Kanal İstanbul’da Katar sermayesi öne çıkarken, muhalefet cephesi ‘Bu yıkım projesi’ diyor
Kanal İstanbul Projesi’ne dair tartışmalar yoğunlaşırken, güzergahtaki arsa satışlarında Katar ve Arap sermayesi dikkat çekiyor. Özellikle içte ve dışta yalnızlaşan Ankara’nın tek müttefiki olan Katar’ın bu projede rol üstlendiği ve ayrıcalıklar elde ettiği belirtiliyor. Muhalefetin İstanbul’u katletme prajesi olarak nitelediği proje ile iktidarın hem gündemi değiştirdiği hem de yeni yağma başlatacağı yorumları yapılıyor. Uzmanlara göre projenin finansmanı da muamma.
Rant-yağma projesi
Çevre Bakanı Murat Kurum, “Kanal İstanbul güzergâhı üzerinde arsa rantına müsaade etmeyeceğiz” dese de arsa rantı şimdiden başlamış durumda. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Kökten aileden gelen birkaç alan hariç, en büyük arazisi olan ilk üç şirket Arap şirketi. 2011’den bu yana arsa hareketi tam 30 milyon metrekareyi bulmuş” demişti. Kanal İstanbul güzargahında Kuveyt vatandaşı Wael N Y Alnusef’ın şirketinin 53 dönüm, Suudi Arabistanlı iş insanı Sulaıman Al Muhaıdıb’ın da 9 dönüm arazi aldığı ortaya çıktı. Cumhuriyet’e konuşan İBB’nin CHP’li Meclis üyesi Nadir Ataman “Nerdeyse bir Arap kantonu kuruluyor. Kanal İstanbul’un etrafı rant pazarına dönmüş” tepkisini gösterdi. Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza da Kanal İstanbul güzergahında 44 dönüm arazi satın almıştı.
İtirazlar başladı
Proje için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu Çevre Bakanlığı tarafından uygun bulunarak nihai olarak kabul edildi. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ise “Kanal İstanbul ÇED raporuna yapılan itirazlar önemli; projeyi bir süreliğine erteletebilir” açıklaması yaptı. ÇED raporu 10 gün boyunca il ve ilçe çevre müdürlüklerinde askıda duracak. Yurttaşlar bu rapora itirazlarını dilekçe ile sunabilecek. Yurttaşların itirazlara başladığı, kuyruklar oluştuğu öğrenildi. Yurttaşlar projeye en çok “doğa tahribatına sebep olacağı, ekonomik yük getireceği ve deprem riskini arttıracağı” gerekçesiyle karşı çıkıyor. Görüş, öneri ve itiraz süreci 3 Ocak 2020’ye kadar devam edecek. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nin ise itiraz başvurularını almamak için taşacağı belirtiliyor.
İBB çekildi
Bu arada İBB, Kanal İstanbul protokolünden çekildi, 1 milyar liralık 37 arazisini kurtardı. Bu arazilerin İBB ve İSKİ’ye ait taşınmazlar olduğu, bunların Kanal projesi için tahsis edilmesinin planlandığı belirtiliyor. Kanal İstanbul güzergahına 1 milyon 200 bine yakın bir nüfusun 453 milyon metrekarelik bir alana yerleşeceği, bir anlamda “yeni bir şehir” kuracakları ileri sürülüyor.
‘Kimse bunu finanse etmez’
Euronews Türkçe’ye konuşan uzmanlar, projenin finansmanı konusu değerlendirdi. Kare Portföy Genel Müdürü ekonomist Ümit Kumcuoğlu, “İyimser maliyet tahminleri aşılmasa bile 10 milyar Euro seviyesinde bir maliyet Türkiye tarihinde görülmemiş bir kredi gerektirir. Hem hukuki ve siyasi açıdan karmaşık, hem de doğa ve çevreye etkisi çok olumsuz bir proje olduğu için uluslararası bankaların bu riski almak istemeyeceğini düşünüyorum. Projenin gelir getirme ihtimali yok. Ayrıca Montrö anlaşması ile ilgili riskleri de gözardı etmemek lazım” dedi. Türkiye-Rusya ilişkileri uzmanı Yörük Işık’a göre, Kanal İstanbul’un finansmanının denizcilik ile yapılabilmesi imkansız. Işık, “Zaten o yüzden, hükümetin kendi raporunda bile, birinci gelir kaynağı emlak arazisi geliri gösterildi. Rusya hiçbir koşul altında Montrö anlaşmasını tartışmaya açmaz, izin vermez. Bu projeye kaynak bulmanın imkansız olacağını düşünüyorum. Bu tip bir proje ancak siyasi olarak desteklenebilir” dedi. Işık, bu miktarda bir kaynağın, dünya üzerinde ancak Çin’de bulunduğunu, ama Çin’in finanse ettiği projelerde kendi lehine büyük ayrıcalıklar talep ettiğini belirtiyor.
‘Yaptırmayız’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, “Kanal İstanbul için hukuk yok sayılıyor. Afet riski adı altında çalışma yapılıp, depremi tetikleyecek Kanal İstanbul Projesi yapılmak isteniyor. Bakanlıklar kendi yetkilerini aşarak işlem yapıyorlar, kamuya karşı sorumluluklarını yok sayıyorlar. Projenin daha yapım aşamasındaki bu usulsüzlükler projeye karşı çıkmamızı daha da haklı getiriyor. Her ne olursa olsun Kanal İstanbul’u yaptırmayacağız” dedi.
‘AKP ‘Kanal’dan çıkış arıyor’
ANF’den Roni Aram’a konuşan HDP Ekolojiden Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Murat Çepni, parti olarak projeye başından beri karşı olduklarını dile getirdi ve risklere dikkat çekti: “Kanal İstanbul hem bir rant hem de doğa tahribatı projesidir. Aynı zamanda AKP’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı için de çözüm olarak gördüğü bir şey. Şöyle bir şey var; tıpkı Karadeniz Yeşil Yol Projesi’nde olduğu gibi bunun da bitmeyecek bir proje olduğu kanaatindeyim. Ayrıca hem tarımı hem de canlı hayatını olumsuz etkileyecek. Şimdiden oradaki alanların parsel parsel satıldığını, özellikle Katar sermayesine peşkeş çekildiği tartışmaları da sürüyor. HDP olarak bu projenin hem ekolojik hem ekonomik hem de siyasi bir yıkım projesi olduğunu düşünüyoruz. Bilim insanlarını konu ile ilgili açıkladığı birçok risk var. Bu bölge deprem açısından tehlikeli. Ayrıca tuzlu ve tatlı suyun karışmasının canlılar üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler var. Orada çıkan hafriyatın adalara dönüştürüleceği planlanıyor. Peki bu adacıkları kime satacaklar?”
HABER MERKEZİ