Bu ülkede dokunulmaz bir katil olabilmenin birçok yolu var. İktidar partisi milletvekili iseniz örneğin, evinizde çalışan genç kadını öldürüp sonra savcıya dosyayı ‘intihar’ diye kapattırabilirsiniz. Hem milletvekili hem de eski içişleri bakanının oğlu iseniz daha da ‘şanslısınız’ demektir. Evinize röportaj için gelen gazeteci genç kadın, cinsel arzularınıza itiraz ettiği takdirde ertesi gün evinde asılarak ‘intihar’ etmiş olarak bulunur. Babanız helikopter göndererek sizi o şehirden kaçırır. Dosya kapanır.
Katil milletvekili olabilmek her kula nasip olacak bir mertebe değil tabi. Bu durumda çare, derhal resmi bir üniforma sahibi olmaktır. Hem cinayet arzunuzu tatmin etme fırsatı bulur hem de çoğu durumda cezalandırılmak yerine ödüllendirilirsiniz. Maaşınız da tıkır tıkır bankamatiğinize ödenir. Geçim derdiniz olmaz hatta birikim bile yapabilirsiniz. Ama çocuklardan nefret ediyorsanız ve onları öldürmek için karşı konulmaz arzularla yanıp tutuşuyorsanız zırhlı araç şoförlüğü en garantili meslektir. Trafik kuralı ihlali cezası bile almadan yırtarsınız.
Bir üniforma edinemeyecek kadar beceriksiz olmanıza rağmen içinizdeki cinayet arzusuna gem vuramıyorsanız o zaman kurbanınızın bir kadın olmasına özen göstereceksiniz. Bu çok zor olmaz çünkü kadın nefreti bütün Türk erkeklerinin hamurunda zaten mevcuttur. Sahip olunan bir obje değil de bağımsız bir özne olarak ‘kadın’la toplumsal ve özel hayatta eşit koşullarda karşı karşıya olma fikri, bütün geri toplumlarda erkekler için psikotik hezeyanları tetikleyen bir kâbustur. Buyurun size cinayet sebebi. Ama unutmayın, mahkemeye çıkarken kravat takacaksınız ve ‘pişmanım’ diyeceksiniz. Gerisi kolay, hakim size ‘ağır tahrik’ başta olmak üzere bir dizi hafifletici sebep bulacaktır. ‘Irz’, ‘namus’, ‘erkeklik gururunun incinmesi’ hatta ‘evlilik teklifini reddetme’ ve daha niceleri… Kısa süreli cezaevi misafirliğiniz esnasında da voltada ‘biz hapisteyiz fakat fikirlerimiz iktidarda’ diye bol bol caka satma fırsatınız olacaktır.
Yukarıdaki koşulların hiçbiri size uymuyorsa o zaman çek-senet, rant, uyuşturucu, fuhuş, insan kaçakçılığı, kara para aklama gibi birçok alanda geniş bir faaliyet alanına sahip olan iktidar uzantısı suç örgütlerinden birine yazılacak, şansınızı zorlayıp bir de içişleri bakanıyla yan yana fotoğraf çektireceksiniz. Bu durumda, içinizdeki cinayet arzusunu tatmin için kapılar açılacaktır. Riskli olabilir tabi ama katil dediğin hem tedbirli hem de gözü pek olacak biraz. İçeri düşerseniz merak etmeyin; adalet bakanlığı o günler için var. İlk af, siyasal iktidar tarafından çete reisinizin salıverilmesi için dikkatle planlanır ve siz de reisinizin kuyruğunda toplum içinde elinizi kolunuzu sallaya sallaya dolaşarak yeni cinayetlere doğru yelken açarsınız.
