KNK Eşbaşkanı Ahmet Karamus, KDP’nin saldırılara fiili olarak katılmasının Kürt kazanımları için büyük bir tehlikeyi getireceğini belirtti: ‘Bu savaş stratejik bir savaş. KDP’nin savaşa fiili katılımı çok tehlikelidir ve beraberinde felaketi getirecektir’
Türkiye’nin KDP’nin desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine 17 Nisan’da başlattığı saldırılar devam etti.
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eşbaşkanı Ahmet Karamus, Mezopotamya Ajansı’na yaptığı açıklamada KDP ile Türkiye arasındaki işbirliğinin boyutlarını ve olası sonuçlarını değerlendirdi.
Metîna’da tıkanan Türkiye’nin yardımına KDP’nin silahlı güçlerinin hazırlandığı haberlerinin tehlikenin boyutunu gözler önüne serdiğini ifade eden Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eşbaşkanı Ahmet Karamus, Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde çatışmaların Kürt halkına dönük topyekün bir saldırı olduğunu söyledi. Karamus şunları söyledi: “Bu savaş stratejik bir savaş. Türkiye, NATO’nun ortalığıyla gerçekleşen Ukrayna-Rusya savaşından yararlanmak istiyor ve bu savaşta bir sonuç elde etmek istiyor. Stratejik hedefleri Güney Kürdistan’ı ele geçirmektir. Sadece Güney Kürdistan’ı değil, Behdînan bölgesinin tümünü kontrolü altına almak istiyor. Bugüne kadar bir sonuç elde edemediler. Daha önce hiç görülmemiş bir direnişle karşı karşıyalar. Son zamanlarda bu savaşa farklı güçler de dahil oldu. KDP son iki yıldır bu saldırılara farklı şekillerde ve yöntemlerle destek veriyor. Yaptıkları açıklamalar ve içinde bulundukları tutumları fiilen savaşa dahil olacaklarını gösteriyor. KDP güçleri şimdiye kadar savaşa desteklerini hem lojistik hem de istihbarat yoluyla çeşitli şekillerde gösterdiler. Güney Kürdistan’dan yapılan son açıklamalara göre; KDP, çatışmaların yaşandığı bölgeleri Türkiye’nin talebi doğrultusunda kuşatma altına almaya hazırlandı. KDP’nin savaşa fiili katılımı çok tehlikelidir ve beraberinde felaketi getirecektir.”
‘Kürt halkı onları hiçbir şekilde affetmeyecek’
KDP’nin çatışmalara dahil olması durumunda ciddi zararları da beraberinde getireceğini aktaran Karamus şöyle devam etti: “Türkiye bu savaşta bir sonuç alamayacak ve KDP’yi dahil edecektir. KDP’nin bu savaşa katılması zararları da beraberinde getirecektir. Bu durum Kürt hareketi ve Kürt halkının kazanımları için büyük tehlikedir. Kürdistan’ın dört parçasında elde edilen kazanımlar büyük zarar görecektir. Tarih tekerrürden ibarettir. KDP’nin amacı ve talebi bu stratejik savaşta fiili olarak yer almaktır. KDP’nin, Türk devletiyle yapacağı bu ortaklık Kürt halkına hiçbir şekilde fayda sağlamayacaktır. Bu Barzani’nin kişisel ve ailevi bir kazanımı olacaktır. Bu yüzden çok daha kapsamlı ve ciddi bir savaş olacaktır. Düşman her zayıfladığında belli gruplara elini uzatıyor. Kürt aşiretleri veya bir takım gruplarla ortaklaşarak, işbirliğine girerek Kürtleri kendi elleriyle bitirmek istiyor. Biz KNK olarak daha önce de yaptığımız açıklama ve görüşmelerde; KDP’nin Türkiye ile işbirliğinin Kürt halkına vereceği zararlar nedeniyle karşı olduğumuzu ifade ettik. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. KDP’nin Türk devleti ile işbirliği hiçbir şekilde kabul edilecek bir durum değildir. KDP bu şekilde hareket ederse, stratejik savaşta yeni bir dönem başlayacaktır. Bu savaştan da en çok zararı Kürt halkı görecektir. Elbette ne tarih ne de Kürt halkı onları hiçbir şekilde affetmeyecektir.”
