Ankara Gar Katliamı’nın 4. yılında, sendika ve meslek örgütleri, sorumluluğu olan devlet yetkililerinin yargılanmasını isterken, aileler yitirdikleri yakınları için anıt yapılması beklentisinde
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015 günü düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”nde IŞİD tarafından gerçekleştirilen canlı bomba saldırısında 103 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi de yaralandı. Saldırıyla ilgili 36 sanığın yargılandığı davada, eylemin “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçunu oluşturduğu, “insanlığa karşı suç”un yasal unsurlarının ise gerçekleşmediği belirtilerek buna göre cezalar verildi. KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, miting gününde Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir katliamla karşı karşıya kaldıklarını hatırlattı. KESK olarak başından beri bu katliamın “insanlığa karşı işlenen suç” değerlendirilmesini istediklerini ifade eden Bozgeyik, Cumhuriyet tarihi boyunca işlenen bütün katliamlarla yüzleşme çağrısında bulundu. 10 Ekim günü Emek ve Demokrasi Güçleri ile birlikte bir kez daha katliamı yapanları lanetleyeceklerini dile getiren Bozgeyik, “Tüm demokrasi güçlerini yapacağımız bu anmalara katılmalarını istiyoruz” dedi.
‘Failleri biliyoruz’
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman da, katliamın ardından hekimler olarak yaralılar için alana gitmeye çalıştıklarını hatırlatarak, alana gittiklerinde yaralılar üzerlerine biber gazının sıkılmasıyla faillerin ortaya çıkartılmayacağını anladıklarını söyledi. Hukukun tüm kurallarının işlediği bir yargılama görmediklerini vurgulayan Adıyaman, “Gerçek suçlular, olaydan mesul olanların ortaya çıkartıldığını düşünmüyoruz. Faillerin kim olduğunu biliyoruz. Sadece 2 kurban seçildi” diye konuştu.
‘Düşlerini gerçekleştireceğiz’
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise, “7 Haziran seçimlerinde AKP’nin iktidar olma çoğunluğunu kaybetmesinin ardından Suruç Katliamı’yla başlayan ardından Türkiye’nin her yerinde bombaların patladığı, katliamların yaşandığı sürecin içerisine girildi” diyerek düzenledikleri mitingin tarihi öneme sahip olduğunu ifade etti. Çerkezoğlu, “Kaybettiğimiz yoldaşların bir düşü vardı. Bu düş Türkiye’ye emeğin saygın, demokrasinin hüküm sürdüğü ve barışın egemen olduğu bir düş. 10 Ekimde kaybettiğimiz bütün yoldaşlarımıza sözümüz; barış ve demokrasinin egemen olduğu emeğin Türkiye’sini kuracağız” dedi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz katliamın tek sorumlusunu IŞİD olarak görmediklerini belirterek: “Türkiye’yi yönetenler suçludur” dedi. Korkmaz, tüm belge, bilgi ve istihbarat raporlarına rağmen katliamın arkasındaki siyasi güçler ve devlet organlarında görev alan yetkililerin hala yargı önüne çıkartılmadığına sözlerine ekledi. 10 Ekim- Der Eşbaşkanı Mehtap Sakinci Coşgun ise, Katliamı’nın 4’üncü yılına anıtsız girilmesinin kendilerine büyük bir hüzün yarattığını söyledi. Çoşkun şunları ekledi: “Oraya bir anıt yapılması ile ilgili bir yola girdik. Bu belediyenin tasarrufunda olmayacak. Anıtlaşma dediğimiz oraya bir alelade anıt konulması değil. 5’inci yılında anıta kavuşacağız.”
‘Koşsaydım, barış isteyenlerin kanlarına basacaktım’
Katliama tanık olan gazetecilerden Semra Turan, “İlk kez insanların ölümüne tanıklık ettim”, Gözde Çağrı Özköse, “Adım atamıyordum çünkü adım atsam, oraya barış istediğini haykırmak için gelen insanların kanlarına basacaktım”, Habibe Eren ise “Gar katliamı hafızalarımızda hala diri” diyerek o gün yaşananları anlattı. MA’da Semra Turan patlama anını şöyle anlatı: “Neredeyse birkaç dakika mesafede uzakta olduğum patlama yerine birden art arda patlama sesleri yükseldi. Hızla ilerlediğim patlama seslerinin geldiği yerde bir yığın insan cesedi ile karşılaştım. Gazetecilik refleksi ağır bastı. Çünkü etrafıma baktığımda bir izdiham yaşanıyordu. Ve benim o görüntüleri çekip yansıtmam gerektiğinin bilincindeydim. Bir şokla hemen çekim yapmaya başladım. Patlamanın olduğu her yeri neredeyse çektim.
Çekimleri dahi nasıl yaptım bilmiyorum. Bildiğim tek şey oradaki görüntülerin çekilip yansıtılmasıydı. Gazeteci Gözde Çağrı Özköse ise ikinci patlamanın ardından alandan ateşin yükseldiğini söyleyen Çağrı, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Aşağı doğru koşmaya başladım. Çok kötü bir şeyler olmuştu, o kesindi, ama bu kadar kötü olmasını beklemiyordum.
Basacak yer yoktu. Kitlenip kaldım, adım atamıyordum çünkü adım atsam, oraya barış istediğini haykırmak için gelen insanların kanlarına basacaktım.”Jinnews muhabiri Habibe Eren ise yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Aracın üzerindeyken üniversitedeyken yaşanan bir saldırıda okula gelen sivil polis olduğunu bildiğim kişileri alanda eylem alanından yavaş yavaş uzaklaşırken gördüm. Birden 7-8 tane sivilin alandan çıktığını gördüm. Bu durum dikkatimi çekti. Hatta yanımdaki arkadaşlarla bu durumu konuştuk. O sırada insanlar ‘katiller’ diyerek tepki göstermeye başladı. O patlama anına maruz kalmadım, oradaki yaşanan anı görmedim belki de görseydim daha kötü olabilirdim.”
ANKARA