Geçtiğimiz hafta Türkiye ile Katar arasında yapılan su anlaşmasının neleri içerebileceğini ele almıştık. Bu anlaşma maddesini tekrar hatırlayalım, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı.” Burada açık bir dille su yönetiminden söz ediliyor. Türkiye ile Nijer arasında yapılan ve 3 Nisan 2017’de Resmi Gazete’de yayınlanan bir başka anlaşmanın başlığı ise şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti arasında su alanında iş birliği anlaşması.” Nijer’le yapılan anlaşmada ‘su yönetemi’ vurgusu yok.
Türkiye’nin Nijer’le yaptığı anlaşma ile Nijer’de bazı adımlar atıldı. Bu adımlarda göze çarpan tek şey, yeraltı sularına sondaj yapılıp suyun çıkarılmasıydı. Türkiye’nin bu anlaşmayla hedeflediği şey Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın şu sözlerinde gizli: “Dünyadaki en büyük diplomatik temsilciliğimizi bir Afrika ülkesi olan Somali’de açtık. Kıtadaki varlığımızı yaygınlaştırdık.” Türkiye’den ve dünyadan AKP’nin Afrika politikalarına dair yapılan yorumlar, Türkiye’nin Afrika’ya yönelik kolonyalist adımlar attığı yönünde.
Afrika’da girilen ilişkiler ile Katar’la girilen ilişki arasında ters bir durum var. Türkiye, Somali’nin IMF’ye olan borcunu öderken Katar ise Türkiye’nin ekonomik anlamda destek bulduğu bir ülke. Türkiye’nin Afrika politikasıyla Katar politikası arasında herhangi bir benzerlik bulunmuyor. Bu nedenle Afrika ile yapılan su anlaşmalarıyla Katar arasında yapılan su anlaşması anlaşılmaya muhtaç bir durum. Tarım ve Orman Bakanlığı su anlaşmasına yönelik ortaya çıkan tepkilere şöyle bir açıklama getirdi: “Bu mutabakat zaptının amacı, tarafların su yönetimi alanındaki teknolojik ve bilimsel yeteneklerini güçlendirmek ve ortak çıkarlar ile bütünleyici etkinlik temelinde iki ülke arasında su yönetimi alanında iş birliğini güçlendirmek ve teşvik etmektir.”
Geçtiğimiz haftaki yazımızda Katar’da göl ve akarsuların olmadığını hatırlatmıştık. Bu bağlamda hangi suyun yönetileceği sorusunu sorduk. Ve yine soruyoruz; yönetilecek su hangi su? Bu sorunun bize göre tek yanıtı Türkiye’deki suların yönetilmesidir. Bakanlık teknolojik paylaşımdan söz ederken teknolojinin Katar’da olmadığını ve bunu ancak Türkiye’nin gerçekleştireceğini belirtiyor olmalı. Eğer Türkiye, Katar sularını yönetecekse hangi suyu yöneteceklerinin de bir yanıtı olmalı. Çünkü belirttiğimiz gibi Katar’da ne göl ne de akarsu mevcut. Yeraltı sondajından söz ediliyorsa eğer Katar bu konuda Türkiye’ye ders verebilir. Çünkü petrol ve gaz sondaj şirketleri dünyanın en büyükleri içinde yer alıyor.
Su sondajı Katar için çocuk oyuncağı ama coğrafyasında su sondajı yaparak suya erişmesi pek mümkün olmuyor. Nereye sondaj vursa petrol ve gaz çıkıyor. Yani yeraltı suları da tükenmiş durumda. Deniz suyu arıtma işini ise Türkiye’den öğrenecek değil çünkü on yıllardır bu yöntemi zaten biliyor ve kullanıyor. Tüm bu gerçekler üzerinden su yönetimi vurgusuna baktığımızda, amaçlanan şeyin Katar’ın Türkiye coğrafyasında bulunan göl ve akarsular üzerinde aynen borsada olduğu gibi söz sahibi olmak dışında bir sonuç ortaya çıkmıyor.
Stockholm Uluslararası Su Enstitüsü, (Stockholm International Water InstituteSIWI) Nisan 2010’da uzmanların katılımıyla düzenlediği seminerde şu saptamalara yer verimişti: “Sınır aşan sular; yaşam kalitesi, yaşanabilir çevre ve entegrasyon ortamı yaratması bakımından önemlidir. Yeter ki iyi bir su politikası bulunsun; işletme ve yönetme sorunları asgariye indirebilsin; su konusunda yeni plan ve projeler geliştirilebilsin. Su, enerji bağlantısıyla birlikte ele alınabilsin. Fazla talep, yeni su kaynaklarına ulaşmayı elzem kılar. Bölgenin su kaynaklarının tarıma yoğunlaştırılması, enerji israfı anlamına gelir. Çünkü tarımda kullanılan elektrik maliyeti ile üründen elde edilen kazanç arasındaki dengede, masraf hanesi daha kabarıktır. Bu yüzden başarılı ülkeler, ekonomilerini elverdiğince çeşitlendiriyorlar. Suyu tarımda heba etmek yerine daha kaliteli ve değerli şeylerde kullanıyorlar. Sınır aşan akarsuların paylaşımında, havza sisteminin kullanılması en etkin yoldur.”
Kapitalizmin suya bakışı Stockholm’da net ortaya konmuş. Katar’la yapılan anlaşma Türkiye’deki suların hangi amaçlarla kullanılmak isteneceğinin işaretini veriyor. Susuzluk yakın süreçte en büyük sorunumuz olacak. Suya hakim olanın dünyayı yönetebileceği hayali kuruyorlar ancak bu hayal biz sessiz kalırsak uygulanabilecek bir hayal. Bizlerin ise emeğe, doğaya, sulara özgürlük sağlayacak hedeflere ihtiyacımız var. Su doğal bir varlıktır ve ‘yönetilemez’! Suyu yönetme iddiası ile ortaya atılan ‘koruma’ teorileri ise sadece yağmanın bir kaldıracıdır ve buna sessiz kalınamaz…