Serhat’ın özelliklerinden ötürü sistemin ailelere oynadığı yerlerden biri de Karaçoban. Taşıma seçmen, rüşvet, hizmet vermeme tehditleri… Her şey yapılıyor ama halkın iradesine sahip çıkma bilinci kırılamıyor
M. Ender Öndeş
“Şımarttık biz bunları, çok şımarttık” diyor Karaçobanlı bir DEM Partili, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’na yüzde 72’den fazla oy verince, sandılar ki o oylar kendilerinindir.” HDP geleneğine mi, yoksa CHP’ye mi daha çok kızıyor anlayamıyorum ama öfkeli olduğu kesin. Serhat tuhaf bir coğrafya; aile bağlarının çok baskın olduğu, siyasi geçişlerin ailelere bağlı olarak çetrefilli durumlar yarattığı bir bölge. 2014’te yüzde 59 oyla ve 2 binden fazla farkla BDP’den belediye başkanı seçilen İrfan Sarı’nın ailesinden bazıları bu seçimde DEM’den ön seçime girmişler mesela. Seçilememişler. Seçilemeyince de Ankara’dan bir akrabalarını getirip CHP adayı yapıyorlar.
İlçe Eşbaşkan Adayı Kazım Erhan, “Karaçoban üzerinde büyük oyunlar dönüyor. Eskiden burada iki tane parti yarışırken şimdi üçüncü bir parti çıktı: CHP. O da bizim tabanımıza oynuyor aklınca. Gözümüzle görmüyoruz ama AKP tarafından bir plan yapıldığı anlaşılıyor” diyor. Adeta Özgür Özel’e yanıt verircesine CHP’nin tam olarak “DEM’e kaybettirmeye” odaklandığını söyleyen Erhan, “Biz kazanacağız demiyorlar ki, DEM’e kaybettireceğiz diyorlar” şeklinde konuşuyor ve videosunu da açıp gösteriyor. Kürtçe konuşmaları tercüme ediyor bana. CHP’nin aile toplantısında net olarak “Zamanında biz kazandırmıştık, şimdi de DEM’e kaybettireceğiz” deniliyor.
“Ne koparır ki sizden?” diye soruyorum, “Aslında şu anda tam tersine bir durum oluştu. Kendi ayaklarına kurşun sıkmış oldular. Bizim tabanımızı böleceklerini zannediyorlar ama pek öyle olmayacak. Bu durum 2016’da CHP ile AKP’nin Meclis’te vekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında yapıkları anlaşmanın küçük bir örneği gibi. Bence amaçlarına ulaşamayacaklar. Karaçoban halkı iradesine sahip bir halktır, bunlara yüz vermeyecektir” diye yanıtlıyor.
İktidar boş durmuyor
Erzurum’daki merkezi belediyenin güney ilçelerini kaderine terk etmesine halk gibi Erhan da tepki gösteriyor ama bir yandan da başka bir noktaya dikkat çekiyor: “Aslında yapabilseler, bu ilçeleri almayı, buraya hakim olmayı çok istiyorlar. Ben geçen dönem belediye meclis üyesiyken AKP’li bir daire başkanıyla tartışmıştım, ‘Keşke Hınıs’ı alsaydık da Artvin’i kaybetseydik’ dediğini hatırlıyorum. Yani hizmet olarak yok sayıyorlar ama politik olarak çok da önemsiyorlar. Mesela Hınıs onlar için önemliydi. Şu anda da bu dört ilçeden hiç olmazsa birini almak için var güçleriyle çalışıyorlar. Taşıma seçmen getiriyorlar, insanları ‘DEM kazanırsa hizmet vermeyiz’ diyerek tehdit ediyorlar, parke taşlarını getirip köylerdeki yandaşlarının kapılarına yığıyorlar, arka kapılardan anlaşıp CHP olayındaki gibi proje adaylar çıkarıyorlar. Yani vazgeçmiş değiller ama boşuna bir çaba bu.” Bu arada 320 civarında bir taşıma seçmenin ilçeye getirildiği biliniyor. Ki bu da devletin konuya verdiği önemi gösteriyor.
Kayyımlar hep rant peşinde
Karayazı’yla kıyaslanırsa Karaçoban’ın 10 yıl öncesine göre sanki biraz daha düzgün olduğunu söylüyorum. “Tabii eski fotoğraflar olsa da görsek. Karaçoban her şeye rağmen ne yaşadıysa iyi kötü bizim partimizin zamanında yaşadı. Yoksa ondan öncesi tam bir rezaletti. Bizim zamanımızda cadde biraz genişletildi, asfalt döküldü” diyor.
2014’teki HDP belediyesine 27 Aralık 2016’da kayyım atanmış. “Ondan sonra bütün gelişme durdu” diyor Erhan, “Şehir yeniden çöktü. Çünkü kayyımın mantığı hizmet değil, kime ne rant sağlarız şeklindeydi. Merkezi hükümetten gelen paranın yüzde 60’ı buraya geliyordu. Ben o zaman büyükşehir belediye meclis üyesiydim, iyi kötü bir şeyler yapıyorduk ama kayyım her şeyi tüketti ve işler durdu.”
Daha sonra, 2019’da yeniden HDP kazanıyor seçimleri ve bu kez kayyım atanmıyor Karaçoban’a. Bildiğim kadarıyla kayyım atanmayan 3 ilçeden biri Karaçoban, ancak anladığım kadarıyla bu dönem de biraz pasif geçmiş. Sonuçta bir kayyım dönemi ve bir pasif dönemden sonra ilk kez iddialı bir ekiple geliyor DEM Parti.
