1990’lı yıllar, neoliberal sistem için mevzuat düzenleme yılları oldu. Dünya Ticaret Örgütü- DTÖ, bu dönemde kuruldu. Kurulan DTÖ, ülkelerle yaptığı çok taraflı anlaşmalarla, ulusların iradelerine “ipotek” koydu; çokuluslu şirketler için küresel bir “anayasa” oluşturdu. Tarım ve gıda bu süreçte serbest piyasa içine dahil edildi. Üreten ve tüketen ülkeler ve topluluklar için zor günler bu çok taraflı anlaşmalarla başladı. 2000’li yıllar ile birlikte çokuluslu tarım, gıda ve ecza şirketleri DTÖ’den aldığı güç ve “yasallıkla”, üreten çiftçilerin ensesinde boza pişirmeye başladı. Bu nedenle Türkiye’ de 800 bin çiftçi çiftçiliği terk etmek zorunda kaldı, 3,5 milyon hektar araziye ekemez duruma düştü.
Küresel şirketler
Devletler, gıda ticaretinin iç ve dış piyasasından çek(tir)ildi. Meydan küresel şirketlere bırakıldı. Dünya ürün fiyatlarını DTÖ’nün kurulmasıyla birlikte küresel şirketler belirlemeye başladı. Ülkeler de dünya fiyatlarını baz alan fiyat politikalarını merkezlerine aldı, uyguladılar. Dünyadaki bu politik ve ekonomik makas değişikliği küçük çiftçileri tasfiye etmeye başladı. Anlaşma normlarıyla devletlerin gıda stoğu da engellenince, özellikle az gelişmiş ülkeler gıda yetersizliğinin pençesine düştü. Adım adım yeterlikten çıktı, ithalatçı konuma geriledi. Küresel şirketlerin çekip çevirmeye başladığı dünya, her geçen gün derinleşen ekonomik, ekolojik, iklim ve gıda krizinin girdabına gezegenimizi taşıdı.
Devlerin kapışması
Küresel şirketler için dünya güzel, ama bir avuç şirketin dışındaki herkes ve kesim için yaşam azaba dönüştü. Yakın zamanda dünya devleri Çin ile ABD arasında ticaret anlaşmazlığı çıktı, çıkmakla kalmadı; savaşa dönüştü. Krizler daha görünürlük kazandı. Küresel şirketlerin kendilerini yeniden üretmek için kırsala destursuz yüklenmeleri, doğa tahribatında sınırları kaldırmaları, patojenleri ortaya çıkarttı. Dünya küresel ölçekte Covid-19 ile yüzleşti.
Krizler
Covid-19 nedeni olarak; iklim, ekolojik, gıda krizi öne sürüldü; hiç tartışılmadığı kadar krizler konuşulur oldu. Ve en çok da, Covid-19 sonrası, dünyanın eskisi gibi olmayacağı dillendirilmeye başlandı. Başka bir dünyanın kurulacağına dair inanç “tazelendi”, umutlar güçlendi. Endüstriyel tarımın bütün melanetlere kaynaklık ettiği sesli biçimde düşünülmeye başlandı. Covid-19 ile başlayan açlık ve kıtlık endişesinin tavan yapması, tarımı, tartışmaların odağına yerleştirdi. İyi de oldu.
Kartlar karılıyor
Evet dünyada kartlar karılıyor ve yeniden dağıtılacak. Karılan kartların içinde tarımın joker olması; endüstriyel mi, ekolojik-bilge tarım mı olacağının tartışılması sadece gerekli değil, zorunlu da. Çünkü endüstriyel tarım ekolojik tahribata, küresel iklim krizine, gıda krizi ve insan sağlığının bozulmasına katkı koyuyor. Bu katkısı ile Covid-19 gibi melanetlere kaynaklık ediyor. Elbette tarımdaki sorun sadece üretim tarzı ile ilgili değil, o kadar basit de görülmemeli, ama endüstriyel tarımdan vazgeçilmesi düşünülmeli, bu konuda çabalar başlatılmalı. Bir başka önemli konu, DTÖ’nün tarım ve gıda ile ilgili anlaşmalarından devlet olarak imzamızı çekmeliyiz.