü.
Amed
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini, 802’nci haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde sürdürdü. Bu haftaki eylemde 27 Haziran 1994 yılında Mêrdîn’in Mahsert (Ömerli) ilçesinde kaybettirilen Mümine (17) ve Tayyibe (23) Sincar kardeşlerin akıbeti soruldu.
Yangında yaşamını yitirenler anıldı
İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Ömer Saman, Amed’in Xana Axpar (Çınar) ile Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ilçelerinde çıkan yangında yaşamını yitirenleri andı. Saman, İHD’nin de bileşeni olduğu Kent Koruma Platformunun paylaştığı raporu hatırlatarak, ihlallerin olduğunu etkin soruşturma yapılmasını ve bölgede yaşayan insanların zararlarının tanzim edilmesini istedi.
Faili meçhul olarak kayıtlara geçti
Ardından İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz, Sincar kardeşlerin hikayesini okudu.
Sincar kardeşlerin hikayesi şöyle:
“27 Haziran 1994 tarihinde PKK militanlarının Mahsert ilçesindeki karakol saldırısından sonra gece operasyon yapan Özel Harekât Timleri, Mümine ve Tayyibe Sincar’ın evine baskın yapar. Ev baskını aile damda uyurken yapılır. Baskın direkt Tayyibe Sincar’a yönelik yapılmıştır. Özel Harekâtçılar silahlarını Tayyibe Sincar’a doğrultur. O sırada kız kardeşi Mümine ablasının üzerine kapanır. Özel Harekât Polisleri ateş ederek iki kız kardeşi orada katleder. Olaydan sonra askerler köye gelip, cenazeleri almak ister ancak aile ve köylüler buna izin vermez. Daha sonra aile olay yerine savcı ister. Mahsert ilçesinden savcı gelir ve olay mahallinde rapor tutar. 36 tane M-16 kovanın bulunduğu, tutulan rapora geçirilir. Ailenin tüm talep ve ısrarına rağmen savcı otopsi yaptırmaz. Askerler aynı gün köy muhtarı Mehdi Aksoy’u gözaltına alıp, 30 saat sorguladıktan sonra serbest bırakır. Köye gelen askerlerin başındaki komutan ‘Eğer koruculuğu kabul etseydiniz, başınıza bunlar gelmezdi’ der. Anne Türkiye; ‘Kızlarım itirafçı ve ihbarcıların asılsız suçlamaları sonucu öldürüldüğünü’ söyler. Aile, Ömerli Savcılığı’na Özel Harekât polisleri hakkında suç duyurusunda bulunur. Ancak tüm hukuki mücadeleye rağmen sonuç alınamaz ve bu olay failli meçhul olarak kayıtlara geçer.”
Açıklama oturma eyleminin ardından sona erdi.
Êlih
İHD Êlih (Batman) Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 638’incisini Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdi.
Bu haftaki eylemde 21 Haziran 1993’te Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçesi Qerqatê köyünde gözaltına alınıp kendisinden bir daha haber alınamayan ve 8 Temmuz 1993’te cenazesine ulaşılan Mehmet Sıddık Öncü’nün hikayesini de İHD Êlih Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu.
Öncü’nün hikayesi şöyle:
“Xana Axpar’ın Qerqatê (Dikmetaş) köyüne 21 Haziran 1993 günü baskın yapan askerler Mehmet Sıddık Öncü’yü köydeki herkesin gözü önünde teşhir amaçlı uzun süre işkence yapıyor. Askerler, eşine, ‘ kocanı bir daha göremezsin’ diyerek götürüyorlar. Mehmet Sıddık Öncü gözaltına alındıktan bir gün sonra Çınar Sağlık Ocağı’ndan rapor veriliyor. Rapora göre ‘sağ tarafında 10-12 kaburgalarının yanında 3×5 cm ekimoz tespit edildi’ deniliyor. Gözaltına alındıktan sonra kendisinden hiçbir haber alamayan ailesi; 4 Temmuz günü kendilerine yapılan bir telefonda Mehmet Sıddık Öncü’nün cesedinin Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Morgu’nda olduğu söyleniyor. Bunun üzerinde DGM Başsavcılığı’na başvuruda bulunan ailesi ancak 8 Temmuz 1993’te cenazeyi alıyor. Kendilerine verilen otopsi raporunda, ‘geçirdiği bir rahatsızlık sonucu öldüğü’ yazılıdır. Bakan, ‘böbrek yetmezliğinden öldü’ dedi. Defin raporunda da aynı ibareler kullanılıyor. Ancak, ailesi kalçasının iki yanında morarmalar ve yarıklar, sağ kaburgaları, bütün tırnakları, yanaktan ve çene altında morarmalar ile boyun ve bileklerinde ip izleri olduğunu, tespit ediyor. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise; Öncü ile ilgili yöneltilen soruya ‘böbrek yetmezliği nedeniyle 4 Temmuz’da rahatsızlandığı ve 5 Temmuzda yaşamını yitirdiğini’ belirtiyor. Mehmet Sıddık Öncü’nün 1993 yılında gözaltında yaşamını yitirmesi üzerine Öncü ailesinin açtığı davada, mahkeme, Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etti. Ancak, Öncü’nün failleri yargılanmadı, dosya cezasızlıkla sonlandırıldı.”
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
Colemêrg
İHD Colemêrg (Hakkari) Şubesi Gever’in Sanat Sokağı’nda eylemlerinin 128’inci haftasında da bir araya geldi. Eylemde, 25 Nisan 2000 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında yaşanan bir patlamada hayatını kaybeden Velat Şedal için adalet istendi.
‘Oyun oynamak için çıkmıştı’
İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Musa Bor, “Ertesi sabah ablukanın kalkması ile mahalle sakinleri ihtiyaçlarını giderebilmek için evlerinden çıkmaya başladı. 25 Nisan’da evden dışarı çıkan Velat, polis kontrol noktasının hemen yanında arkadaşları ile oyun oynamaya başladı. Saat 13.00 sularında annesinin Velat’ı eve çağırması ile tüm çocuklar oyun alanından mahalleye doğru yürümeye başladı ve akabinde bir patlama sesi geldi. Annesi hemen toz bulutu oluşan patlama alanına koşmuş olsa da Velat’ın parçalanmış bedenini yerde gördü. Yanında ki Sibel Şedal’ın da hayatını kaybettiğini anlayan anne, diğer 4 çocuğun da ağır yaralı olduğunu bildirdi” diye konuştu.
Şedal ailesinin mücadelesi
Cenazelerin 1 gün sonra ailelere teslim edildiğini anımsatan Bor, “Dönemin Valisi aile ile iletişim kurarak çocukların henüz küçük olduğu bahisle şikayetçi olmamaları konusunda ailelere bildirimde bulundu. Ancak Şedal ailesinin ısrarlı hak arama mücadelesi Yüksekova savcılığının vermiş olduğu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sekteye uğratıldı. Bombanın türü, menşei, zimmet durumunun hangi kolluk görevlisine ait olduğu hiçbir zaman açıklanmadı. Yapılan tüm başvurular reddedildi. Yargı erki çocukların yaşam haklarının ihlal edildiği bahisle tazminat yoluna gitti. Velat Şedal’ın akıbeti yargı eliyle faili meçhul bırakıldı. 10 yaşında ki bir çocuğun katledilmesi olayında faillerin korunduğunu ve davaların sekteye uğratıldığını tüm kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Velat Şedal’ın faillerini sormaktan ve hak arama mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.
Kaynak: MA