HES’ler, madenler, yapılan yayla yolları ve imara açılan alanlar Karadeniz’in ekosistemini bütünüyle değiştirirken, bundan canlılar da etkileniyor. Yusufçuk türlerinin azaldığı bölgede,tarımsal üretime büyük zararlar veren bir kelebek istilası yaşanıyor
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ilk kez 2007 yılında fark edilen ve son dönem yaygın adıyla vampir ya da katil kelebek Ricania Simulans başta fasulye, salatalık, biber, kivi, incir, çay, fındık ve çeşitli meyvelere büyük zarar vermeye devam ediyor. Rize Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, 2010 yılında Ricania Simulans’la ilgili bölgenin en önemli tarımsal ürünü ve ticari varlığı olan çayda bu böceğin kesinlikle zararı olmadığını açıklamıştı. Ancak durum hiç de öyle değil. Çay ve fındık bitkisindeki suyun emilip kurumasına yol açtığı çiftçiler tarafından belirtiliyor. Uzmanlara göre yaz ayı ile birlikte Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde, istilacı kelebekler yeniden ortaya çıkmaya hazırlanıyor.
Her yıl sayıları artıyor
Havaların ısınmasıyla birlikte görülmeye başlanan ‘Ricania Simulans’ adlı kelebek türü böcek, tarım alanları başta olmak üzere bitkilerin özsuyunu emerek yeşil örtünün kurumasına neden oluyor. Rize R.T.E Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akıner yumurtadan çıkma dönemindeki kelebekten kurtulabilmek için yurttaşların bahçelerindeki geçen yıldan kalan atık dal ve kalıntıları imha etmesi gerektiğini AA muhabirine ifade etti. Doç. Dr. Akıner, “Son 3 yıldır yaptığımız gözlemlere göre popülasyon seviyeleri yıldan yıla artıyor ve yayılım alanları da artmış durumda. Sadece bölgemiz değil, Marmara, İstanbul hatta Trakya’ya doğru sıçramış durumda. Şu anda hayvanların yavrularının çıkma dönemi. Vatandaşlar çaylıklarının ya da bahçelerinin kenarlarındaki atık dalları ve kalıntıları temizlemek zorunda. Yumurtaların bırakıldığı bu alanları temizleyemezsek bu türle ciddi seviyelerdeki bir artışla tekrar karşı karşıya kalacağız” dedi.
Komplo teorileri yaygın
Doç. Dr. Akıner, “Bazı araştırmacıların bu zararlı türle çeşitli biyolojik mücadele yöntemleri araştırdıklarını biliyoruz. Bununla ilgili birkaç tane mantar türünün etkili olduğunu bazı araştırmacılar beyan ettiler. Ancak şunu unutmamak gerekiyor, geliştirilen her ilaç bu organizmayı öldürmekle kalmayıp diğer canlılara da zarar veriyorsa bu durumda kullanılması çok da doğru değildir” diye belirtti. Bir yurttaş ise yaşadıklarını şu sözlerle aktardı, “Ne ekersek onu yiyor. Fasulye, lahana, salatalık, biber, pazı, bahçeye ektiğimiz her şeyi yiyor. Aslında kelebeğin bize bir şey bırakmayacağını biliyoruz ama ‘Allah verir’ diyerek her sene ekmeye devam ediyoruz” derken bir başka yurttaş ise “Kelebek, sahilden başlayarak yüksek kesimlere kadar çıktı. Sebzeleri mahvediyor, taze çayların suyunu emiyor, büyük zarar veriyor. Biyolojik bir savaş gibi bu nereden geldiyse. Bu koronadan önceki bir salgın mıydı neydi bilemiyorum” ifadeleri bölge çiftçisinin doğru bilgilendirilmeyerek tüm bunlara neden olan doğa katliamları sonucu yusufçukların ekosistemde dengenin bozulmasıyla bölgeyi terk etmeleri sonucu ortaya çıkan gerçeğin adı bile anılmıyor. Bölgede komplo teorileri yaygınlaştırılarak çiftçilerin boş söylentiler peşinde koşması sağlanıyor.
Yusufçuklar nereye gitti!
Ricania Simulans’ın yumurtaları 1990’lı yıllarda Doğu Karadeniz’de kendini gösterir ancak kimse bundan rahatsız olmazdı. Bu kelebeklerin çoğalmasının önünde en büyük engel ‘Asilidae’ yani yusufçuklardı. Kelebeğin yumurtalarını yiyerek nüfusunu kontrol eden yusufçuklar bir süre sonra Karadeniz’de ortadan kaybolmaya başladı. Bunların yok olmasının nedeninin ise doğada tatlı su kaynaklarının azalması olduğu belirlendi. Yani her dere yatağına kurulan HES’ler dereleri kuruttu. Doğanın dengesini bozmanın ciddi sonuçları olduğu bilinirken, bir avuç kişinin çıkarı için ekosistem tahribata uğratıldı ve uğratılmaya devam ediliyor. HES’ler, madenler ve bu amaçla açılan Yeşil Yol ve imar barışı ile bölgede yapılan yağmanın yasallaştırılması bölge ekosistemini derinden etkileyen ve değişeme uğratıp yok eden bir etkiye sahip. Canlılar arası ilişkinin temeli beslenmeye dayanır. Canlıların birbirleri ve çevreleri ile olan ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde sağlanması veya sürdürülmesine ekolojik denge denir. Bu denge içinden bir halka koparıldığında denge bozulmaya başlar. Yusufçuk kuşlarının bölgeden kaybolması ekolojik dengeyi altüst eden maden, enerji vb. sermaye yatırımları yoluyla gerçekleşmiş durumda. HES’lerle bölgedeki derelerin kurutulması kelebeğin hiç de hak etmediği ‘katil-yamyam’ sıfatları bu canlıya yapıştırılarak düşmanlaştırılmaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