Halkın talepleri var
İzmir’de halkın iyi belediyecilikten çok AKP karşıtlığı yüzünden CHP’ye oy verdiğini ama aslında pek de memnun olmadığını örnekleyerek Kürt seçmenin hizmet taleplerini soruyorum arada. “Evet” diyor Erhan, “Kürtler de artık bunu istiyor. Yani insanlar iradesine önem veriyor, ideolojik davranıyor, bu önemli. Çünkü ben zulüm görüyorum ve AKP’yi kabul etmiyorum diyor ama bunun yanında siz de AKP gibi belediyecilik yapmayın diyor. Ben size oy veriyorsam, siz de en azından kısıtlı imkânlarla, belediyenin gelirleri neyse onunla bize hizmet edin diyor.”
Halkın günlük hayatında basit ama görünür değişiklikler isteği köylerde izlediğim halk toplantılarında da ortaya çıkıyor. Özellikle taziye evlerinde yapılan çok katılımlı toplantılarda herkes ayağa kalkıp köyünün, evinin derdini anlatıyor, kimi yol diyor, kimi başka bir şey ama kimse susmuyor. “Sen benim irademsin, sana veriyorum oyumu ama sen de elini vicdanına koy, ne yapabiliyorsan yap” diyor insanlar.
En çok da AKP ve kayyım pratiği olarak eşin dostun belediyeye doldurulması döneminin bitmesini, DEM’in bu işlere özen göstermesini istiyor söz alıp konuşan insanlar. “Şu anda bir işçi maliyeti primiyle filan 40-45 bin lira gibi” diye hesaplıyor Erhan, “Sen Karaçoban gibi küçük yerlerde fazladan 20 kişi alsan, neredeyse bir milyona eş değer gibi. Yıl bazında çok ciddi para. Bu parayla en az beş köyün yolunu asfaltlarsın. Benim olsun kötü olsun mantığını terk etmeliyiz. Kötü olsun akrabam olsun, partili olsun mantığı. Bir operatörün deneyimi olmalı mesela, taksi şoförünü alamazsın oraya. Bu konuda bizim de ciddi yanlışlarımız var, bunun özeleştirisini de vermeli ve değiştirmeliyiz” diyor.
Ayrıca Erhan, yeni dönemde makam arabası, şoför gibi işleri de ortadan kaldıracağını söylüyor. “İnsanlar bana Heval Kazım diyorlarsa öyle demeye devam etsinler” ifadelerini kullanıyor.
Evde başlayan sohbetler, kar altındaki köylerde devam ediyor. Kar ve çamur balçık içinde ev ev dolaşırken en acil ihtiyaçlar da kendiliğinden ortaya çıkıyor ve Karaçoban merkezden başlayan ziyaretler Bozyar köyünde sona eriyor, bana da Hınıs yolu görünüyor.
“Halkımız iradesine sahip bir halktır ve biz güçlüyüz, bu oyunlara rağmen güçlüyüz. Devletin bütün imkânları kullanılıyor ama yine de bizi yenemiyorlar” diyor partililer son söz olarak.
Erkekler çiçek dağıtıyor!
Erzurum’da düzenlenen merkezi 8 Mart etkinliğinden ötürü Karaçoban’daki kadın Eşbaşkan Adayı Zelal Yiğit ile görüşemiyoruz. Daha doğrusu ben bunu sonradan öğreniyorum. Gece Eşbaşkan Adayı Erhan’ın evinde kaldıktan sonra, köy yollarına düşerken arabaların bagajlarına konulan demet demet güllere önce bir anlam veremiyorum, tarihleri şaşırmışım, 8 Mart olduğunu sonradan fark ediyorum. Maalesef adeta bir Serhat klasiği olarak çalışma ekibinde hiç kadın yok. Onlar yerine her köyde erkekler kapı kapı dolaşırken evlerdeki kadınlara çiçekleri verip 8 Mart’ı kutluyorlar. Arada bir de çocuklara verip annelerine götürmelerini istiyorlar. Biraz garip oluyor tabii ama işler böyle yürüyor.
Bağlayın bizi Muş’a!
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin “Güney ilçeleri” diye bilinen Kürt ağırlıklı 4 ilçeyi (Karayazı, Karaçoban, Hınıs, Tekman) adeta Erzurum’dan saymayan bir tutuma sahip olması, yörede büyük tepki yaratıyor. Her seçimden önce AKP’li Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen encümen toplantılarında sıkıştırılınca “Yok canım, biz öyle yapmıyoruz” diyor ama durum değişmiyor. EBB, bu 4 ilçeyi malum “Teröro” mantığıyla damgalamış ve kaderine terk etmiş durumda. DEM Parti, kar altındaki Bozyar köyünde çalışma yaparken köyden biri eliyle göstererek “İşte şu dağın arkası Muş’tur” diyor. Öyle ki, Muş, bu bölgede köylülere Erzurum merkezden daha yakın. Köylüler, bölgenin bu terk edilmişliğine tepki gösterirken, “Madem sevmiyorlar bizi, bağlasınlar Muş’a, olsun bitsin” diyorlar. Hele biri, anında siyasal bir hesap da yapıyor: “O zaman Muş büyükşehir olur, biz daha çok vekil çıkarırız!”