Diyarbakır’da HDP binası önünde gerçekleşen eyleme ilişkin konuşan HDP’li Hüda Kaya aileler üzerinden AKP’nin kendine ‘malzeme’ ürettiğini söyledi. Kaya ‘Oraya gidip oturmalıyız. Biz de evlatlarımızı istiyoruz. Biz hep beraber barış istemeliyiz’ dedi
İçişleri Bakanlığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine atanan kayyumlara karşı başlatılan Demokrasi Nöbetleri devam ediyor. Söz konusu eylemler devam ettiği sırada, emniyetin yönlendirmesiyle 2 Eylül gününden itibaren kimi kişilerin çocukları dağa gönderildiği iddiasıyla başlattığı oturma eylemi de sürüyor. Demokrasi Nöbetinde yer alanlar arasında bulunan Demokratik İslam Kongresi (DİK) Eş Sözcüsü ve HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya AKP döneminde devreye sokulan uygulamalar ve kayyum protestolarını “gölgelemek” olarak yorumlanan kişilerin oturma eylemine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal’a değerlendirmelerde bulundu.
‘Dinci argümanlarla kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar’
AKP’nin 17 yıllık iktidarı döneminde toplumun, “korkunç bir çürüme, yozlaşma, inançların lime lime dökülmesine ve artık reddetme noktasına” geldiğini vurgulayan HDP’li Kaya, “Bu iktidar kadar inanca, manevi değerlere, milli değerlere, ülkenin menfaatine, toplumsal huzura, toplumsal barışa ve huzurlu bir yaşama böylesine ihanet eden başka bir iktidar olmadı. Cumhuriyet tarihinde çok fazla acılar ve katliamlar yapanlar, inançlara zulmedenler oldu. Etnik kimliklere ve dillere zulmedenler oldu. Fakat AKP dini referanslarla gelip, ‘biz dindarız, muhafazakarız’ diyerek, bu değerlerin son derece hızla çürümesine ve yozlaşmasına yol açtı. AKP her türlü hukuksuzluğu ve adaletsizliği yapıyor. Bunları yaparken de dinci argümanlarla kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar” dedi.
‘Bütün kötülüklerin ne kadar sınırsız olduğunu gördük’
AKP dönemindeki uygulamaları 28 Şubat ve 12 Eylül askeri darbesi ile karşılaştıran Kaya, düşünen, yazan ve konuşanlara karşı büyük bir zulüm olduğunu dile getirdi. Bu kişilerin ya cezaevinde ya da sürgünde olduğuna değinen Kaya, “Ekmeğe aşa muhtaç hale getiriliyorlar. Teslim olanlar ise, bu yozlaşmanın bir nesnesi haline getiriliyorlar. ‘Bu kadar da olamaz, bu da olamaz’ diyebileceğimiz bütün kötülüklerin ne kadar sınırsız olduğunu gördük. AKP iktidarı döneminde, kötülüğün, nefretin, şiddetin ve ‘bu da olamaz’ diyebileceğimiz her şeyin ne kadar sınırsız olduğunu, kırmızı çizgisinin olmadığını gördük” diye konuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Kayyum başkan değil, burada geçici olarak vekil atanması söz konusu” sözlerini hatırlatarak kayyum atamalarına ilişkin Kaya, kayyum kelimesine karşı bile artık ciddi bir tepkinin oluştuğunu ifade etti. “AK Saray’a külliye demekle orası saray olmaktan çıkmadığı gibi, atadıkları kayyuma da geçici belediye başkan vekili demekle o kayyumluktan çıkmaz” dedi.
‘İktidar malzeme üretmek istiyor’
Kaya, son olarak partilerinin Diyarbakır’daki binası önünde gerçekleşen eyleme değinerek, iktidarı bu aileler üzerinden kendilerine “malzeme” üretmek istediğine dikkat çekti. Kaya, iktidarı bununla, “Kürt annelerine karşı yine Kürt annelerini ortaya sürerek, medyanın istismarına açık bir şekilde bunu bir eyleme ve toplumsallaştırmaya döndürmeyi” hedeflediğini belirtti.
‘Biz yana yakıla barış istiyoruz’
Kaya, şöyle devam etti: “Fakat partim ilk günden itibaren çekimser kalınmamalıydı. Savunucu pozisyonda değil, duruşumuzu net bir şekilde toplumda duyulur ve görünür hale getirmeliydik. Bu bize ilk günden itibaren bir zaman kaybına, iktidarın da istismarına ve haddini aşmasına sebep oldu. Biz yana yakıla barış istiyoruz. Barış istediğimiz için bizim eşbaşkanlarımız, vekillerimiz, yöneticilerimiz ve halkımız yıllarca bedel ödüyor. Bizim Cumartesi Annelerimiz, Barış Annelerimiz her alanda nefrete ve şiddete karşı tazyikli müdahalelere karşı hep hedef. İlk günden itibaren annelerimiz ile o alanda ve o merdivenlere oturabilirdik. Gidip oturmalıyız. Biz de evlatlarımızı istiyoruz. Hep beraber evlatlarımızı istiyoruz. Biz hep beraber barış istemeliyiz. Savaşın sorumlusu savaşa karar veren iktidardır. Hala kandan beslenen Saraydır. Bunun çözümü Meclis’tir. Bizim bunu anlatmamız lazım insanlara. Dolayısı ile iktidarın istismar edeceği alanları yüzüne çarpabilecek durumdayız biz.”