Karaburun Bilim Kongresi’nde konuşmacılar, ‘Sınıf mücadelesinin Kürt hareketiyle doğru bağlar kurması için sosyalist bir program kurmalıyız’ dedi
16’ncısı düzenlenen Karaburun Bilim Kongresi, Tarihi Havagazı Fabrikası’nda 3’üncü gününde devam ediyor. Kongre kapsamında 3’üncü günün ilk oturumu “Türkiye’de seçimler: Sosyalist seçenekler ve mücadele” başlığıyla yapıldı.
Burada yapılan konuşmalarda “sınıf mücadelesinin Kürt halkının direnişi ile doğru bağlar kurması gerektiği” söylendi.
Oturumun detayları;
Oturumda ilk olarak konuşan Kaldıraç Hareketi temsilcisi Hakan Dilmeç, dünyanın içinde bulunduğu siyasal krizden çıkışını tekrar bir dünya savaşında aradığını vurguladı. Kapitalizmin krizleri ve savaşların yanı sıra bir direniş dalgası da yaşandığını kaydeden Dilmeç, özellikle ABD’de başlayan ve yayılan eylemlerde sömürgecilerin heykellerinin bir bir yıkıldığını belirtti.
‘3 dinamik etkili’
Türkiye’de ise saray rejiminin olağanüstü bir yapılanma olduğunu belirten Dilmeç, “AKP-MHP ve Ergenekon ittifakı olarak görülen organizasyon aslında bütünlüklü bir devlet organizasyonu ve çözülen devleti ayakta tutmaya çalışıyor. Burada 3 temel ayaktan bahsedebiliriz. Emperyalist paylaşım savaşı, Kürt halkının onlarca yıldır süren direnişi ve Gezi direnişiyle başlayan ve yayılan direnişlerdir. 3 dinamik devletin çözülüşünde önemli etkenlerdir” diye belirtti.
‘Sınıf Kürt halkıyla birlikte hareket etmeli’
Daha sonra konuşan ekonomist Mert Büyükkarabacak, ekonomik krizlerin sonucunda iktidarların kendiliğinden gideceği yanılgısından vazgeçilmesi gerektiğine dikkati çekti. İşçi sınıfı direnişinin Kürt halkının direnişiyle hareket etmediği sürece rejimin süreceğine işaret eden Büyükkarabacak, “Türkiye sosyalist hareketi ekonomik krizin iktidarı kendiliğinden yıkacağı yanılgısı ve ‘bir şey yapamayacağız’ korkusu arasında gidip geliyor. Seçimlerde bir seçenek olarak restorasyon seçeneği var. Onlar işçi sınıfı ve Kürt halkının kazanımlarını asgari düzeyde tutabilmek istiyor. Güçlü bir işçi sınıfı bir hareket ortaya çıkamadığı ve Kürt halkının desteğini almadığı sürece demokrasi mümkün değil. Kürt halkına dost bir işçi sınıfı ile devrimci demokrasi mümkündür” ifadelerini kullandı.
Trendyol ve kurye örgütlenmeleri
Karşı Mahalle temsilcisi Kezban Konukçu da, işsizliğin kalıcılaşma eğilimini görmeden ve klasik bir sendikal mücadele ile yol alınamadığını dile getirdi. Klasik yönteme karşı 2 örgütlenme modeli pratiği olduğunu aktaran Konukçu, “Klasik sendikal anlayışın içine sığmayan kurye örgütlenmesi. Bu sektörün alışıldık klasik yöntemlerle örgütlenebilecek bir sektör olması anlamında önemli. Mücadele yöntemi anlamında başarılı bir örnek sunan Trendyol örneğini incelemek gerekiyor” dedi.
‘Kürt hareketiyle doğru bağ’
Sınıfın farklı öbeklerini ortak mücadelesi üzerine bir modeller bulunması gerektiğini belirten Konukçu, “İşçi-işsiz ortaklığı üzerine durmak gerektiğini düşünüyorum. Güvencesizler neden bu kadar çok büyüdü? Sınıfın değişen yapısını görmeden eski klasik yöntemlerle sınıf örgütlenmesi yapabilmek mümkün değil. Sınıfın yeniden keşfedildiği bir dönemden geçtikten sonra bu değişen yapıyı görmek ve güçlendirmek gerekiyor. ‘Sınıf mücadelesine derin bağlar kurmalıyız sonrasına bakarız’ anlayışının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Sınıfın mücadelesinin siyasallaştırılması ve Kürt hareketiyle doğru bağlar kurması için sosyalist bir program kurmalıyız. Yoksa atı alan Üsküdar’ı geçer. Bizde 10 yıllar daha böyle devam ederiz” diye konuştu.
Zor aygıtı ile ayakta
Çağdaş Yazıcı da, Türkiye’de de büyük direnişler yaşandığına dikkati çekerek, “Kobane eylemlerinde Kürt şehirlerinin yanı sıra metropollerde de isyanın büyüdüğünü gördük. Devlet bu isyanı zorla dahi bastıramadı. 12 Eylül barajının defalarca yıkıldığını gördük. Nitekim bugün bu barajı MHP’nin aşamayacak duruma geldik. Seçimlerin tekrarlanmak istendiğini, AKP’nin seçimleri kaybettiğini gördük. Seçim tekrarlamak için iç savaş başlatıldığını gördük. Devletin şehirleri havadan ve karadan bombalayarak çözmeye çalıştığı sorunlardan bahsetmemiz mümkün. Bu sorunlar Türkiye sınırları içerisinde de değil. Onun için bunlar bir çıplak bir zor aygıtının varlığı olmadan ülkeyi yönetemezler” ifadelerini kullandı.
Sosyalist harekette sapmalar
Barış Akademisyeni Erkin Başer ise, CHP’nin bir seçenek olmadığını vurguladı. Komünistleri Karadeniz’de boğdurtan ve cumhuriyetin kurucu unsuru olmaktan çıkaran bir yaklaşım izlediklerini kaydeden Başer, “Türkiye’de sol hareketin birkaç sapması var. Birisi dışsal bir antiemperyalizm vurgusu yapan ulusalcı sapma. Ermeni ve Rumların sosyalist siyasetin öncüleri olduğunu unutuyoruz. Enternasyonalist olmayan bir seçenek, sosyalist hareket olamaz. Buda ilk olarak Kürtlerin özgürlük hareketini anlamaktan geçer. İkinci sapma ise devletçilik. Bu sapmaya karşı da sosyalist bir demokrasiyi ve meclisler iktidarını savunmamız lazım” dedi.
Emek ve Özgürlük İttifakı
Değişim için devrimci irade gereksinimi olduğuna dikkati çeken Başer, “Nasıl bir sosyalizm istiyoruz? Bunun için siyasal devrime giderken toplumsal devrimi bugünden başlayacağını bilmek lazım. Ulusların özgürlüğü için mücadele edenlerle, ekoloji ve kadın mücadelesi verenlerle birlikte hareket etmeliyiz. 2023 seçimleri bir eşik. Mevcut iktidarın faşizan eğilimlerini gördüğümüzde onu def etmek için mücadeleyi büyütmek lazım. Bunun içinde Emek ve Özgürlük İttifakıyla hareket etmek gerekiyor” diye konuştu.