Yakın zamana kadar dünyanın ticareti serbest değildi. Ticaretin kurallarını devletler belirliyordu. Ticaretin şirketler lehine düzenlenmesi için İkinci Dünya Savaşı sonrasında IMF ve Dünya Bankası ile birlikte Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) adıyla bir kuruluş kuruldu.
GATT, birçok kere TUR adı altında toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda devlet temsilcileri dünya ticaret kararlarını/kurallarını belirledi ve uyguladı.
1986 yılında başlayan ve 1994 yılında biten GATT Turlarının 8.’si olan Uruguay Turu bitiminde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuruldu ve GATT, DTÖ’nün alt ana başlıklarından biri oldu.
DTÖ kurulana kadar serbest olmayan tarım ürünleri ticareti, Uruguay Turu ile serbestleştirildi. Devletler tarım ticareti alanında yetkisiz kılındı, meydan çokuluslu tarım ve gıda şirketlerine bırakıldı. Devletlere ise, şirketlerin ticareti serbest ve engelsiz yapabilmelerini sağlama görevi verildi.
Türkiye’nin de taraf olduğu DTÖ, iç desteklerde indirim, ihracat sübvansiyonlarının düşürülmesi ve pazara girişin kolaylaştırılması (gümrük tarifelerinde indirim) esaslarını kapsamaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye 2004 yılı sonuna kadar, ihracat iadelerinde 44 ürün ve ürün grubu ile ihracat destekleri listesinde yer aldı ve bu kalemler için sınırlayıcı taahhütte bulundu.
Tarife indiriminde 1995’den itibaren 10 yıl sonrasına kadar gümrük vergilerini %24 oranında indirmeyi taahhüt etti. On yıl bitiminde gümrük vergileri sıfırlanacaktı. Bugün tarımsal ürünlerde bilindiği üzere gümrükler sıfırlandı.
Türkiye iç destekler yönünde herhangi bir indirim taahhüdünde bulunmadı. Çünkü uygulanan destekler de-minimis kapsamında değerlendirildi. Yani uygulanan destekler tarımsal üretim değerinin %10’unu geçmediği sürece indirime tabii olmayacaktı. Türkiye’de çiftçi destekleri hiçbir zaman tarımsal üretim değerinin %10’un kıyısına bile gelemedi.
Bilindiği üzere 27-31 Temmuz 2004 tarihleri arasında Cenevre’de ileri tarım müzakereleri yeniden başladı ve bir çerçeve anlaşma oluşturuldu. Cenevre Çerçeve anlaşmanın büyük bir bölümünü tarım oluşturdu. Tarım ile ilgili bölümler Uruguay Raund’unun bir devamı niteliğindeydi. İç destekler, ihracat sübvansiyonları ve pazara giriş ana konuları oluşturdu. Bu çerçeve anlaşmaya göre Türkiye’nin en çok etkileneceği konu gümrük tarife indirimleri olacaktı ve öyle de oldu. Çerçeve anlaşmaya göre gelişmiş ülkelerle eşzamanlı gümrük indirimleri Türkiye tarımsal üretimini olumsuz etkileyecekti, etkiledi de.
Buraya kadar anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi yapılan anlaşmalar nedeniyle tarım politikalarımızı hükümetlerin, devletlerin belirleme yetkisi yok artık. Yani hükümet ve devlet yönetenlerine ithalat ve gümrük indirimleri için seslenişimiz, gök kubbede hoş bir sedadan öteye bu yüzden geçmiyor, geçmez de.
Elbette tarımsal ürünlerin ve gıdanın DTÖ normlarının dışına çıkarılması halkın yararınadır. Bunu cesaretle istemeli ve savunmalıyız! Hiç değilse şimdilik buğday gibi stratejik öneme sahip ürünlerimiz için özel ürün veya hassas ürün değerlendirilmesi için çalışmalar yapılmalı, DTÖ normlarının dışına çıkarılmalı.
Tarımın ticaretinde DTÖ’ye atılan imzalar gereği kendilerini yetkisiz kılmış devletler (Türkiye dahil), hiç değilse tarım konusunda yetki talebinde bulunmalı, sorumluluk almalı, yetkilerini tekrardan kullanmalı. Yoksa tarım battı, batacak; eli kulağında. Biline!