Fırat Can
Birkaç hafta öncesine kadar Suriye’ye ilişkin gündemin en önemli maddesi, Türk devletinin Rojava’ya karşı gerçekleştirmek istediği yeni saldırı planıydı. Ancak Erdoğan ve Putin’in Soçi görüşmesiyle birlikte bir anda Ankara ile Şam arasında ilişkilerin normalleşmesi gündeme girdi.
Türk devletinin tek derdinin Kürtlerin Suriye’de statü kazanmaması olduğu herkesin malumu. 2014 güzünde Kürtler sadece Türkiye’de değil, her yerde güçlendi. Bunu gören AKP devleti, Çöktürme Planı’yla Kürtlerin tüm kazanımlarını yok etmek için kapsamlı bir tasfiye saldırısı başlattı. Suriye’de ise Kürtlerin siyasal hakimiyetlerinin bulunduğu alanları çeteleriyle birlikte hedef aldı. Türk devleti zaman zaman iç sorunlara gömülse de, Kürtlere karşı Çöktürme Planı’ndan asla vazgeçmedi. İçte ve dışta tüm politikalarını bu plan çerçevesinde geliştirdi. Onlar için Kürtler mutlaka yok edilmesi gereken teröristlerdir. Erdoğan’ı Esad’la uzlaşmaya ya da en azından bunu gündeme getirmeye iten birkaç faktör daha var. Birincisi, Erdoğan’ın kendi siyasi bekası. Seçimler yaklaşıyor. Türkiye ekonomisi çöküşte. Mültecilere yönelik saldırılar ve karşıtlık yaygınlaşıyor. Kürtler Suriye’de savaşın sona ermesini ve siyasi çözümün sağlanabilmesi için projeler üretirken, AKP-MHP devleti daha fazla kan akıtmanın peşinde. Öte yandan Şam da en az Ankara kadar Kürtlerin kazanımlarından rahatsız. Esad’ın tek hedefi, kontrolü dışındaki toprakları ele geçirerek, otoritesini kurma stratejisidir. Rojava’da gün geçtikçe ilham kaynağı haline gelen bir model var ve bu model batı ülkelerinin çoğundan politik destek görmeye başladı ama yetki ve güç paylaşımı Şam’ın gündeminde değil.
Çavuşoğlu, “Muhalefetle Şam rejimini barıştıracağız” dedikten sonra tepkiler hızla gelmeye başladı. Türk devletine bağlı birçok bölgede gösteriler düzenlendi. Türk devleti ile Şam hükümetinin olası yakınlaşmasını protesto eden göstericiler, Türk bayrağını yaktı. Halkın öfkesi büyüdü ve “Yıkıl Türkiye, Yıkıl Rejim” sloganları atıldı. Daha sonra Çavuşoğlu, “Muhalefetle Şam rejimini barıştıracağız demedik, uzlaştıracağız dedik” diyerek kendini tekzip etti. Türkiye Beşar Esad yönetimiyle yeni bir sayfa açmaktan bahsederken, başlıca müttefikini kaybettiğini düşünen çeteler oldukça kaygılı. Bu, Türkiye’nin rejimin meşruiyetini tanıdığı ve artık onu devirmekle ilgilenmediği anlamına geliyor. Çeteler için bu çok tehlikeli bir tutum değişikliği, zira Rusya ve rejim muhalefet bölgelerini ele geçirmeye çalışacak. Türkiye’nin kendilerini gözden çıkardığını ve sattığını düşünüyorlar.
Putin’in yönlendirmesiyle Erdoğan, bir süredir Esad ile temasa geçmek istiyor. Reuters’ın haberine göre MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ağustos sonunda Şam’da mevkidaşı Memlük ile görüştü. Rusya’nın arabuluculuk ettiği görüşmede, Fidan ve Memlük iki ülkenin dışişleri bakanları düzeyinde görüşmesi için neler yapılabileceğini konuştular. İstihbarat kaynaklı haberler yayınlayan Fransız Intelligence Online sitesi, Memlük ile Fidan’ın 7 Eylül Çarşamba günü Moskova’da bir görüşme gerçekleştirdikleri haberini yaptı. Taraflar arasında gizli görüşmelerin bir süredir devam ettiği anlaşılıyor. Esad yönetiminin, görüşme için öncelikli şartı, Türkiye’nin işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmesi. İşgal edilen topraklardan çekilmeden ilişkilerini normalleştirmenin büyük bir zayıflık olacağının farkında olan ve Esad’a yakınlığı ile tanınan eski milletvekili Şerif eş-Şehade, Türkiye ile olası diyalog için “Türkiye gökyüzünden inmiş bir ilah değil, işgalcidir… Çıkarsa o zaman diyalog olur. Bunun ilk adımı da Türk kuvvetlerinin İdlib’den, Suriye’nin diğer bölgelerinin tamamından çekilmesidir” dedi.
