HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Diyanet’in bütçesini eleştirdi: Diyanet Hristiyan, Yahudi, Êzidî, Alevi ve Caferi inançlarına sahip yurttaşlardan para alıyor. Sadece Sünni ve Hanife geleneği üzerine bir tedrisata sahip
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Meclis Genel Kurulu’nda Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine konuştu. Kaya, sistemin her kurumunda adaletsizlikler yaşandığını belirtti. Kaya, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın diğer tüm kurumlarından daha fazla haksızlık, adaletsizlik ve çürümüşlük içerisinde olduğunu ifade ederek, “13 bakanlığı aşan bütçesiyle, yüz binlerce kadrosuyla Diyanet, 83 milyon insanımızı temsil ediyor mu ki böylesine devasa bir bütçeye sahip? Elbette bu bütçe Diyanet’e boşuna verilmiyor, bu çarpık düzenin, tahrip olmuş dinciliğin temsilcisi olarak Diyanet’in varlığı saraylar için bir beka meselesidir. Halk için, millet için değil, kendi saltanatları için bir beka sorunudur” dedi.
Halk razı değil
Diyanete tahsis edilen ödenekte bütün vatandaşların hakkı olduğunu ancak Diyanet’in sadece Sünni ve Hanife geleneği üzerine bir tedrisata sahip olduğunu dile getiren Kaya, “Türkiye’de Hristiyan, Yahudi, Êzidî, Süryani, Alevi, Caferi, Şafii hatta inanmayan tüm vatandaşlarımız, herkes gibi onlar da vergilerini vermektedirler. Camiye gidenden de gitmeyenden de bu vergi zorla alınmaktadır. Bu, halkımızın razı olmadığı bir bütçedir ve onların helal etmediği bir bütçedir. Devletin dini de mezhebi de adalettir, o kadar. Diyanetin tek bir mezhebe hizmet ettiği bir toplumda eşit vatandaşlıktan bahsedemeyiz, adaletten bahsedemeyiz. Bu kadar aç ve yoksul insan varken tek bir mezhebe bu kadar fazla para veren bir başka ülke yok arkadaşlar.
Gerçekleri tahrif ederek, bir karşı darbe yaparak elçilerin kaldırmaya çalıştığı cahiliyeyi bir din hâline getirerek kurumsallaştırmasının bugünkü temsiliyeti Diyanet kurumudur. Yüzyıllardır işte bu kurumlarla Müslüman toplumlara düşünmeyi, sorgulamayı haram olarak, aklını kullanmadan kayıtsız şartsız biat etmeyi de helal olarak öğrettiler. İnsanları köleleştirmeye çalıştılar. İşte bu kurumlarla Allah adına yetki almışlar gibi yazarak, konuşarak dinî hayata egemen olan bu ‘Ferisigiller’ sınıfı ile saraylar, saltanatlar ve onların zulümleri, katliamları meşrulaştırıldı.”
ANKARA