1980 de başlatılan, Türkiye halklarının, yaşamın faşizmle yönetileceği 12 eylül darbesinin üzerinden 39 yıl geçmesine, Türkiye siyaseti üzerinde tüm devlet kurumlarında bu kalkışın belirleyici olmasına rağmen devrimciler; inatla yaşamı özgürleştirmek için mücadelesine devam ediyor.
Böyle bir iklimde halklar bu yıl, 14. Karaburun Bilim Kongresi; Rose Luxemburg’un ölümünün 100 yılında anısına, O’nun devrimci ve Marksist teorisyen, Spartakist kimliğinin izini sürerek yapıldı.
“İnsan olmak; gerektiğinde tüm hayatını, neşeyle ‘kaderin terazisine’ fırlatmak demektir; ama her daim, her güneşli günde, her güzelim bulutta bayram sevinci yaşamaktır” Rose Luxemburg, 28 Aralık 1916, (Karaburun Bilim Kongresi Program Kitapçığı, 2019).
Özgür düşünenlerin, araştıranların, mücadele edenlerin buluştuğu kongre, halkların/isteyenlerin katılımına açık olarak sisteme inat yıllardır sürüyor.
Araştırmacılar, sosyalistler, feministler, öğrenciler, işçiler, emekçiler, meslek, emek ve ekoloji örgütleri tartışmaları; sınıf mücadelesi-krizler ve çıkışlar perspektifi ile tartıştı bu yıl. 14 yıldır aralıksız süren kongrede bu yıl da, siyasi ve ekonomi politik süreç; teori ve pratiği, deneyimleri iç içe geçirerek yeniden üretildi.
Karaburun’da ekoloji alanlarına yapılan müdahalelerin tartışıldığı ÖÇK (özel çevre koruma) süreci ve mücadeleler kapsamında özgün oturum ile Marksisizm, Kriz, Sınıf ve Mücadeleler içiçe geçirilerek koruma-kullanma stratejisi kapsamında sürdürülebilir kalkınmanın kapitalizmin krizleri ile sömürüyü nasıl derinleştirdiği, yaşama müdahalesinin, müdahalelerin siyasi erk tarafından ekolojik krize nasıl yol açtığı yaşanmışlıklarla, tanıklıklarla, araştırmanın göstergeleri ile aktarılldı.
Tartışmalar öncesinde kutsanan ÖÇK (özel çevre koruma) kararları ve Karaburun ekolojisinde yaşananlar, siyasi sürecin, süreç içinde kapitalizmin krizlerine bağlı sistemin dönüşümünün örneklemelerinin ardından gerçeklerin somutluğunda katılımcılar tarafından tartışıldı.
Karaburunda 15 mart 2019 tarihinde ilan edilen 946.56km2 lik Ildır körfezi ve yarımadanın içindeki ÖÇK kararına rağmen Karakeçilerin yaşam alanına, Yaylaköy de Lodos enerjiye verilen , Mordoğan da Ayen Enerjiye verilen bölgede desteklenen Çalık vd şirketlere tanınan ayrıcalıklar onlarca tribüne ek kapasite artışı onayları, halkın açtığı hukuk mücadelesi ile mahkum edildi.
Hatırlarsanız; Akdenizin kirlenmesini önlemek için 1976 yılında hazırlanan Barselona ÖÇK sözleşmesi gereği 383 sayılı dönemin başbakanlık KHK si ile 12.06.1988 yılında başbakanlığa bağlı ÖÇK kurulu kurulmuştu. Sonra, 1981 de ÖÇK kurulu çevre bakanlığına bağlandı. Ardıdan bugün uygulanan politik süreç; 29.06 2011 ve 08.08 2011 resmi gazete yayınlanan 644 ve 648 sayılı KHK ile kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2011 genel seçimlerinden hemen sonra) teşkilat esasları kapsamında doğal alanlardaki tüm koruma statüleri yeniden belirlenmek üzere kaldırılarak hızlandırıldı.
Koruma ve kullanma dengesinin (sürdürülebilir kalkınma strateji ile birlikte) esas alındığı kararnamelerde üst ölçek planların ilke ve stratejilerini belirlemek, koruma planlarını oluşturmak, kıyı alanlarını doldurmak, yeraltı ve yerüstü sularına deşarj standartlarını belirlemek, yenilenebilir enerji üretimine destek vermek vb yetki ile bakanlık donatıldı.
İki gün önce, 11 Eylül 2019 da, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile, Antalya Serik Zeytintaşı Mağarası’nın, Lara kıyı bandının, Denizli Saklıgöl’ün, Kamara Travertenlerinin, Van Gevaş Kuzu Adasının, Çamlıhemşin Ayder Yaylasının, Adana Tuzla Gölünün bulunduğu alanın bir kısmı, Muğla Özlüce, Osmaniye Karatepe Aslantaş’ta bazı bölgeler dahil olmak üzere pek çok alan kısmen özel koruma alanı, hassas alan olarak belirlendi. Koordinat kapsamı dışındaki alanların korunmayacağı ‘yasal’laşmış oldu. Koordinatları verilen alanların nasıl korunacağının cevabını Hasankeyf de 12000 yıldan fazla uygarlığa tanıklık etmiş tarihin yapıların dinamitlenmesinin tanıklığında bulmak mümkün…