Kürt kültürüne kavalın büyük etkisi olduğunu anlatan Cemil Dağdelen, ‘Dengbejliği buraya getiren enstrüman kavaldır. Ağlamak, haykırmak gibi bir şeydir. Aynı zamanda bir başkaldırıdır’ dedi
Tolga Güney / Manisa-MA
Tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan kaval, özellikle Kürt kültüründe önemli bir yere sahip. Halk arasında çoban çalgısı olarak da bilinen kaval, binlerce yıldır stranlara, dengbêjlere eşlik ediyor. Urfa Siverek ilçesinin Karacadağ (Karajdax) köyünde dünyaya gelen, kaval çalan Cemil Dağdelen (45) de yıllardır kavalla Kürt müziğine katkıda bulunuyor. 10 yaşında köyünde doğaçlama olarak başladığı kaval çalmayı, daha sonra içinde yer aldığı müzik gruplarıyla devam ettiren Dağdelen, salgından kaynaklı müziğe ara vermek zorunda kaldı.
Salgın onu da etkiledi
1998-2004 yılları arasında Viranşehir’de Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) çalışmalar yürüten Dağdelen, 1999-2007 arasında Koma Karacadağ ve 2007-2020 yılları arasında kendi grubu Koma Neva gruplarında müziğe devam etti. 2020 Mart ayında Türkiye’de etkili olmaya başlayan salgın ile birlikte düğünlerin yasaklanması, eğlence mekanlarının kapatılması Dağdelen’i de etkiledi. Geçimini müzikle sağlayan Dağdelen, müzik yapamaz duruma gelince 2021 Mayıs ayında Manisa’nın Turgutlu ilçesine taşındı. Dağdelen, burada bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başladı.
‘Herkes kaval çalardı’
Kaval çalmaya 10 yaşında çoban olduğu dönemde başladığını aktaran Dağdelen, yaşadığı bölgede herkesin kaval çaldığını söyledi. Karacadağ’da kavalsız bir yaşam düşünülemeyeceğini kaydeden Dağdelen, “Karacadağ’da kaval diş tekniğiyle çalınıyor. Çobanlar, keçelerinin bir tarafına sopası için, bir tarafına da kaval için yer yapardı. Mesela bölgede çok bilinen Quno vardı. Babam çalardı. Biz de onlardan görerek spontane başladık, herhangi bir eğitim alarak değil. Kürtlerin tarihinde son dönemi çıkarırsak yazılı bir müzik yok. Usta-çırak ilişkisiyle gelmiş” diye belirtti.
‘Duygusu kayboluyor artık’
Kavalın tınısının çok farklı olduğunu vurgulayan Dağdelen, bağlama gibi farklı müzik aletleri de kullandığını ama aynı tadı vermediğini söyledi. Kavalın doğayla bütünleşen melodisini hiçbir yerde yakalayamadığını ifade eden Dağdelen, şöyle devam etti: “Kaval doğayla, hayvanla, bütün evrenle birleşen bir enstrümandır. Kaval, 30 yıl öncesine kadar her yörenin kültürüne göre çalınıyordu ve tadı çok farklıydı. 3-4 gün süren düğünler tek bir kavalla yapılıyordu. Şimdi de çalanlar var ama aynı tadı yok. Çağın bize yansıttığı duyguyla içi boşalmış bir duruma geldi. Metalaşma her yerde. Teknik araçların çıkışı ile birlikte duygusu yok oldu. Eskiden herkesin tüm duyguları, o kavalın içindeydi.”
‘Kaval haykırmaktır’
Kavalın Kürt müziğinde de büyük etkisi olduğuna dikkati çeken Dağdelen, “Kürtlerin tarihinde belki de müziği, dengbêjliği buraya getiren enstrüman kavaldır. Kaval ağlamak, haykırmak gibi bir şeydir. Kaval aynı zamanda bir başkaldırıydı. Kürtler binlerce yıldır yaşadığı eziyetleri belki de başka bir enstrümanla dile getiremezdi. Kavalın sesi, içindeki duygu çok farklıdır. Kürtlerin tarihinde önemlidir. Birisi kaval çaldığı zaman bize ne anlatmak istediğini düşünüyorduk. İçinde bir duygu vardı. Bir yandan da iletişim aracıydı. Kaval sesinden kimin nerede olduğunu biliyorduk. Çünkü herkes birbirinin stranını biliyordu” ifadelerini kullandı.
Köy boşaltılmaları etkiledi
1990’lı yıllarda kavala ilginin azaldığının altını çizen Dağdelen, “90’lardan sonra köylerin boşaltılması da etkili oldu. İnsanlar köyünde çobanken, bir anda şehirde fabrikada buldu kendini. Haliyle insanlarda büyük bir etkisi oldu. Ondan sonra bir duraklama oldu. Ama binlerce genç kavala döndü. Viranşehir’de biz bu işe başladık. 2000’de başladığımda düğünde kaval çaldığım zaman insanların ilgisini çekti. O anı hiç unutamadım. Kürtler için kavala dönmek, öze dönmek anlamına gelir” diye aktardı.
‘Fabrikada çalışıyorum artık’
“Kavala tekrar ilginin artması için birilerinin öncülük etmesi gerekiyor” diyen Dağdelen, “Bölgede kavala dair özel bir şey yapılmadı. Bunu yapmak için bilinçlenmeye, kavalın duygusunu anlatmaya gerek var. Burada rol kültür merkezlerine düşüyor. Bölgede akademik eğitim veren kurum yok. Bunun olması lazım” diye konuştu.
Salgının getirdiği duraklamadan kaynaklı müziğe ara vermek zorunda kaldığını belirten Dağdelen, “Hayatımı müzikle sürdürüyordum. Fakat pandeminin gelişi ilk darbeyi eğlence sektörüne yani bize vurdu. Onun için düğün müziğini askıya aldım. Geçimimi sağlayabilmek için Viranşehir’den Turgutlu’ya taşındım. Burada bir fabrikada işçilik yapıyorum. Aynı zamanda unutmamak için kavalı sürekli evde çalıyorum” dedi.