Bir halk otobüsüydü. Otobüse binerken şoför şöyle bir süzüyordu mutlaka. Daha çok refleksti bu, iyice alışılmış belli. Başının üstünde, bir tüfek namlusu duruyordu. Para verirken sana çevrili oluyordu. Genellikle namlusu kısa kesilmiş tüfeklerdi. Otobüste hareket olanağı sağlıyordu sanırım, çünkü tıklım tıklım oluyordu otobüs, gecekondu hattı işte, her yerde olduğu gibi dünyanın ve belki biraz gelişseydi bu pazar, ‘halk otobüsü mafya pazarı’ kısa namlulu tüfekler de üretirlerdi silah şirketleri. Müşteri memnuniyeti önemlidir herhalde onlarda da. ‘Müşteri velinimetimizdir’ yazıyor olabilir, satış müdürünün arkasındaki dolaba asılmış, rengarenk kabzalı ve kalibre ölçülerine göre sıralanmış, numune vitrininde. İki mafya birbirine girmişti halk otobüsü hatları için, bu yüzden koruyorlardı şoförü. Gerçi pek işe yaradığı söylenemezdi. Her üç saatte bir otobüs şoförü öldürülüyordu, ortalama. Ölen korumaları saymıyordum. Onlar daha çoktu çünkü bir de arkada duruyordu, elinde tüfek, yine kesik namlu…
Kars’ta şehir içi toplu taşıma ihalesinde, ‘Kayyum İstiyoruz’ sloganı atıldığını okuduğumda, aklıma geldi bu. Haklıydılar slogan atanlar, belediyenin temel kamu hizmetlerinden toplu taşıma, yasal ve fiili neoliberal zorunlu düzenlemeleriyle özelleştirildiğinde, nihayetinde bunun manası; İrili ufaklı mafya, ihaleye fesat karıştırma, adam kayırma -adam cinsiyetçi olarak yazılmıştır- rüşvet ve irtikap demektir. Ve uygulama da zaten hep böyle işlediğinden, bu teamüle uymayan belediye başkanı Ayhan Bilgen’nin yerine kayyum istemeleri tam yerinde bir talepti. Çok muhtemel bir sonraki aşama, daha düşük yoğunluklu, saat farkıyla bir Guatemala filmine dönecektir.
Kayyum uygulaması, sadece seçilmişlerin elinden yerel yönetimlerin alınması değildir aslında. Gözden kaçan diğer yönü, kayyumla birlikte her yerde, işbirlikçi bir yerel kast yaratma çabasıdır. İktidarın yereldeki yansısı kayyum, kendisine tımar olarak tahsis edilmiş çeşme başlarını, kendi yasasını da çiğneyerek ve daha ötesi aldırmadan dağıtırken, bal tutan parmağını yalayanlarla birlikte, bir suç ortaklığı yaratır. Bu suça bir şekilde bulaşanın, -işini bilenin, kılıç kuşananın- artık bundan sonra, balını yalamaya biraz biraz devam ettiği sürece, her durumda iktidarla birlikte hareket etmekten başka şansı yoktur.
Kayyum sadece seçilmişlerin elinden yetkilerini almakla kalmaz, aynı zamanda yerel düzeyde iktidara var olabilme durumu ortaya çıkartır ya da varlığını beslemek aracıdır. Bu yüzden kayyumlar, seçimlerden sonra, altın tuvaletlerini geride bırakıp, kıçın kıçın gittiklerinde, artlarında bıraktıkları dehşetli pizza ve lahmacun faturaları, sadece o altın varaklı helaların boğazından geçmedi.
Yani haklılar, kayyum seviciler…