Bunların hiçbiri sizi kesmiyor; örneğin katil olduğunuz kadar sadist sapkınlıklar içindesiniz ve yine de cezası olmayan işkence ve cinayet düşleri içinde kıvranmaktasınız. Bu durumda tek çare Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’na iş başvurusunda bulunmaktır. İşe girdikten sonra yapılacak tek şey rutin görevlerinizi yapıp beklemekten ibarettir. Bir gün elbet o kapıdan içeri muhalif bir gazeteci pasaport/vize işlemleri için girer. İşte o zaman, Riyad’dan bu iş için o sabah konsolosluğa gelmiş özel ekiple birlikte adamın vücudunu canlı canlı parçalara ayırırsınız. Sonra konsolosluk konutundaki asit kuyusunda mı yok edersiniz yoksa Veliaht Prens önünde yeniden birleştirilmek üzere gelenlerin kurye valizlerine parçaları doldurarak Riyad’a mı gönderirsiniz bilinmez. O prensin bileceği iş.
Konsolosluk, gazetecinin sağ salim binadan ayrıldığını iddia edecektir. Türkiye makamları ise konsolosluğu ve Suudi devletini suçlayacaktır dönemsel olarak. Çünkü sene 2018’dir ve Cemal Kaşıkçı, Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün dünya çapında en popüler isimlerinden biridir. Türkiye devleti de Mısır, Suriye, Filistin ve Libya başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyası boyunca İhvan’ın hamisi rolünü oynamaktadır. Cinayetin ardından Recep Tayyip Erdoğan, Suudi makamlarının ‘insanları enayi, ahmak yerine koyduklarını’ vurgulamış ve adaletin yerini bulması için ‘Birleşmiş Milletleri de devreye sokacaklarını’ belirtmişti. Erdoğan, cinayetin birinci yıldönümünde Washington Post’ta yayınlanan makalesinde ‘Suudi makamları hala cinayeti örtbas etmeye çalışıyor’ ifadesini kullanmıştı.
Ama bütün bunlar cüretinizi kırmasın çünkü burada anahtar ifade ‘dönemsel olarak’tır. Devlet işlerinde devran döner ve sular farklı yönde akmaya başlar. Mursi, hapiste öldüğüyle kalır. İhvan liderliği ortalıkta bırakılır, hatta Türkiye’den sınır-dışı edilir. Hamas yerine Mahmud Abbas baş tacı edilir. Sisi ‘dost ve kardeş’ olur. Eset’in ise yeniden ‘kardeşim Esad’ olacağı günler kapıdadır. Bu esnada Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’le karşılıklı ziyaretler ve yakın diplomatik ilişkiler tesis edilmekte Suudi Arabistan’a da yakınlaşma talepleri iletilmektedir. Çünkü hem Katar’ın bu ülkelerle olan ihtilafı ABD’nin aracılığıyla ortadan kalkmış hem de belli ki Türkiye’de saray iktidarı eliyle yürütülen yağma ve iflas ekonomisinin finansmanında Katar hazinesi artık tek başına yetersiz kalmaya başlamıştır. Suudi sermayesinin akışı şarttır.
İşte bu imkân ve şerait içinde, Wall Street Journal’a göre Erdoğan ‘jeopolitikten çok parayla ilgili bir manevra’ yaparak Suudi rejimine yaklaşmaya çalışır. Aynı gazeteye konuşan Suudi yetkililer, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın Erdoğan’dan ‘Kaşıkçı cinayetine bir daha asla değinmeyeceğine ve Türkiye medyasının da bu konuyu irdelemesini engelleyeceğine dair söz istediğini’ belirtirler. Sonrası şöyle olur: Kaşıkçı davası savcısı dosyanın kapatılarak Suudi Arabistan’da görülen davaya ek olarak sunulması talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunur. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da derhal ‘bu talebi olumlu karşılayacağız’ açıklamasında bulunur.
Şimdi artık hem sadist hem de katil sıfatıyla arzuları ziyadesiyle tatmin olmuş bir şahıs olarak İstanbul ya da Riyad sokaklarında elinizi kolunuzu sallaya sallaya dolaşmaya başlayabilirsiniz. İşlediğiniz o korkunç cinayetin hatırası, geri kalan ömrünüzü huzur ve doyum içinde geçirmeniz için yeterli olacaktır.