Avukat Eylem Zengin, baktığı ilk dosyanın Newroz’da polisin attığı gaz bombasıyla yaşamını yitiren babası Hacı Zengin’in olduğunu belirterek, bunun tarifi zor bir duygu olduğunu söyledi
İstanbul’da 18 Mart 2012 tarihinde Kazlıçeşme Meydanı’nda yapılmak istenen Newroz kutlamasına katılmak isteyenlere yönelik polis müdahalesi sırasında dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Arnavutköy İlçe Yöneticisi Hacı Zengin, atılan gaz bombası sonucu hayatını kaybetmişti. Zengin’in ölümüne ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturmada 2015 yılında “takipsizlik” kararı verildi.
Katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçen Zengin için 2017 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Ancak aradan geçen süre zarfında bu başvuru hala karara bağlanmış değil. Ancak Hacı Zengin’in ölümüne neden olan polis veya polislerin tespit edilerek, cezalandırılmasına yönelik adalet mücadelesi sürüyor. Bu mücadeleyi sürdüren isim ise 2016 yılında Hukuk fakültesini bitirerek, avukatlık mesleğine başlayan kızı Eylem Zengin.
Tarifi zor duygu
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 2011 yılında tam burslu olarak kazanan Eylem Zengin, bir yıl sonra yatay geçişle Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ne geçiş yapar. İlk yılında babası katledilen Zengin, için hukuk fakültesini tamamlamak ayrı bir anlama kazanır. Okulunu 2016 yılında bitirmesiyle birlikte baktığı ilk dosya da nitekim babasının cinayeti olur.
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Zengin, yaşamak zorunda kaldığı bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: “Tabi bir bakıyorsunuz evet istediğiniz mesleği yapıyorsunuz ama ilk dosyanız bu yoldaki en büyük destekçiniz olan babanızın ölümüne dair. Bunu tarif etmek çok zor.”
‘Kolay değil’
Babası yaşamını yitirdiğinde hukuk birinci sınıf öğrencisi olduğunu kaydeden Zengin, “Sanırım bu mesleği tercih etmemdeki en büyük neden de mevcut sistemin karşısında insanların tamamen argümansız bırakılarak, hakkı olanı almak için mücadele etmek zorunda bırakılmaları ve çoğu zaman da kendilerini ifade ya da müdafaa edemedikleri için haklarından yoksun bırakılmalarıydı” ifadelerini kullandı.
Öğrenci iken babasına ait soruşturma dosyasına o dönem hem yaşı hem de yeterli donanıma sahip olmadığı için tam manada müdahil olamadığını belirten Zengin, babasının travmatik gidişinin vermiş olduğu duygusal ruh halinin de bunu kaldırabilecek durumda olmadığını kaydetti.Ancak staj döneminde dosyayı tam anlamıyla inceleyebildiğini ve stajyeri olduğu meslek büyüğünün aracılığıyla dolaylı olarak dosyaya dahil olduğunu anlatan Zengin, bu süreçte yaşadıklarını “Ancak en basit haliyle şöyle ifade edebilirim. Bir insanın babasının otopsi raporunu okuması pek de kolay bir durum değil. Yani benim için dosyayı teknik anlamda okumak çok kolay olmadı” sözleriyle dile getirdi.
‘Gerçekten soruşturma yapıldı mı?’
Takipsizlik kararı verilen dosyaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülüğ yürütülmediğine ilişkin yanıt veren Zengin, şunları kaydetti: “Aslında bu sorunun cevabı bu ülkede çok alışık olduğumuz bir cevap. Fakat etkili bir soruşturmadan ziyade gerçekten bir soruşturma yapıldı mı? sorusu daha doğru olurdu. ‘Kimseye atfedilecek bir suç bulunamadığı’ gerekçesiyle takipsizlik verildi ve dosya hala Anayasa Mahkemesi’nde. Oysa failler de belli, suç da. Ve bu failler hala bu coğrafyada can almaya, kan akıtmaya devam ediyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin de bir karar verebileceği yok doğrusu. O nedenle şimdi AİHM başvuru sürecindeyiz.”
‘İnancımı kaybetmedim’
Büyük inançla hak arayışını sürdürdüğünü söyleyen Zengin, nedenini şöyle açıkladı: “Hukuka olan inancınızı kaybetmek, hakkınız aramaktan vazgeçmek demektir. Ben hukuka olan inancımı, yani hakkım olana inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. Bu noktada kavramları doğru yerlere koymak önemlidir. Babamın en temel hakkının, yani yaşam hakkının elinden alındığına ve bunun da bir bedeli, bir cezası olması gerektiğine dair inancımı hiç kaybetmedim ki. İşte tam da bu noktada başlıyor mücadelemiz. Bu kokuşmuş düzene, bu insani değerlerle bağdaşmayan ve doğaya aykırı sisteme karşı hukuka olan inancımızı hiç kaybetmemeliyiz ki onunla mücadele edebilelim.”
Sembolik mücadele
Zengin, yürüttüğü bu mücadeleye yüklediği anlamı ise şöyle dile getirdi: “Şu an için Anayasa Mahkemesi’nden olumlu anlamda bir netice alabileceğimizi düşünmüyorum artık. Ama AİHM’den bu noktada umutluyum tabi ki. Aslında adaletin yerini bulması bizim durumumuz için çokta yerinde bir söylem olmaz. Zira ne olursa olsun babam ve babam olamadan geçen zamanımız geri gelmeyecek. Ama aslında bu sembolik bir mücadele, bir arayış. Zira bu ülkede benzer durumlar yaşayan milyonlarca insan var ve asıl amacımız; neticede bu işin asıl faillerinin adalet önünde hesap verdiğini, giden onlarca canın verilen mücadelenin sonuçsuz kalmadığını bir şeylerin iyiye evrildiğini görmek.”
Yaşadıklarının var olma mücadelesi veren Kürt halkının yaşadıklarının bir özeti olduğunu söyleyen Zengin, “Bir yerlere gelmek için ne kadar emek verirseniz verin, eğer mevcut sisteme ayak uydurmak yerine ona direnmeyi tercih ederseniz istediğiniz yere geldiğinizde çok büyük bedeller ödemiş olursunuz” sözlerini kullandı.