‘İşgale karşı tavır alma her Kürt’ün ulusal görevidir’
KDP ve saldırılara karşı mücadelede Kürt birliğine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Karamus şunları söyledi: “İşgale karşı tavır alma her Kürt’ün ulusal görevidir. Elbette KDP’nin Türkiye ile işbirliği artık açık bir şekilde görüldü. Artık hiçbir Kürt kurumu ve partisi KDP’nin bu tutumunu kabul etmiyor ve etmeyecektir. KDP’ye karşı tavrını net bir şekilde gösterecektir. KDP’ye karşı sadece açıklama ile tepki göstermek yetmez. Kürdistani partiler, kurum ve kuruluşlarının KDP’ye karşı tavırlarını açıktan yapması gerekiyor. Çünkü bu ortaklık Kürtlerin değil, Türkiye’nin kazanımı olacaktır. Türk devleti bu savaşta başarılı olursa, şüphesiz Kürt halkının kazanımlarını da ortadan kaldıracaktır. Kürt kurum ve kuruluşlarının acilen toplanıp konu üzerinden tartışıp ortak bir birliğe varması gerekiyor. Kendini ve bu kazanımları koruyabilecek ulusal bazda bir anlaşmaya varılması gerekiyor. Bu konuda kimi açıklamalar yapılıyor ama bu açıklamalar zayıf ve KDP-Türkiye işbirliğinin önüne geçemiyor. Bu işbirliğine karşı çıkan tarafların bir an önce bir araya gelip KDP’ye sınır koyması gerekiyor. Çünkü bu savaşta bir aile veya aşiret tek kazanımlı çıkacaktır. Bir kazanım olacaksa Kürt halkının tümünü kapsayacak şekilde olmalıdır. Dört parçada elde ettiğimiz kazanımlara yönelik bir tehdit olduğunda ise hepimiz birlik olmalıyız. Bugün ihtiyacımız olan tek şey budur.”
Karamus, saldırılar karşı ortak tutum almanın ulusal bir sorumluluk olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “KNK olarak defalarca acil eylem çağrısında bulunduk. Kürt halkının kazanımlarının tehlikede olduğunu her açıklamamızda açıkça belirttik. Türk devletinin Kürt halkının kazanımlarını hiçbir şekilde kabul etmediğini belirttik. Son zamanlarda Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde ciddi bir işgal etme tehdidi var. Daha büyük bir işgale hazırlanıyorlar. Bu tehdit çok tehlikeli boyutlara ulaştı. Tüm Kürt örgütlerini ve partilerini bir an önce toplanmaya ve KDP’nin işbirliğine karşı dik durmaya çağırıyoruz. Zamanımız daralıyor ve geç kalıyoruz. Bir an önce bir araya gelip ortak tutum sergilememiz gerekiyor.”
‘OPCW, uluslararası güçlerin tutum sergilemeli’
Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına da değinen Karamus, “Türk devleti uzun süredir her alana saldırıyor. Bölgede çok çeşitli kimyasal silahlar kullandı. Bölgede yoğun bir şekilde kimyasal silah kullanıyor. Birkaç ay önce Türk devletinin kimyasal silah kullanma düzeyine ilişkin detaylı bir raporumuz vardı ve kamuoyuyla paylaştık.Bu raporumuzu diğer ülkelere de gönderdik. Ayrıca ulusal düzeyde olan ve bu konuda araştırmaları olan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (OPCW) gönderildi. Ama bu kurum Kürt halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmiyor. Tabii ki Türk devleti saldırılarda NATO’ya üyeliğinin bir kısmından da yararlanıyor. Türk devleti Birleşmiş Milletler’den de (BM) yararlanıyor. Bu kurumlar hiçbir şekilde görevini yerine getirmiyor. Son zamanlarda bir grup bölgede araştırmalar yaptı ve bilgileri kamuoyu ile paylaştı. Türk devletinin kimyasal silahları hangi düzeyde kullandığını raporlaştırdı. Bu raporlar uluslararası güçlerin elinde de geçti. Uluslararası güçlerin vicdani yaklaşmasını ve buna karşı tutum sergilemesini umut ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Karamus, kimyasal silah kullanımına karşı sessizliğin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirterek, devamla şunları söyledi: “Şu ana kadar 5-6 çeşit kimyasal silah kullanıldı. Bu yeni raporu yakın zamanda kamuoyuyla paylaşacağız. Bölgede en fazla kullanılan kimyasala silahlar yakan, bayıltan ve kişiyi sersemletenlerdir. Verilen direnişi etkisizleştirme ve orada varlık kurmak için buna başvuruyorlar. Çünkü bütün teknik imkanlara rağmen başarılı bir sonuç alamıyorlar. Raporlarımız var ve görüşmelerimiz devam ediyor. Bu raporları uluslararası kuruluşlara sunacağız. İlgili kurumlardan onlarca mektup gönderdik. Saldırılar tehlikeli bir boyuta ulaştı. Şimdi ‘ya savunacağız ya da yok’ olacağız. Kürt düşmanlarıyla işbirliği yapan kurumlar artık taraflarını Kürt halkına açıklamalıdır. Gün Kürt kazanımlarına sahip çıkma günüdür.”
BRÜKSEL