Rojava’da bulunan 33 parti ve örgüt, Şam Hükümeti’ne Türk devletiyle herhangi bir anlaşmadan uzak durması çağrısı yaptı. Amacı baştan beri Suriye topraklarını ele geçirmek olan Türk devletinin bu U dönüşünün merkezinde elbette ki Kürt düşmanlığı var. Genlerinde Kürt düşmanlığı olan AKP-MHP devleti yine bir tüccar siyaseti içinde. Başlatılmak istenen bu yeni sürecin hedefi Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt kazanımlarıdır. Suriye’de bir çözüm perspektifi bulunmayan iktidarın tek hedefi Kürtleri statüsüz bırakmak ve Rojava’yı istikrarsızlaştırmaktır. Yakın zamanda Rojava’ya yeni saldırı planlarının gündeme gelmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Çünkü Şam ve Ankara arasında yapılacak tüm mutabakatların merkezinde Kürt düşmanlığı olacak. Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri birbirleri ile ne denli büyük bir savaş içerisinde olsalar bile Kürt karşıtlığı temelinde kolayca bir araya gelebiliyorlar. Kürtler bunun bilincinde ve kazanımlarının darbelenme politikalarına karşı gerekli tedbirleri alıyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, Türkiye’nin ve diğer ülkelerin Suriye’yle ilişkileri normalleştirmesine karşı olduklarını belirterek, “ABD Esad rejimiyle diplomatik ilişkileri güçlendirmeyi amaçlamıyor ve diğer ülkelerin de ilişkileri normalleştirmesini desteklemiyoruz” diyerek tepkisini dile getirdi.
Gelelim destek mesajlarına. İçeride CHP ve İYİP, AKP-MHP’nin değirmenine su taşımaya başladılar bile. Bu çevreler, Türkiye için varoluşsal güvenlik tehdidi gördükleri Rojava’daki kazanımları ortadan kaldırma ve mülteciler sorununu, Esad rejimi ile işbirliği yaparak çözebileceklerini düşünüyorlar. Bu arada Erdoğan’a çok yakın bir isim, Ethem Sancak, Perinçek’e katıldı. Önümüzdeki günlerde Şam’a gidip üst düzey görüşme yapacaklar. Büyük bir ihtimalle Ethem Sancak’ı Suriyeli yetkililer aynı zamanda Erdoğan’a mesaj aracı olarak da göreceklerdir.
İran, “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin yeniden inşa edildiğini görmek istiyoruz. Bu, onların yanı sıra bölgenin de çıkarına olur” diyerek destekledi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcı Bogdanov yaptığı açıklamada, Rusya’nın Türkiye ve Suriye arasındaki görüşme fikrini desteklediğini söyledi. Olası Erdoğan-Esad görüşmesini memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti. Rusya, Ankara ve Şam arasında anlaşma sağlanmasını istiyor. Bununla da Batı’ya karşı Türkleri kendi tarafına çekmek ve Şam’ın da kendi ayakları üzerinde durmasını istiyor. Arap devletleri, olası Ankara-Şam yakınlaşmasının Esad rejimini İran’dan uzaklaştıracağı ve Erdoğan’ı dizginleyeceğini düşündüğü için destekliyor.
Türkiye’nin Suriye politikasının tek amacı Esad’ı devirmekti. Fakat Erdoğan Haziran 2015 seçimlerini kaybettikten sonra MHP ile bir ittifaka gidip Kürtleri düşmanlaştırmaya başladığı dönemden itibaren Suriye’deki öncelik, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek oldu. Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılma vaadiyle başlayan süreç saray rejimi açısından hüsranla sonuçlandı. “Katil Esed” yeniden “Kardeşim Esad” oluverdi. 2011 yılından itibaren Suriye’de savaşı destekleyip besleyen iktidarın Suriye rejimini yeniden muhatap alması Osmanlı hayalinin çökmesi ve Suriye’deki savaşı kaybettikleri anlamına geliyor. Geriye büyük bir ekonomik, siyasal ve toplumsal kriz kaldı. Türk devletinin Suriye politikalarının ağır bedelini milyonlar ödüyor. Ancak AKP-MHP devleti açığa çıkan yıkımdan ders almamış olacak ki, Esad’la Kürt düşmanlığı temelinde çözümsüz bir politikada ısrar ediyor. Erdoğan diyalog adı altında Esad rejimi ile ortaklaşarak Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmanın yollarını arıyor.